166 Türklerı̇n Anayurdu, Yayılmaları ve Göçleri
ırkından insanlar çıkaran tükenmez bir kaynak saha vazifesini üstlenmiştir.
Bu yüzden Türklerin anayurdu neresi olduğu konusu, Türk tarihinin ilk
dönemleri üzerine çalışılan bilim adamları için çok hassas bir çalışma alanı
olagelmiştir. Batılı milletlerin ortaya çıkışlarından daha önce Türklük, dün-
yamızın en büyük sahasını teşkil eden Avrasya’nın her çağında ve her köşe-
sinde büyük bir rol oynamıştır
5
. Ve devamla Türklerin ilk anayurdunun hangi
bölgede yaşadıkları veya nerelerden geldikleri sorusuna cevap armadan önce
hepimize belli, dünyanın eski kıtalarından biri olan Asya’nın üzerine kısaca
değinmek istiyoruz. Asya kıtası, tarihi ve coğrafi bakımdan beş büyük kısma
ayrılmıştır: 1. Kuzey Asya, 2. Doğu Asya, 3. Güney Asya, 4. Ön Asya, 5. Mer-
kezi Asya
6
. Bunlardan Merkezi Asya diye tanımlanan Türkistan’ın coğrafi sı-
nırlarını şöyle çizebiliriz; kuzeyde Sibirya, güneyde Himalay, kuzeyde Sayan
Dağları ve Baykal Gölü etrafındaki dağlar, batıda Hazar Denizi ile doğuda
Büyük Kingan Dağları arasında kalan geniş sahayı meydana getirmektedir
7
.
Tarihte ve günümüzde Türkistan için söylenen “Orta Asya” kelimesi de Rus
ve Batı âlemi arasında farklı anlaşılmaktadır. Rus – Sovyet tezine bakılırsa,
hâkimiyetini sürdürdüğü Türkistan topraklarına Orta Asya diyorlardı. Bu Orta
Asya’yı kapsayan ülkeler olarak da Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan
ve Tacikistan’ı gösteriyorlardı. Kazakistan Orta Asya’ya girmiyordu. Tabii
haritayı böyle tasvir edersek Kazakistan’ın Orta Asya’yla olan kısmı sadece
Güney Kazakistan’dır. Batılılar ise, Batı hem Doğu Türkistan’ı içine alan bir
coğrafyaya Orta Asya demektedirler. Batılı coğrafyacılardan olan Rihhthofen
F. “China” adlı kitabında Orta Asya’yla ilgili teferruatlı bir şekilde ele al-
mış ve hudutları hakkında bilgi vermektedir. Ve kitabında bu kara parçasına
“Orta Asya” adını vermiştir
8
. Sözü gelmişken Türkistan kelimesi hakkında
da birkaç cümleyle anlatırsak; Türk kelimesinin Farsça
“istan” ekiyle birle-
şiminden oluşan ve “Türklerin Ülkesi” manasını ifade ediyor
9
. Fakat günü-
5 Laszlo Rasonyi,
Tarihte Türklük, Türk Kültürü Araştırma Yayınları, 3. Baskı, Ankara
1993, s. 1.
6 Merkezi Asya, dünya tarih ve coğrafya kitaplarında bazen “İç Asya veya Orta Asya”
olarak da kullanılmaktadır.
7 A.Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkîli Türkistan ve Yakın Tarihi, Enderun Kitabevi,
s. 1; Salim Koca, Türk Kültürünün Temelleri II, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları,
Trabzon 2000, s. 14.
8 İbrahim Hakkı, Orta veya İçasyanın Fiziki Coğrafyasına Bir Nazar, Akşam Matbaası,
İstanbul, s. 14; Aslan Turlybek, Enver Paşa 1918 – 1922, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara
2013, s. 168.
9 Ahmet Zeki Velidi, “Türkistan İsmi Sınırları ve Yüzölçümü Hakkında”, Ed: Tülay Duran,
Türkistan’ın Bağımsızlığına Hizmet Eden “Yeni Türkistan”dan Seçilmiş Makaleler,
Aydoğan Matbaası, İstanbul 2005, s. 25.
