International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop From Past to Present / 5-7 October 2018
140
ABDÜLBÂRÎ ES-SÎNÔBÎ VE HAYÂTU’L-KULÛB ADLI ESERİ
Faruk ÖZDEMİR
*
Öz
Bu bildiride Sinoplu âlimlerden Abdülbârî es-Sînôbî ve Hayâtu’l-kulûb adlı eseri araştırma ko-
nusu edilmiştir. Doğum tarihi hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadığımız Sînôbî, Hicrî 936,
milâdî 1530 tarihinde vefat etmiştir. Sînôbî, Osmanlının yükselme devrinde, bir ilim ve kültür
merkezi olan Edirne’de yaşamış ve araştırmamıza konu olan vaaza dair Hayâtu’l-kulûb adlı ese-
rini vefat ettiği yıl olan 936 (m. 1530) senesinde burada tamamlamıştır. Eserin metot ve muhte-
vasını tetkik ettiğmiz bu çalışmada şu sonuçlara ulaşılmıştır: Müellif konuları âyetler, hadis-i şe-
rifler, sahabe ve tâbiûn kavilleriyle izah etmiştir. Yani esere tefsir metodu zaviyesinden göz attı-
ğımızda meseleyi evvele rivayet yönünden ele almıştır. Yeri geldikçe âyetler ve hadislerde geçen
kelime ve ibareleri lügat, sarf ve nahiv yönünden tahlil etmiştir. Konunun muhataplar açısından
daha iyi anlaşılması için sorular yöneltip bunlara ilişkin mantıkî izahlar yapmıştır. Hayâtu’l-kulûb
sahibi zikrettiği âyetlerin kıraat farklılıklarına da yer vermiştir. Eser mevize özelliği taşıdığı için
müellif, zaman zaman ibretlik kıssaları ve menkıbeleri de zikretmekten geri durmamıştır. Dola-
yısıyla eser bir yandan vaaz ve irşad kitabında bulunması gereken özellikleri taşırken öte yandan
tefsir metodolojisi açısından da hem rivayet hem de dirayet tefsiri özelliğini taşımaktadır. Ayrıca
eserde Abdülbârî es-Sînôbî’nin meseleleri konu konu bablara ayırıp her bir konuyla ilgili âyet ve
hadisleri bütüncül olarak ele alışını dikkate aldığımızda kitabın konulu tefsir özelliğini de ihtiva
ettiğini belirtebiliriz. Hülasa müellif Hayâtu’l-Kulûb adlı eserinde Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan
temel konular olan inanç, ibadet, ahlâk ve geçmiş milletler ile onlara gönderilen peygamberlerin
kıssalarını 97 baba ayırarak konu bütünlüğü içerisinde izah etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Abdülbârî es-Sînôbî, Hayâtu’l-kulûb, Sinop, Edirne, Metot.
*
Dr. Öğr. Üyesi, Sinop Üniversitesi, fozdemir5561@hotmail.com
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
141
Abdulbârî al-Sînôbî and His Work Named Hayât al-Kulûb
Abstract
In this report, Abdulbârî al-Sînôbî, scholar from Sinop, and his work Hayât al-kulûb was exami-
ned. Sînôbî, whom we do not have any information about the date of birth, passed away in 936
Hijri calendar, in 1530 Gregorian calendar. Sînôbî lived in Edirne, a center for science and culture,
in the rise of the Ottoman Empire and completed his work Hayât al-kulûb, which is the subject
of our study, in the year he passed away, 936 (G. 1530). In this study, which we have examined
the method and content of the work, the following conclusions are reached: The author has exp-
lained the subjects with the verses from Qur’an, hadiths, utterances from sahabah and Tabi’un in
other words, when we look at the work from the method of interpretation angle, he takes the
subject in terms of narration at first. When necessary, he analyzed the words and phrases in the
verses from Qur’an and hadiths in terms of word, grammar and syntax. In order for respondents
to better understand the subject, he directed questions and made logical explanations about them.
Hayât al-kulûb also included the reading differences of the verses he mentions. Since the work
carries the characteristic of the sermon, the author has not refrained from mentioning exemplary
stories and anecdotes. Therefore, while the work carries the qualities that should be found in a
book of the sermon and irshad (showing the true path), it also carries both narration and sagacity
in terms of interpretation methodology. We can also point out that Abdulbârî al-Sînôbî involves
the interpretation feature in the book when we examine the issues related to the subject by dividing
into parts and take a holistic view of the verses from Qur’an and hadiths related to each subject.
To sum up, in his work Hayât al-kulûb, the writer explains the main issues of faith, worship,
morality and past nations and stories of prophets sent to them in the Al-Qur’an Al-Karim, by
dividing it into 97 parts in cohesion.
Keywords: Abdulbârî al-Sînobî, Hayât al-kulûb, Sinop, Edirne, Method.
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop From Past to Present / 5-7 October 2018
142
CANDAROĞLU İSMAİL BEY’İN EMRİYLE KALEME ALINAN
TECVİDE DAİR TÜRKÇE BİR ESER: RİSÂLE-İ MÜNCİYE
Kadir TAŞPINAR
*
Öz
Candaroğulları hükümdarlarının ilme değer verme ve âlimleri himâye etme geleneği, 1443-1461
yılları arasında hükümdarlık yapan İsmail Bey (ö. 883/1479) tarafından da devam ettirilmiş ve bu
tutum birçok eserin vücûda gelmesine zemin hazırlamıştır. Bu eserlerden biri de İsmail Bey’in
emriyle Ömer b. Ahmed tarafından kaleme alınan “Risâle-i Münciye” isimli Türkçe tecvid eseri-
dir. İsmail Bey’in hükümdarlık dönemini dikkate alarak eserin XV. yüzyılın ortalarında kaleme
alındığını söylememiz mümkündür. Müellif nüshası mevcut olmayan eserin, Topkapı, Süleyma-
niye ve Millet Kütüphânelerinde üç yazma nüshası bulunmaktadır. Kıraat-i seb῾a’yı esas alarak
telif edilen risâle, tecvide dair konuları etraflıca ele alması ve bu konuda kaleme alınan ilk Türkçe
eserlerden olması itibariyle türünün ilk örneklerinden olma özelliğini de hâizdir.
Anahtar Kelimeler: Candaroğulları, Ömer b. Ahmed, Risâle-i münciye, Tecvid, Kıraat-i seb῾a.
A Turkish Treatise About al-Tacwid
Ordered to Write by Candaroğlu İsmail Bey: Risâle-i Münciye
Abstract
The tradition of the Candaroğulları rulers to protect their appraisal and scholarship was continued
by İsmail Bey (d. 883/1479) who ruled between 1443-1461 and this attitude prepared the way for
many works to arrive on the body. One of these works is a Turkish tecvid "Risâle-i Münciye",
which was taken by Ömer b. Ahmed. Taking into consideration the reigning period of Ismail Bey,
it is possible to say that it was written in the middle of the century. There are three manuscripts
in the Topkapı, Süleymaniye and Millet Libraries where the manuscript is not available. It is a
characteristic of being the first example of the line because it is the first Turkish artefact to be
taken into consideration in this issue.
Keywords: Candaroğulları, Ömer b. Ahmed, Risâle-i munciye, Tecvid, Kıraat-i seba.
*
Dr. Öğr. Üyesi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, kadir.taspinar@erdogan.edu.tr
Dostları ilə paylaş: |