Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
392
naturalism
) olarak da anılır; bu görüşe göre, doğa dışında hiç-
bir varlık yoktur, bu görüşün tamamen materyalizme ve ate-
izme özdeş olduğu söylenebilir. Diğer yandan metodolojik na-
türalizm (methodological naturalism) ve bilimsel natüralizm
(scientific naturalism) ile bilimin metodunun ne olması gerek-
tiğine dair bir iddiada bulunulur. Buna göre doğanın içindeki
sebepler dışındaki sebeplerle doğa açıklanamaz; örneğin ev-
reni tasarlayan bir Tasarımcının varlığına gönderme yapmak
yasaktır. Metodolojik natüralizm, doğa-üstü bir gücün varlı-
ğına dair bir iddiada bulunmaz; Tanrı’nın varlığı veya yok-
luğu üzerine bir bildirimde bulunmaz ama Tanrı yokmuşça-
sına doğayı ele alır.
Bana göre, felsefî natüralizmi ‘aktif ateizm’ olarak sınıfla-
mak, metodolojik natüralizmi ise ‘pasif ateizm’ olarak sınıf-
lamak yerinde olacaktır. Metodolojik natüralizm, felsefî na-
türalizmi kesin olarak doğru kabul ederek doğa-dışının var
olmadığı iddiasında bulunmasa da metot olarak felsefî natü-
ralizmi doğruymuş gibi kabul eder. Günümüzde bilime hâkim
olan paradigmanın metodunun bu olduğu söylenebilir; bu me-
todolojinin etkisiyle fizik ve biyoloji kitaplarında Tanrı’ya atıf
yapılmaz. Newton’un yazdığı bir kitabı, günümüzde, bir fizik
öğretmeni ders kitabı olarak yazmış olsaydı bu kitabın ders
kitabı olması herhalde yasaklanırdı. Hatta Darwin’in en meş-
hur eseri olan Türlerin Kökeni’ni, bugün bir biyoloji öğret-
meni yazmış olsaydı; herhalde bu kitaptaki Yaratıcı’ya atıf-
lar çıkartılmadan, bu kitap ders kitabı olarak okutulamazdı.
Metodolojik natüralizmin neden mevcut paradigmanın yön-
temi olduğunu anlamamız için, siyasetin bilim ve eğitim sis-
temiyle olan ilişkisini de irdelemek gerekir. Bu ilişki, Kilise
ile siyasal sisteminin önemli etkileşimlerinin olduğu Batı’ya
ait bir tarihsel sürecin ürünüdür; bu tarihsel süreçten yalıtı-
larak günümüzdeki siyasetin, bilim ve eğitim sistemiyle olan
Tasarım Delili
393
ilişkisi anlaşılamaz. Bu tarihsel süreci anlamak ise sadece bu
paradigmanın oluştuğu Batı dünyasındaki bahsedilen ilişkiyi
anlamak için değil, Batı-dışı dünyayı anlamak için de önem-
lidir. Çünkü bilimin ve eğitim sisteminin nasıl organize ola-
cağına, metotlarının ne olacağına dair Batı’da oluşmuş para-
digma, Batı’ya mahsus kalmamıştır; dünyanın geri kalanınca
bu paradigma transfer edilmiştir ve dünyanın geri kalanın-
daki bilimin ve eğitim sisteminin organizasyonu ve metotları
da bu yüzden Batı’nın tarihi ile ilişkilidir.
Bütün dünyada oynanan futbolun ortak kurallarının olma-
sının sebebi, her ülkenin birbirlerinden bağımsız olarak aynı
kuralları bulmuş olmaları olmadığı gibi günümüz dünyasında
birçok ülkenin eğitim sisteminde metodolojik natüralizmin
hâkim olmasının sebebi de her bir ülkenin birbirlerinden ba-
ğımsız olarak, bu yöntemin uygulanmasının en doğrusu ol-
duğuna dair vardıkları sonuç değildir. Batı’dan transfer edi-
len bilim ve eğitim sisteminin paradigması bir paket halinde
dünyanın her yerine ulaşmış, bu paket, teknolojik gerilikle-
rinin yıkım ve komplekslerini yaşayan ülkelerce, analitik bir
değerlendirmeye tabi tutulmadan benimsenmiştir.