167
Aslan TURLYBEK, Dinora ZHUMATAYEVA
müzde Türkistan kelimesi gerçek manasıyla maalesef kullanılmıyor. Çünkü
Orta Asya’daki yerli Türkleri birleştirecek bir ülkü olabileceğini belirledikleri
için “Türk”, “Türkistan” kelimelerine karşı Ruslar, özellikle Bolşevizm dö-
neminde, aşırı bir duyarlılık göstermişlerdir.
16 Haziran 1924 tarihinde Turtsik’in (Türkistan’ın Bolşevik Merkezi İda-
resi) kararıyla “Türkistan” ve “Türk Respublika” kelimeleri ortadan kaldırı-
lırdı. Yerine bütün dünya ilim âleminde daha çok Doğu Türkistan, Moğolistan
ve Tibet bölgeleri için kullanılan “Orta Asya” kelimesi geçirildi ve Sirder-
ya’nın aşağı kısımları, Aral Gölü ve Mangışlak hariç tutularak, “Rus Tür-
kistan”ı karşılığında kullanılmaya başlamıştır
10
. Bugünlerde Türkistan adını,
çok sevdiğim, güzel memleketim ve aynı zamanda Büyük Türk düşünürü
Ahmet Yesevi’nin şehri Yesi taşıyabilmektedir
11
. Gelelim atalarımız olan ilk
Türklerin anayurdu hakkındaki görüşlere. Türklerin dünya üzerine yayılma
ve göçlerinden önceki oturdukları toprakları hakkındaki münakaşa daha XIX.
Yüzyılın sonlarına doğru çıkmıştır. Bunun nedeni olarak da Türk tarihi üze-
rinde çalışan tüm bilginlerin çoğulu, kendilerinin meşgul olan ilim sahaları
bakımından ele aldıklarından dolayı ortaya farklı sonuçlar çıkmıştır. Bununla
birlikte araştırmaların eksikliği ve yetersizliği yüzünden ilk anayurdun yeri
uzun süre kesin olarak tespit edilememiştir. Yapılan arkeolojik buluntular, ya-
zılı belgeler, destanlar, diller ve kültürler üzerinde yapılan araştırmalarla ilk
ana yurdun yeri hakkında birçok delil ortaya koymuştur.
Mesela Tarihçilerden Alman Julius Heinrich Klaprothe 1824, Avusturyalı
Joseph Freiherr von Hammer 1832, İskoçyalı Walter Scott 1836, Finli Matthi-
as Alexander Castren 1856, Avusturya-Macaristanlı Arminius Vambery 1885,
Alman kökenli Eugen Oberhummer 1912, Çin kaynaklarına dayanarak, Altay
Dağlarını Türklerin ilk anyurdu olduğunu vurgulamıştır
12
. Sanat tarihçılerin-
den Josef Strzugowsky (1935’te) Tanrı Dağlarının kuzey-batı Asya sahasını
Türklerin ilk vatanı olduğunu ileri sürdü
13
. Bazı kültür tarihçilerinden İ. Zi-
chy (1938’de) İrtiş’le Urallar arasını, O. Menghin (1937’de) Altaylarla Kazak
bozkırları arasını, W. Koppers (1937’de) Baykal Gölü’nün güney-batısını
göstermişlerdir
14
. Dil araştırıcılarından W. Radloff (1891) ve L. Ligeti (1940)
Türklerin ilk iskân bölgeleri olarak Altay’ların doğusunu, G.J. Ramstedt
10 Velidi, a.g.e, s. 25.
11 Turlybek, 2013, a.g.t, s. 169.
12 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Boğaziçiyayınlarıi 14.Baskı, İstanbul 1996,
s. 47; Mustafa Kalkan, Orta Asya Türk Devletlerinde Ordu ve Savaş Stratejileri,
KaynakYayınları, İzmir 1995, s. 6.
13 Kafesoğlu, 1996,a.g.e, s. 47.
14 Kafesoğlu, 1996,a.g.e, s. 47.