Ün ey m im arlı



Yüklə 1,2 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/43
tarix18.06.2018
ölçüsü1,2 Mb.
#49336
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   43

Mimarlık-sanat-kültür birliğini yeniden düşünmek, 

olay örgüsü olarak ifade edilebilecek hareketli bir 

topografyayı ortaya çıkaran düşünümsel bir çer-

çeve  üzerinden  gerçekleşebilir.  Çağdaş  sanatın 

karmaşık  bir  olay  örgüsü  içermesinden  dolayı, 

bedensel  deneyim  odaklı  esnek,  devingen  ve 

bütünsel bir yaklaşım yeniden okumada daha et-

kili olabililir. Mimarlık-sanat-kültür birliğini yeniden 

düşünme pratikleri kent yaşamındaki parçalılığını 

vurgulayan fragmanlar üzerinden düşünümsel bir 

çerçeve model ile gerçekleşebilir. 

NOTLAR

1.  Kartezyen  düşünce  ile  birlikte “özne”ye  dönüşen  insan,  geriye 

kalan  her  şeyi  karşısına  alarak  kendine “nesne”  edinir.  Salt  insana 

özgü bir ayrıcalık olarak belirlenen “öznelik” statüsüyle birlikte insan, 

insan-olmayandan ontolojik olarak ayrılır. Zihni bedenden, maddi-

olmayanı ise maddi-olandan yalıtan kartezyen düşüncede gerçeklik 

birbirlerinden bağımsız iki farklı alana bölünerek anlaşılır. 



2.  Heidegger,  teknolojinin  özünün  kavranmasına  dair  bir  girişim 

olan Tekniğe İlişkin Soruşturma (1954) adlı kitabında sanatın mod-

ern yorumunu yapar. Bu yorum ile hem sanatın hem de teknolo-

jinin ortak kökeni olan techné kavramı aracılığıyla, mimari üretimin 

gelişip  serpildiği  köklere  ulaşmak  olasıdır.  Heidegger “varolanlar” 

(beings) ile kendisi bir varolan olmayan bir olanak olarak “var oluş” 

(Being) arasındaki farka, devingen ilişkiye dikkat çeker. Bu devin-

gen  ilişki,  techne  ve  poesis  arasındaki  gerilimi  yansıtan  hakikati 

açığa çıkarır. 

3. Hol Foster “Sanat Mimarlık Kompleksi” adlı kitabında küreselleşme 

çağında  gösteri  kültürünün  yarattığı  sahte  öznelliğe  değiniyor; 

toplumsal  direnmenin  yollarını  sanat,  mimarlık  ve  tasarım  birliği 

bağlamında  araştırıyor.  Sanatın  ve  mimarlığın,  neoliberal  ekono-

mi  politikalarının  kültür  yoluyla  hayata  geçirilmesinin  aracı  ha-

line  geldiğini  vurguluyor.  Mimarlığı  görsel  sanatlar  ve  sahne 

sanatlarıyla kaynaştıran, disiplinler arası atölyeler, gündelik mekân-

sal  alışkanlıkları  sorgulamaya  yönelen  yerleştirmeler  bazı  mimarlık 

ofislerinde  önemli  yer  almakta.  Sözgelimi  DS+R  grubu  birçok 

projesinde, çağdaş cepheyi sinematografik montaj yoluyla imgesel 

ve  hareketli  kılan  tasarımlar  yapmıştır.  Foster  modern  mimarlığın 

çoğunlukla  taşıyıcı  sisteme  ve  işlevsel  mekâna;  postmodern 

mimarlığın ise simgesel yüzey tasarımına yöneldiğini vurgular; oy-

saki  DS+R’nin  çağdaş  uygulamalarının  da  bu  ikisinin  arasında  bir 

bölgeye meylettiği söylenebilir -medyalaştırılmış bir ekran- mekân 

karışımına.



4.  Heidegger  dünyayı  dualite  merceğinden  gören  kartezyen 

tasarıya  karşı  çıkar;  modern  çağı “inşaa  etme”  (bauen)  ve “ikamet 

etme”nin (wohnen) birbirinden koparıldığı, bu iki etkinliğin birbirler-

ine ait olduklarının unutulmaya terk edildiği bir çağ olarak tanımlar.



KAYNAKLAR

Adorno, T., W., 1988, Aesthetic Theory, University of Minnesota Press.

Aydınlı, S., 2004, “Günümüz Mimarlık Ortamında Eleştiri”, Mimar-ist, 

sayı: 11, Bahar2004, sf.29-36

Aydınlı,  S.,  2012,  Arzu  Mimarlığı:  mimarlığı  düşünmek  ve  düşlemek, 

Derleyenler: N. Altınyıldız Artun ve R. Ojalvo, İletişim yayınları.

Batur, E., 1988, Estetik Ütopya, B/F/S Yayınları.

Çelikel, B. ve Aydınlı, S., 2013, “Endüstriyel Tasarımda Paradigma Kay-

maları: İşlev/Anlam İkiliğinin Aşılmasına İlişkin Bir Öneri”, Tasarım + 

Kuram Dergisi, GSMSÜ Yayını.