Aslında metodolojik natüralizmin teizm için çıkardığı prob-
lemler yüzeysel bir bakış açısıyla hemen fark edilmemekte-
dir. Bir teist ve ateistin Londra-İstanbul arasındaki mesafeyi
hesaplarken matematiğe veya haritacılığa başvurmalarında bir
farklılık gözlemlenmeyecektir. Bir teist ve bir ateist doktorun
gözün veya kalbin fonksiyonlarını belirlerken biyolojiye başvur-
malarında ya da bir teist ve ateist astronomun Ay veya Güneş
tutulmalarının oluş vaktini belirlemeleri ile ilgili hesaplama-
ları ve teleskobu kullanım tarzlarında da bir fark gözlemlen-
meyecektir. Tanrı’nın varlığına veya yokluğuna dair herhangi
bir yargı açıklanmadan, bahsedilen konularda, hem teist hem
de ateist bilim insanlarının hiçbir farkı olmayabilir. Modern
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
394
bilimin başarısı olan köprüler, ulaşım araçları, ameliyat tek-
nikleri, gen teknolojisi, bilgisayar, internet gibi tüm ürünlerin
hiçbirinin metodolojik natüralizmin bilimin metodu olarak be-
nimsenmesiyle alakası yoktur. Fakat sorun, özellikle evrenin
ve canlıların kökenine dair araştırmaların sunum ve yorum-
larında ortaya çıkar. Örneğin evrenin kökenine dair Big Bang
Teorisi’nin ve canlıların kökenine dair Evrim Teorisi’nin yo-
rumlarında bu sorunu gözlemleyebiliriz.
Birazdan görüleceği gibi canlılar dünyasında tasarım deli-
linin sayısız delili vardır, fakat metodolojik natüralizme göre
doğal sebepler dışında bir sebebe atıf yapmak; tasarımın, bir
Tasarımcı’yı gösterdiğini söylemek yasaktır. Teizmin ateizm-
den en önemli farklarından biri, evrendeki oluşumların ve
canlıların üstün, yüce, bilinçli, bilgili ve kudretli bir Gücün
ürünleri olduğunu savunmakken; ateizm bunları, tasadüfî bir
süreçteki oluşumların ürünü olarak görür. Metodolojik natü-
ralizme göre Tasarımcı’nın varlığı veya sıfatlarının, dünya-
nın veya canlıların tasarımı gibi olgulardan temellendirilmeye
kalkılması bile yasaktır. Ama bilimin objektif bir uğraş ol-
duğuna inanılıyorsa, olması gereken tavır, baştan tasarımdan
Tasarımcı’ya yükselmeyi yasaklamak yerine, mevcut olgula-
rın gerçekten de Tasarımcı’nın varlığını gösterip göstermedi-
ğine objektif bir şekilde yaklaşmak olmalıdır.
Aslında içinde bulunulan durum çok ilginçtir: Baştan me-
todolojik natüralizm bilimin yegâne yöntemi olarak ilan edi-
lerek, Tanrı’nın (Tasarımcı’nın) varlığının bilimsel verilerden
çıkarsanan sonuçlarla desteklenmesi yasaklanmakta; sonra ise
Tanrı’nın varlığının bilime aykırı olduğu söylenerek Tanrı’nın
yokluğunu iddia eden felsefî natüralizmin ve ateizmin savun-
ması yapılmaktadır. Bu durumu şuna benzetebiliriz: Önce zen-
cilerin atletizm müsabakalarına girmesi yasaklanmakta, daha
Dostları ilə paylaş: |