43
girdiği parçalanma sürecinde ortaya çıkar. Osmanlıcılık, Panislamizm ve
Pantürkizm akımlarından en etkin olanı (önceleri kendini Pantürkizm olarak
ifade eden) Türk milliyetçiliğidir. 1912’den itibaren yayımlanmaya başlayan
Türk Yurdu dergisi, Türk milliyetçiliğinin merkezi yayın organı işlevi görür.
Türkiye aydınlanmasının düşünsel zeminini oluşturur. Bu dergide
Osmanlı’nın ekonomik sorunlarından, bazı mesleklerin yok olmasına; eğitim
sorununun nasıl giderileceğine ilişkin öngörülerden, kadının konumunu
iyileştirmeye, halk sağlığı politikalarını oluşturmaya; milli tarih yazıcılığından,
sosyolojik analizlere ve laik bilimsel eğitimin nasıl olması gerektiğine ilişkin
önerilere dek geniş bir yelpaze içinde, Cumhuriyet politikalarının temelleri
oluşturulur. Türk Ocakları da 1920’li yılların başında bu politikaların halka
ulaştırılmasının mekânları olarak işlev görür. Devrimlerin hayata geçirildiği
yirmili yılların ikinci yarısında ise bu kurumlar giderek devrimlere karşı çıkan
bir çizgiyi benimsemeye başlarlar.
31
Gümüşoğlu, bu makalenin ilerleyen bölümlerinde Türk Ocaklarının
1930’ların gözde akımlarından faşizmi desteklediğini ve H. Suphi’nin Mussolini
taraftarlığı yaptığını belirtmektedir. Yine Türk Ocaklarının bu yıllarda (1930’ların
başlarında) kılık kıyafet devrimine, harf inkılâbına karşı düşmanca bir tutum
sergiledikleri, İslamiyet’in kısas uygulamasını medeni kanuna yeğ tuttukları gibi
saptamalar da makalede açıklanmıştır. Serbest Fırka denemesi ve Kubilay olayının
bu ocaklara karşı bardağı taşıran son damla olduğu da makalede yer almaktadır.
Boratav’ın milliyetçilik ile ilgili görüşleri de Öztürkmen’in kaleminden şu
şekilde açıklanmaktadır:
31
Firdevs Gümüşoğlu, “Kemalist Milliyetçilik Ve Irkçı Milliyetçilik”, Bilim Ve Ütopya, s.53–55.
44
Boratav, dil birliği yanında millet tanımında önemli bir unsur olan kültür
birliğini “maziye beraber bağlı olmak, zengin ve müşterek bir hatırat mirasına
sahip olmak, geçmiş zamanların acı ve tatlı hayatını beraber yaşamış,
ümitleri beraber beslemiş, büyük eserleri beraber yapmış, büyük müşkülleri
beraber aşmış olmak” şeklinde açıklar. Boratav’ın özellikle vurguladığı bir
diğer nokta ise, bugünkü Türk milleti içinde Hıristiyan ya da Musevi olmak
veya Kürt, Çerkez, Laz ya da Pomak orijininden gelmenin her hangi bir
ayrımcılığa yol açmaması gerektiğidir. Boratav, Demokrat Parti ve Millet
Partisinin de ırk ve din ayrımcılığı gözetmediğinin de altını çizer. Bu, tabii
ırkçı-Turancı gurupların yaklaşımlarından oldukça farklıdır.
Boratav, savunmasını milliyetçilik hakkında kendi görüşleriyle noktalar:
Ben ne siyasi bir muharririm, ne de içtimai doktrinler üzerine ders
yapmış bir hocayım; milliyet nazariyeleri üzerinde fikir ve münakaşa
yürütmemiş olmam pek tabiidir. Fakat ben senelerce liselerde Türk edebiyatı
ve bir Türk üniversitesinde Türk folkloru ve halk edebiyatı okuttum. Bu
mevzularda kitaplar yayınladım, çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdım.
Bir politika mevzuu olarak milliyetçilikten bahsetmemiş olsam ve bir politika
olarak kendimi milliyetçi diye ilan etmemiş olsam bile, “millet”in ne demek
olduğunu anlamış ve anlattığı sosyal varlığın değeri üzerinde, yani “milli” olan
şeylerin üzerinde durmamış olabilir miyim? Benim bu değerleri inkâr ettiğim
ve yıktığım iddia olunuyor. Burada böyle olmadığını sadece söylemekten ne
çıkar? Bu iftirayı fırlatanlar, tahrife, uydurmaya ve düpedüz sahtekârlığa
düşmeden söylediklerinin doğruluğunu ispat edecek tek bir satırımı bile
45
gösterememişlerdir. Ben yazılarımdan bazı parçalarla onların yalanlarını
yüzlerine vuracağım.
32
Öztürkmen’in Boratav’ın milliyetçiliği hakkındaki bu görüşlerine önemli bir
itiraz ise Kurtuluş Kayalı’dan gelmiştir. Pertev Naili Boratav’a Armağan adlı
çalışmada Kayalı, Öztürkmen’e olan eleştirilerini özetle şu şekilde belirtmektedir:
Hemen hiçbir şey bilmeden Pertev Naili Boratav’dan bahsetmenin
gerekçesi anlaşılmaya çalışılmalıdır. Tek bir kitapla hemen her şeyi izah
etme denemesi Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik kitabının Pertev Naili
Boratav’a ilişkin bölümü için de geçerlidir. Tercümenin iyice kutsandığı bir
dönemde ham materyalin, Türkiye’nin kültürel zenginliğinin yorumlanmasına
dönük ilginin yokluğu, düşünme zaafını en fazla üzerinde durulmak gereken
husus olarak vurgulamaktadır. Düşünme zaafı, Pertev Naili Boratav’ın
yazdığı metinleri birer folklor malzemesi durumuna getirmiştir. Artık üstatlar
(!) Pertev Naili Boratav’ın yazdıklarına Batılılar kimi tipik Türk filmlerine nasıl
bakıyorlarsa tam da öyle bakmaya başladılar. Türk sosyal bilimcilerinin eski
alışkanlıkları yeni kuşaklarda giderek artarak yaygın bir şekilde Türkiye’de
olup bitenlere karşı bir yabancılaşmaya yol açmıştır.
33
Kayalı’nın eleştirisi daha ziyade Öztürkmen’in kitabının “Folkloru
Milliyetçilikten Ayırma Çabası” başlığı altında Boratav’ı milliyetçi değilmiş gibi
32
Arzu Öztürkmen, Türkiye’de Folklor Ve Milliyetçilik, İstanbul, 1998.s187–188
33
Kurtuluş Kayalı “Sosyal Bilim Alanındaki Düşünce Zaafları: Pertev Naili Boratav’ın Yazdıklarını
Folklorik Malzeme Haline Getirirken”, Metin Turan, “Pertev Naili Boratav’a Armağan” içinde,
Ankara, 1998. s. 54–55
Dostları ilə paylaş: |