•
Demir, İlhan Berk’in Şiirlerinde Toplumcu Gerçekçiliğin İzdüşümü
•
58
•
bilig
KIŞ 2012 / SAYI 60
Berk, toplumcu gerçekçi şiir anlayışından uzaklaşır. Berk’in toplum adına
kalemiyle
savaşmak görevini üstlendiği, toplum adına, ezilen kitleler adına
konuştuğu bir dönem olarak nitelendirilir (Özcan 2009: 39, 42).
Bu çalışmada İlhan Berk’in şiir hayatındaki toplumcu gerçekçi dönem,
sınırları ve toplumcu gerçekçi çizgideki şiirlerinin Berk için anlamı,
Berk’in toplumcu gerçekçilikten kopuşunun nedenleri de ortaya konularak
değerlendirilmektedir. Berk’in toplumcu gerçekçi çizgideki şiirleri, ‘top-
lumcu gerçekçilik’in temel felsefesi bakımından irdelenmekte; şairin top-
lumcu gerçekçi eğilimlerinin şiirlerine nasıl yansıdığı üzerinde durularak
tematik bir inceleme yapılmaktadır.
Berk’in ilk şiir kitabı Güneşi Yakanların Selamı’dır (1935). Berk,
Güneşi
Yakanların Selamı’nı “benim için yok kitap”
diyerek reddeder ve şiir yaz-
maya İstanbul ile başladığını söyler (Andaç 2004: 37, Berk 1997: 95).
Berk’in ilk şiir deneyimlerini içeren
Güneşi Yakanların Selamı, toplumcu
gerçekçi çizgide olmadığı için çalışmanın dışında tutulmuştur.
Berk için pek çok eleştirmen farklı nitelendirmelerde bulunmuştur. Örne-
ğin Behçet Necatigil, Berk’i “şiirimizin uçbeyi, korkunç çocuğu” diye nite-
lerken Memet Fuat, onu “şiirin kırk türlü yazılacağını
göstermek için gel-
miş gibidir: dokunduğunu şiire çeviriyor” ifadeleriyle tanımlar. Mehmet
H. Doğan da şair için, “değişimi şiirin anayasası yapmış” der (bk. Berk
2004: kapak arkası). Memet Fuat’ın Berk için kullandığı “çağdaş şiirimizin
ele avuca sığmaz şairi, yenilik adına bilinçsiz savruluşların en belirgin, ama
her döneminde başarılı olabilmiş ilginç bir örneği” (1985: 32-33) şeklin-
deki nitelendirmeler, Berk’in şiir hayatındaki savruluşları,
değişimi, yenilik
adına şiirin sınırlarını zorlayışını ortaya koymak içindir. Savruluşların,
değişimin, yeniliklerin şairi Berk’in şiir dünyasına dair söylenebilecek ifa-
delerden birisi de hiç kuşkusuz şiir hayatının ilk döneminde toplumcu
gerçekçi çizgide olduğudur (bk. Özcan 2009: 175-205).
Berk’in kendisi de daha sonraki yıllarda toplumcu gerçekçi çizgide olduğu
döneme dair düşüncelerini sıkça paylaşır ve bu dönemi, ortak bir ideolojiyi
dillendiren toplumcu gerçekçi koronun üyesi (o dönem şiirleri için Berk
“koro şiiri” ifadesini kullanır Koçak vd. 1992: 140-141)
olarak söylediği
şiirlerden oluşan bir dönem şeklinde değerlendirir. Berk’e göre toplumcu
gerçekçi çizgideki şiirleri, diğer toplumcu gerçekçi şairlerle birlikte gittiği
yolun ürünleridir ve yeni bir yol açmayan, yeni bir ses getirmeyen şiirler-
dir, özgünlükten yoksundur.
Oysaki şair, yeni bir yol açtığı zaman şairdir.
Berk için
Galile Denizi kendi başına gittiği bir yoldur ve şiirin gittiği, gi-
•
Demir, İlhan Berk’in Şiirlerinde Toplumcu Gerçekçiliğin İzdüşümü
•
59
•
KIŞ 2012 / SAYI 60
bilig
debileceği bir yerdedir. Bu nedenledir ki
Galile Denizi, Berk’in şiir haya-
tında dönüm noktasıdır ve toplumcu gerçekçi çizgiden kopuşun, uzaklaş-
manın ifadesidir (İnal 1999, İBK 2004: 175’ten).
Toplumcu gerçekçilikten kopuş; Berk’in hayata, toplumsal yapıya, top-
lumsal yapıyı belirleyen ekonomik ilişkilere veya insan yaşamına bakışında,
savunduğu değerlerde, düşüncelerde, kısacası
Marksist, solcu dünya görü-
şünde meydana gelen bir değişimden dolayı değildir; tamamen sanat-
sal/poetik kaygılardan, şiire bakış tarzındaki değişimden kaynaklanmakta-
dır. Berk, siyasal/ideolojik/ekonomik söylemin öne çıktığı
toplumcu ger-
çekçi şiir anlayışını, şiire bakış tarzı değiştiği için bırakır.
Berk, bir değişim yaşayarak toplumcu gerçekçi şiir anlayışından uzaklaş-
masını ve
Galile Denizi ile başka bir yola girişini, hatta
Galile Denizi ya-
yımlanmadan önce 1953 yılında
Yenilik dergisinde çıkan “Saint Antoi-
ne’nin Güvercinleri” adlı şiirle toplumcu gerçekçi şiir anlayışından kop-
maya başlamasını, İkinci Yeni Şiiri içerisinde değerlendirilişini, 1992’de
Defter dergisi için kendisiyle yapılan bir söyleşide Orhan Koçak ve İsken-
der Savaşır’a şöyle anlatır:
Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, bu üç kitaptan Galile
Denizi’ne geçişte asıl etken, söze dayalı şiirden
birden bir soğuma
duymamdır. (...) Birden boğulur gibi duydum kendimi. Galile Denizi,
gerçi 1958’de yayımlandı, ama ben 1954’te söze dayalı şiire karşı yaz-
maya başlamıştım. ‘Saint Antoine’nin Güvercinleri’ de bunun ilk muş-
tusuydu. (...) O güne değin II. Yeni diye bir şiirden söz edilmiyordu.
Bunu izleyen şiirler Yeditepe’de çıkmaya başladı. Ben sonradan bu şiir-
lerimi Pazar Postası’nda yayımlamaya başladığımda birden çoğaldığı-
mızı gördüm: Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemâl Süreya yerden biter
gibi bitti. Erdost buna II. Yeni adını koydu (1992: 135).
Berk’in satır aralarına yerleştirdiği “söze dayalı şiir” ifadesi, toplumcu ger-
çekçi anlayışla söylediği şiirleri için; ama en çok da anlamı apaçık ortaya
koyan (Berk 1994a: 118), şairin doğrudan sonuca vardığı, anlamı tek bo-
yutlu, imgeleme kapalı (29), düzyazı gibi her şeyi apaçık anlatan, anlaşıl-
mak için yazılan (İBK 2004: 58) düşündüğünüzü en kısa yoldan söyleme-
ye yarayan kalıpları olan (Koçak vd. 1992: 143) şiir için kullandığı bir
kavramdır. Berk için toplumcu gerçekçi şiirleri, söze dayalı şiirlerdir.
Berk’in toplumcu gerçekçi çizgiden uzaklaşması, sanatsal açıdan söze daya-
lı şiiri terk etmesidir. Berk’in şiirindeki bu değişim “söze dayalı şiir”den
“dolambaçlı şiir”e gidiş serüvenidir (Koçak vd. 1992: 143).