Deleuze, G., 2000 Spinoza Üstüne On Bir Ders, çev. Ulus Baker, Öteki 

Yayınevi.

Foster, H., 2011, Sanat Mimarlık Kompleksi: Küreselleşme Çağında Sa-

nat, Mimarlık ve Tasarım Birliği, çev. Serpil Özoğlu, sanathayatmimar-

lık 27, İletişim Yayınları.

Heidegger, M., 2008, Basic Writings, “On the Origin of the Work of Art.” 

ed. D. Farrell Krell, New York: HarperCollins, pp. 143-212.

Merleau-Ponty,  M.,  1996,  Göz  ve  Tin,  çev.  Ahmet  Soysal,  Metis 

Yayınları.

Serra, R., 1994, Writings / Interviews, Chicago: University of Chicago 

Press.

Shiner, L., 2001, Sanatın İcadı: Bir Kültür Tarihi, İstanbul: Ayrıntı Yayın-



ları.

maya çalışmak değil; hakikati açığa çıkarmak-

tır,  yani  aletheia’dır.  Heidegger’e  göre  feno-

menler, son noktaya kadar açılabilen devingen 

bir diyaframdan elde edilmiş bir görüntüdeki 

gibi, belli unsurlar ön-plana çıkarken, diğerleri 

geri-planda kalarak belirsizleşir. Her defasında 

farklı  bir  görüntünün  elde  edilmesine  olanak 

tanıyan bu algısal muğlaklık, dünyayı “tek tek 

varolanların  bir  toplamı”  olarak  değerlendir-

mez. Bu devingen ucu açık yapı, sanat - kültür 

-  mimarlık  birliği  ilişkisinde  hakikati  açığa  çı-

kartan kompozit yapı ile benzerlik taşır; algının 

çerçevesini, düzlemini oluştururken, bedensel 

deneyimi ve anlamı belirgin kılar.

Sonuç olarak, günümüz mimarlık-sanat-kültür 

ilişkileri son derece karmaşık, çoklu okumalara 

neden olan, ucu açık, üretken bir yapı içerir. Bu 

ilişki  biçimi  bizim  alışkanlığımızı  kırar,  bildiği-

miz  anlam  dünyasında  gündelik  yaşama  ba-

kışımızı  çeşitlendirir;  tembel  algı  düzeyinden 

merak uyandıran, dikkati uzatan, yeniden dü-

şünme olanağı sağlayan, etkin algı dünyasına 

yönlendirir. Toplumsal ve kültürel manifestola-

rıyla  çağdaş  sanatın  kentsel  mekân  yerleştir-

meleri de etkileşimli algı dünyasını çoklu kent 

okumalarına,  karmaşıklık  ve  çelişki  yaratan 

metaforik bir dile dönüştürür. Mimarlık - sanat 

- kültür birliği olarak ortaya çıkan bu mekânsal 

yerleştirmeler,  gerçeklik  ile  sanallık  arasında 

geçişe  izin  veren  farklı  bir  zaman-mekân  de-

neyiminin  bilgi  alanı  olarak  ifade  edilebilir. 

Çoklu kent okumaları basitlik ve anlaşılabilirlik 

yerine karmaşıklık ve çelişki talep eden, açıklık 

ve esnekliği öne süren, olası durumları çözüm-

leyebilecek bir alımlayıcıyı da gündeme getirir. 

Richard  Serra  20.  yüzyılda  heykel  sanatında 

kaidenin kaldırılmasıyla gerçekleşen kırılmayı, 

anıtın anımsatıcı mekânından bakanın davra-

nışsal mekânına bir geçiş olarak değerlendirir 

(Serra,  1994).  Davranışsal  mekânın  algılanan 

dünyasını  ifade  etmenin  tek  bir  yolu  yoktur; 

sanatsal üretim dünyası ise her defasında yeni-

den ifade edilmeyi bekler. Algılayan özne - al-

gılanan nesne dolayımında dokunulur ve gö-

rünür  olan  da  dokunmaya  ve  görmeye  muk-

tedir  hale  gelir.  Deneyimi  hem  edilgen  hem 

de  etkin  kılan  bedensel  deneyim,  mekânsal 

yerleştirmelerle  olan  ilişkimizin  /  davranışsal 

mekânın  ifadesi,  kimi  zaman  onları  yeniden 

üretmekle olur. Bedensel deneyimi gerçekten 

özüne indirgemek için onun karşısında mesafe 

almamız,  onu  ve  kendimizi  bütünüyle  düşsel 

olanın saydamlığına sokmamız, onu hiçbir ze-

minin dayanağı olmaksızın düşünmemiz, yani 

hiçliğin derinliğine çekilmemiz gerekir. Beden-

sel  deneyim,  nesneyle  karşılaşılan  bir  özneye 

ait  özellik  değil;  özne-nesne  ikiliğini  aşma  gi-

rişimi  ya  da  sınırları  aşan  ama  tam  da  olarak 

ortadan kaldırmayan bir iç-dış deneyim diya-

lektiği  olarak  geleneksel  deneyim  kavrayışını 

sarsmaya çalışır.

GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13 | 

29



Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə