|
Tarihte ve Günümüzde Ortadoğu'da Türkmenler
128
/ Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
Ömer‟in Teftâzânî‟nin dedesi olduğunu kaydetmiĢtir. Kefevî‟nin Teftâzânî‟nin sandukası
etrafındaki yazılı levhaya dayanarak verdiği bilgiye göre babası Burhâneddin Ömer, dedesi
ġemseddin el-Gâzî‟dir
139
. Kâdılkudâtların nâibleri için kullanılan “akda‟l-kudât”
unvanının babasına nisbet edilmesinden onun bu makama geldiği, dedesi için kaydedilen
tabirlerden de kendisinin büyük bir sûfî olduğu anlaĢılmaktadır. Milliyeti hakkında
kesin bilgi yoktur, ancak bazı yazarlar onu Türk asıllı diye göstermektedir
140
.
Teftâzânî‟nin Horasan, Mâverâünnehir ve Hârizm bölgelerinde sürekli yer
değiĢtirdiği, eserlerinin yazım tarihi ve yerleriyle ilgili kayıtlardan anlaĢılmaktadır. Bunlar
arasında Herat, Mezârıcâm, Gucdüvân, Tûs‟a bağlı Gülistânıtürkistan köyü, Hârizm,
Serahs ve Semerkant yer almaktadır. ġerhu‟l-Makâsıd, el-MuTavvel ve el-Muhtasar gibi
eserlerinin mukaddimelerinde vatanından uzak kalmaktan, bir yerden baĢka bir yere
savrulmaktan, çektiği sıkıntıların ve felâketlerin büyüklüğünden ve ilmin yok olmaya yüz
tuttuğundan Ģikâyet eder. Bazı eserlerinde iĢaret ettiği üzere Hârizm gibi Mu„tezile
mezhebinin canlılığını koruduğu, Semerkant gibi Mâtürîdîliğin ve Horasan gibi ġiîliğin
etkin olduğu bölgelerde yaĢayıp farklı mezhep ve eğilimlerle karĢılaĢması onun
düĢüncesinin geliĢip Ģekillenmesinde önemli katkılar sağlamıĢtır. Nitekim Mu„tezile‟ye
mensup âlimlerle bir arada bulunduğunu ve onlarla kelâm meselelerini müzakere ettiğini
kendisi ifade etmektedir
141
.
Ġlhanlılar‟ın hâkimiyeti altındaki bir bölgede dünyaya gelen Teftâzânî daha
sonra Altın Orda hanları, Kertler ve Timur‟un hüküm sürdüğü yerlerde faaliyetlerine
devam etmiĢtir. Timur‟un Anadolu‟ya yaptığı sefer esnasında Teftâzânî‟nin onun
maiyetinde Anadolu‟ya gittiğine ve Osmanlı âlimleriyle münazaralar yaptığına dair
“Mehmet Ali Ayni, III/10 [1928], s. 53; Bilmen, II, 575” kaynaklarında yer alan
ifadeler, Teftâzânî bu seferden önce vefat ettiğinden doğru değildir. Teftâzânî‟nin Timur‟a
herhangi bir eserini ithaf ettiği bilinmemekle beraber hayatının son dönemleri onunla yakın
irtibat halinde geçmiĢtir. Bu irtibat, Timur‟un Hârizm‟i ele geçirdikten sonra Teftâzânî‟yi
Semerkant‟a getirtmesiyle baĢlamıĢ, Teftâzânî burada ders okutup bazı eserler kaleme
alarak birkaç yıl ihtiĢamlı bir hayat sürmüĢtür. Timur, imparatorluğunun bu en değerli
âlimine iltifat gösteriyor, meclislerinde kendi yanına oturtuyor ve konağına dönerken
bizzat uğurluyordu
142
. Kefevî‟nin ifadesine göre Timur, Teftâzânî‟yi protokolde baĢ sıraya
koyup kazaskerlik makamına tayin etmiĢti (Ketâ‟ibü a‟lâmi‟l-ahyâr, vr. 323b). Fakat
139
el-Kefevî, Mahmûd b. Süleyman, Ketâ‟ibü a‟lâmi‟l-aħyâr min fuķahâ‟i meźhebi‟n-
Nu‟mâni‟l-muħtâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 630, vr. 324b
140
DĠA Ġslam Ansiklopedisi, V, 384; KrĢ. Ayni, Mehmed Ali, “Türk Mantıkçıları”, III/10
[1928], s. 52, 53, Daru‟l-Funun Ġahiyat Fakültesi Mecmuası ( DĠFM), Ġstanbul 1928.
141
Teftazanî, ġerhu‟l-Makasıd, II, 139
142
Hândmîr, Ĥabîbü‟s-siyer, III, 544-545.
Ortadoğu'da Türkmenler (Irak-Ġran-Suriye) Sempozyumu
/ 129
onun Timur katında elde ettiği bu itibar zamanla azalmaya yüz tutmuĢ ve sonunda
Teftâzânî kahrından ölmüĢtür. Bu süreçle ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgilere göre
Timur 789 (1387) yılında ġîraz‟ı zaptetmesinin ardından Seyyid ġerîf el-Cürcânî‟yi
Semerkant‟a götürmüĢtür. Cürcânî, Teftâzânî‟nin eserlerinden çokça faydalanmıĢ bir âlim
olarak onun üstünlüğünü kabul ediyor ve kendisine saygı gösteriyordu. Timur‟un
huzurunda iki âlimin yaptığı tartıĢmaların birinde Cürcânî‟nin galip gelmesi üzerine
Timur ona protokolde Teftâzânî‟den önce yer verilmesini emretmiĢtir
143
. Buna üzülen
Teftâzânî, olayın üzerinden çok zaman geçmeden 22 Muharrem 792‟de (10 Ocak 1390)
Semerkant‟ta vefat etti, ardından vasiyeti gereği naaĢı Serahs‟a taĢındı (9 Cemâziyelevvel
792/25 Nisan 1390). Ölüm tarihi olarak Fasîhî (787 /1385)
144
; Ġbn ArabĢah
Muharrem 791 (Ocak 1389)
145
yıllarını kaydeder. Cürcânî‟nin onun vefatı üzerine
yazdığı bir dörtlüğün sonunda düĢürdüğü tarih ise (Kefevî, vr. 324b) 793 (1391) yılına
denk gelmektedir
146
.
Sahâbe arasında ortaya çıkan çatıĢmaların bir kısmını ahlâkî zaaflara bağlayan
Teftâzânî her sahâbînin mâsum, Resûl-i Ekrem‟i gören herkesin hayırlı insan
sayılamayacağını, ancak müslümanların ashap hakkında yanlıĢ inançlara kapılmasını
önlemek amacıyla âlimlerin bu tür hadiselere uygun yorumlar getirdiğini belirtmiĢ ve kendi
ictihadıyla hareket edip meĢrû idareye baĢkaldıran Muâviye‟ye lânet etmenin câiz
olmadığını vurgulamıĢtır. Sahâbe döneminden sonra Ehl-i beyt‟e yapılan zulümlerin
savunulacak bir yanının bulunmadığını ifade etmiĢ, bu zulümlere iĢtirak edenlere ve
kıĢkırtıcılık yapanlara lânet okumuĢtur
147
. Nasîrüddîn-i Tûsî‟nin Tecrîdü‟l-i‟tikâd adlı
eserinde Hz. Ali‟nin hilâfete daha ehil sayıldığı ve diğer halifelerin ona haksızlık ettiği
düĢüncesi çerçevesinde kaydettiği rivayetleri hadis ilmi kriterlerine uymayan yanlıĢ bilgiler
olarak değerlendiren Teftâzânî, Ehl-i beyt imamlarının ġîa gibi düĢünmediğini gösteren
iki tarihî belge kaydetmiĢtir. Bunlardan biri, Ġmam Ali er-Rızâ ile Halife Me‟mûn
arasında imzalanan ve Horasan‟daki MeĢhed-i Rızâ‟da bulunan ahidnâme, diğeri Hz.
Ömer ile Hz. Ali tarafından imzalanan Irak‟taki bir antlaĢma metnidir. Teftâzânî‟nin
kendi döneminde hâlâ mevcut olduğunu kaydettiği bu metinlerde Hz. Ali ve Ġmam Ali er-
Rızâ halifelere bağlılıklarını bildirmektedir
148
Halifelerin ona haksızlık ettiği düĢüncesi
çerçevesinde kaydettiği rivayetleri hadis ilmi kriterlerine uymayan yanlıĢ bilgiler olarak
143
TaĢköprizâde, eĢ-ġeķā‟iķ, 43, 44.
144
Fasîh-i Hâfî, Mücmel-i Faśîĥî (nĢr. Mahmûd Ferruh), III, 124, MeĢhed 1339.
145
Ġbn ArabĢah, ġehâbeddin, „Acâ‟ibü‟l-maķdûr (nĢr. Ahmed Fâyiz el-Hımsî), 467, Beyrut
1407/1986.
146
TaĢköprizâde, eĢ-ġeķā‟iķ, 88, 89; Âlûsî, ġehâbeddin Mahmûd, el-Ecvibetü‟l-„Irâkıyye,
158, 159, Ġstanbul 1317.
147
Teftazanî, ġerĥu‟l-‟Aķā‟id, 187, 188; ġerhu‟l-Makasıd, II, 306, 307.
148
Teftazanî,ġerhu‟l-Makasıd, II, 287, 288.
Dostları ilə paylaş: |
|
|