Örgütleme
149
yerine koymaya kalkışmayacağız- o zaman Allah yolunda ci-
had eden cemaatin bedeninin et, kan ve kemikten meydana
geldiğini, diğer taraftan beyin, sinir ve bunların dışında çeşitli
organlardan oluştuğunu görürüz.
Bize göre Allah için sevmek, bedenin eti ve kanıdır. Ancak
diğerleri olamadan bu beden, cihada dayanamayacak kadar
gevşek bir bedendir. Kemik ve iskelet ise karşılıklı nasihatleş-
mek ve istişare etmek, danışmaktır. Çünkü bu ikisi sayesinde
hak yolda bir direnç ve metanet elde edilir ki, bu da vücutta-
ki kemiğin sağlam ve dirençli olmasına benzer. Kusuru örten,
yanılmaları affettiren sevgi olmadan karşılıklı nasihatleşip isti-
şare etmek ise sadece görüşlerin birbiriyle çatışması, enaniyet
ve ayrılıkların körüklenmesi demektir. Diğer taraftan vücudun
canlı olabilmesi, ancak onu bir yerlere götürecek bir başkan
ve bu başkanın emirlerini uygulayacak organlar ile müm-
kün olur. O hâlde et, kan ve kemiğin oluşturduğu bedendeki
emredici, akıldır. Organik mü’min cemaatin vücudunda ise
başkan, emir ve onunla birlikte bulunan emirlik hiyerarşisi de
vücudun diğer organları gibidir.
Düzenleyici Birinci Etken: Allah İçin Sevmek
Cemaatin vücuduna tam bir kaynaşma, itikadî ve vicdanî
birlik ve Yüce Allah yolunda karşılıklı sevgi egemen değilse,
bu yapı, bizim sınıfsal kinlerin, partisel ayrılıkların ve kavmi-
yetçi söylemlerin egemen olduğu, ifsad olmuş ve fitnelerin
kaynaştığı toplumlarımızı etkileyemez.
Bu bağlılık ve kaynaşma, mü’minlerin birbirlerine karşı
yumuşaklık ve merhametlerinden ileri gelir. Yüce Allah onları
nitelendirmek üzere, “Muhammed, Allah’ın Rasûlü’dür.
Nebevî Yöntem
150
Onunla birlikte olanlar, kâfirlere karşı sert ve katı,
kendileri aralarında merhametlidirler”
58
buyurmaktadır.
Kaynaşma ise Allah yolunda, Allah için birbirini sevmek
ve mü’minlere karşı yumuşak davranmak ile başlar. Yüce
Allah, seçkin Rasûlü’ne “Allah’tan bir rahmet sayesinde
sen onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı kalpli
birisi olsaydın, elbette onlar etrafından dağılırlardı”
59
buyurmaktadır.
Allah yolunda birbirini sevmek ve mü’minlere yumuşak
davranmaktan da cihad ve düşmana karşı savunma gücünün
unsurları meydana gelir. Çünkü Yüce Allah, “Kâfirlere karşı
sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler” buyur-
maktadır. İşte onların kâfirlere karşı bu şekilde sert ve katı ola-
bilmeleri, ancak bu merhametin varlığı ile mümkün olmuştur.
Yüce Rabbimiz ayrıca şöyle buyurmaktadır: “Ey iman
edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah
mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu
ve şiddetli, kendisinin onları seveceği ve onların da
kendisini seveceği bir topluluk getirir ki, Allah yolun-
da cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından
korkmazlar.”
60
Mü’minlere karşı alçak gönüllü olmak, onla-
ra kolaylık göstermek ve yumuşak davranmaktır. Allah yolun-
da hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir kimsenin
metanetle kâfirlere karşı cihadı ise ancak sırtını Allah’a daya-
yan ve Allah yolundaki kardeşlerine bel bağlayan kimsenin
yapabileceği bir iştir.
58
Fetih 48/29.
59
Âl-i İmrân 3/159.
60
Mâide 5/54.
Örgütleme
151
İmanın ve takvanın kaynağı kalptir. Allah için sevmek de
kalpte yeşerir. O hâlde kalpleri; Allah’ı, Rasûlü ve mü’minleri
sevmek üzere eğitmek, Allah’ın sapasağlam halatının birinci
ipidir. Biz Allah’ı, Rasûlü ve mü’minleri sevmeyi “arkadaşlık
ve cemaat” dediğimiz birinci hasletin kapsamına giren imanın
en önemli şubesi olarak değerlendirmiştik.
Çünkü Allah için birbirini sevmek ve Allah için arkadaşlık
olmadan cemaat olmaz. Şüphesiz Müslüman cemaatleri da-
ğılmaya götüren en kötü husus, onların Allah’tan gafil olmala-
rıdır. Öyle ki, onlar Allah’ı unutunca Allah da kendilerini, ken-
dilerine unutturur. Allah’ı anmayı terk eden kalpler katılaşır,
bu katı kalplilik ise Müslümanların birbirlerinden nefret etme-
leri ile müşahhaslaşır. Sonra da ne cemaat kalır ne de iman...
Allah yolunda kardeşliğin düsturu ve amelî programı,
Yüce Rasûl’ün şu buyruğunda Allah’tan haber verdiği üzere
şöyledir: “Benim için birbirlerini sevenleri sevmem bir
haktır. Benim için birbirlerini ziyaret edenleri sevmem
bir haktır. Benim için birbirlerine karşılıklı bağışlarda
bulunanları sevmem bir haktır. Benim için birbirlerini
sevenler, nurdan minberler üzerinde olacaklardır. Bu
konumları dolayısıyla nebiler, sıddıklar ve şehitler on-
lara gıpta edeceklerdir.”
61
Bu hadis, Ahmed bin Hanbel,
Taberânî ve Hâkim’in Ubâde bin es-Sâmit’ten rivayet ettikleri
sahih bir hadistir.
Yüce Allah, “Mü’minler ancak kardeştir”
62
buyur-
maktadır. Buna göre kardeşlik ve Allah için sevgi bağı, asla
yenik düşürülemeyen bir güçtür. Fakat Allah yolunda kardeş-
lik, bölge ve dil sınırını tanımaz. Müslüman, cemaatin cüz’î bir
61
Ahmed
bin Hanbel, V, 229, 239, 328; Taberânî,
Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, III,
265; Hâkim, Müstedrek, IV, 187.
62
Hucurât 49/10.