124 D.
Ali Arslan
Mosca, demokratik elit teorisinin öncüsü olarak da nitelendirilir. Elit teorisyenleri
içinde, kuvvetler ayrımı konusuna da değinen Mosca’ya göre, yönetici sınıfın nite-
lik ve yapısı, toplumun siyasi yapısının belirlenmesinde oldukça büyük önem taşır.
O’nun siyasi analizinde özellikle iki siyasi sistem, ki bunlar feodal ve bürokratik
rejimlerdir, önemli bir yer tutar.
Feodal dönemde ekonomi, yargı, idare ve askerlik gibi alanlardaki bütün yönet-
sel fonksiyonları, yönetici sınıfın üyeleri yerine getirirken, bürokratik rejimde, yö-
netici sınıfın üyeleri arasında bir uzmanlaşma ve iş bölümü egemendir. Bürokratik
sistemin yönetim yapısı içinde, yönetici sınıfın farklı birimleri (askeri, bürokratik,
siyasi) farklı ve kendi uzmanlık alanlarına giren görevleri icra ederler. Takip eden
süreç içinde batı toplumlarında, yaşanan siyasi ve toplumsal değişme ve gelişmele-
re paralel olarak otoriter bürokratik devlet, modern-parlamenter bürokratik devlet
ile yer değiştirdi.
Bir başka önemli nokta, Weberci temsili demokrasi anlayışında halk egemenliği
konusu üzerinde durulmazken, demokratik elit teorisinde bu konu önemli bir yer
tutar. Yine hükümet faaliyetlerinin kamuoyu önünde tartışılması, bireysel hak ve
özgürlükler ve basın özgürlüğü gibi konular da Mosca’nın siyasi analizinde önem
taşır. Aynı şekilde kuvvetler ayrımı ve seçimler de demokratik rejimler için hayati-
dir. Demokratik devlet çatısı altında yönetici sınıf açık ve kesin bölümlere ayrış-
mıştır. Bu sayede, gücün başka güçler tarafından kontrol edilebilmesi olanağı orta-
ya çıkar. Gücün, öteki güçlerce kontrol edilmesi, demokratik rejim için zorunluluk-
tur. Aksi takdirde, böylesi bir ortamda seçimler yalnızca seçilmiş parlamentoları iş
başına getirmekle kalmaz, seçimle iş başına gelmiş politikacıların diktatörlüğüne
de yol açabilir.
Bütün bu nedenlerden dolayı, yargının ve bürokrasinin bağımsızlığı hayatî bir
önem arz eder. Ancak bağımsız bir yargı ve bürokrasi sayesinde böylesi çok ciddi
tehlikelerin önüne geçilebilir. Daha demokratik bir sistem yaratabilmenin en temel
kuralı, yönetici siyasi elitlerin gücünü, öteki bağımsız elitler tarafından kontrol e-
dip dengelemektir.
4.3. Joseph Schumpeter
Avusturyalı sosyolog Schumpeter (1992) de demokratik teori içinde önemli bir ye-
re sahiptir. Schumpeter devlet elitlerinin bağımsızlığının yanı sıra devlet dışı elitle-
rin bağımsızlığına da büyük önem verir. Weber ve Mosca gücün devlet içinde ay-
rımlaşması üzerinde dururken, Schumpeter, devlet yapısı dışındaki güçlerin dağı-
lımı konusu üzerinde de durur. O’nun analizinde, bağımsız elitlerin dengeleyici
gücü çok büyük önem taşır. Çünkü seçmenlerin, seçilmiş politikacıları kontrol e-
Eşitsizliğin Teorik Temelleri: Elit Teorisi 125
debilmesi gibi bir olanak yoktur. Bu durumda, seçimle iş başına gelmiş olanlar an-
cak ve ancak, bağımsız elitler tarafından kontrol edilebilir. Bu kontrol edici ve
dengeleyici elitlerin başında ise bağımsız akademik, yargı, bürokrasi ve medya elit-
leri gelir. Schumpeter halkın karar verme sürecine katılımı konusuna da değinir:
Halkın karar verme sürecine yaygın ve etkin olarak katılımı hiç de gerçekçi olma-
yan bir varsayımdır. Demokrasi, halk tarafından değil, seçilmiş elitler tarafından
yönetim esasına dayanan bir rejimdir (Etzioni, 1993: 60).
4.4. Raymond Aron
Fransız sosyologu ve liberal düşünürü Aron (1950) da, devlet elitlerinin yanı sıra
devlet dışı elitlerin bağımsızlığı konusuna büyük önem verir. Aron’a göre
elit ev-
rensel bir olgusu ve elitlerin gücü de, etkin ve kaçınılmazdır. Toplumların elit yapı-
sı, toplumların sosyal yapılarının sıradan yansımasından çok daha farklı ve öte bir
anlam taşır. Zira toplumların elit yapısı, genel sosyal yapıyı da etkileyebilecek bir
güce sahiptir (Etzioni, 1993: 61). Yine toplumların elit yapısının türü, toplumdaki
elitlerin gücünü sınırlayıcı ve siyasi rejimin türünü belirleyici bir etkiye sahiptir.
Modern toplumlarda bir çok güç grupları olmasına rağmen bunlardan beş tane-
sinin toplumsal yapı içerisinde ayrı bir yeri vardır. Bu grupların ilki siyasi liderler-
dir. Diğerleri ise hükümet yöneticileri, ekonomi elitleri, askeri elitler ve işçi liderle-
ridir. Aron’un vurguladığı bir diğer konu da, elit birliktelik ve dayanışmasıdır. Bu
birliktelik ve dayanışmanın sınırları ve dengesi, demokratik rejimler açısından ha-
yati bir önem taşır. Çünkü elitlerin genel bir birliktelik ve dayanışma içinde olma-
ları, bağımsızlık açısından son derece önemlidir. Öte yandan, elitlerin tam bir dağı-
nıklık ve parçalanmışlık içinde olmaları ise devletin sonunu getirebilir. Denilebilir
ki, özgürlüğün dengesi tam ortada bir yerlerdedir.
Bu konuyla yakından ilişkili bir diğer konu da konsensus yani uzlaşıdır. Elitler
kendi aralarında, bir çok konuda önemli farklılıklar sergilemesine rağmen, demok-
ratik elitler arasında, temel toplumsal konularda genel bir uzlaşı vardır. Öteki elit-
ler ise, göreceli olarak daha bağımsızdırlar ve daha çok, kendi ilgi ve çıkarlarını
koruma doğrultusunda hareket ederler (Etzioni, 1993: 61). Demokratik toplumlar-
daki devlet ve toplum ayrımlaşmasını da vurgulayan Aron’a göre, demokratik top-
lumlarda kural koyucuların otoritesi sınırlandırılmış olup, kontrol altındadır.
4.5. Seymour Martin Lipset & Shmuel Eisenstadt
Demokratik elit teorisine katkılarından dolayı burada anılabilecek bir başka düşü-
nür de Seymour Martin Lipset’tir. Lipset ve arkadaşları, Schumpeterci demokratik
elit teoriden hareketle, işçi sendikalarında siyasi süreci incelerler ve şu sonuca ula-