Nebevî YÖntem eğitim, Yapılanma, Hareket



Yüklə 4,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/217
tarix18.06.2018
ölçüsü4,15 Mb.
#49334
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   217

Nebevî Yöntem

158


Tartışmanın genel havası da kardeşçe olmalı, ciddi ve asık 

suratlı olmamalıdır. Çünkü istişarî toplantılarda askerî atmos-

ferin faydası olmaz.

Ciddiyetle beraber ve ondan önce sevgi, hoşgörü ve kar-

şılıklı  rızanın,  hoşnutluğun  baskın  gelmesi  gerekir.  Bununla 

birlikte  işlerin  sulandırılmaması  ve  görüşlerin  birbirine  karış-

maması da şarttır.

Burada,  anlamsız  sözlerden  ve  soğuk  şakalaşmalar  de-

mek olan sıradan konuşmalardan, normal durumlarda sakın-

dığımızdan daha çok sakınmalıyız. Çünkü karşılıklı (gereksiz) 

iltifat ve şakalaşmalar eğitim bakımından da ahlâk açısından 

da  yapılanma  açısından  da  Allah’ın  mücahid  erlerine  yakış-

mayan öldürücü bir havadır. Şunu söyleyelim ki bu hususta 

ideal tabir “kardeşçe kesin kararlılık” deyimidir.

İstişarelerde genel ölçü, istişarenin bir dil olduğudur yani 

Allah’a,  Rasûlü’ne,  mü’minlere  bir  nasihat  olduğudur.  Her 

mü’minin, kendisini, açık ve kararlı bir şekilde eleştiride bu-

lunmaya,  yapılan  eleştirileri  kabul  etmeye,  gerektiğinde  sus-

mayı ve hata ettiğini itiraf etmeye, oturum içinde de dışında 

da hesaba çekilmeye ve kendisine birtakım adabın öğretilme-

sine alıştırması gerekir. Her bir mü’minin, diğer kardeşlerine 

karşı kendisine nasihatte bulundukları takdirde yumuşak dav-

ranması ve alçak gönüllü olması da gerekir. Gerçek gördüğü-

nü de gördüğü şekilde, sert ve kırıcı değil de doğru ve samimi 

olarak,  Allah  yolunda  kınayanın  kınamasından  da  korkma-

dan söylemesi gerekir.

İstişare,  iyiliği  emredip  münkerden  alıkoymak  demektir. 

Faydalı  istişare,  oylamadan  ve  karar  alındıktan  sonra  fikren 

ve duygusal olarak sona eren ve herkesin kendi görevine yö-

neldiği  istişaredir.  Yoksa  geride  kin  ve  türlü  menfi  duygular 

bırakan -bundan Allah’a sığınırız- istişare değildir.



Örgütleme

159


Istişarenin Şer’î Ölçüsü

Allah’ın  Kitabı  ve  Rasûlü’nün  sünnetinden,  zihinlerde 

açık olan, kişiler tarafından kabul edilen ve cemaatin bütün 

fertleri tarafından da delaleti kat’î olarak görülen bir nas varsa, 

danışmaya yer yok demektir.

Ciddi  ve  yapılanması  doğru  bir  cemaat  içerisinde  istişa-

re  konusu,  kayıtsız  ve  şartsız  olarak  geçmiş  nesillerdeki  ilim 

adamlarımızın  -Allah  hepsinden  razı  olsun-  içtihatla  karşılaş-

tırmalarıyla sona erdirmiş oldukları cüz’î fıkhî görüş ayrılıkla-

rını hedeflememelidir. Aksine danışma, cihad ile ilgili işler ve 

mü’minlerin nakiller ile ilgili bilgilerinin aklî bakımdan yeter-

liliğinin ve uygulayıcı iradelerinin farklı olduğu genel hususlar 

hakkında olmalıdır.

Görüş  ayrılıklarını  gerektiren  hususların  ve  sebeplerin 

çokluğu  sebebiyle,  özellikle  mü’minler  baskı  ve  tehdit  altın-

dayken üzerinde hareket ettikleri siyasal ve toplumsal zemin 

yenik düşürülmüş olduğundan, sınırı belirsiz tartışmalara açık 

olan bir istişare, sonunda karşı bir tartışmaya dönüşür. Bun-

dan dolayı Müslümanların hayatındaki bu önemli nokta hak-

kında şu görüşü kabul edenlerin biz de görüşünü paylaşmak-

tayız: Kesin karar ve tercih yetkisi, eğer meclisin (oturumun) 

karar alma hakkı varsa oturum başkanına ve durum ne olursa 

olsun bölge başkanına ait olmalıdır. Bu durumda da çoğun-

luk ve azınlık göz önünde bulundurulmaz. Elverir ki çoğunluk 

üçte ikiyi bulmasın… Bu takdirde emirin, bu üçte ikinin kara-

rına uyması gerekir.

Çünkü  Rasûlullah  sallallahu  aleyhi  ve  sellem’in  uygula-

maları,  istişareden  sonra  istişare  konusunda  azmedip  karar 

vermekten ibarettir. “İş hususunda onlarla istişare et. Bir 

de  azmedip  karar  verdin  mi  Allah’a  tevekkül  et.”  O 



Nebevî Yöntem

160


hâlde azmedip karar vermek, onun ve ondan sonra halifele-

rinin bir hakkıdır. 

Cihad  ile  alakalı  bütün  iş  ve  emirlerin  esası,  kendisinin 

azmedip  karar  vermesidir.  O,  dilediği  kimseyi  emir  tayin 

eder, dilediklerini görevden alır, ashabından dilediği kimseleri 

önemli işlerle görevlendirir, orduyu donatır, ona komutanlık 

eder ve saflarını düzenlerdi.

Onun istişareleri hakkında bize ulaşan bilgiler, şûrâ ile il-

gili  bir  teşri’  ve  uygulamadır,  azınlık  ve  çokluk  için  bir  teşri’ 

değildir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Bedir’de el-

Hubâb bin el-Münzir’in görüşüne uymuş ve ondan başkası ile 

de istişare etmemiştir. Her zaman için istişarelerini başkalarıy-

la değil de en hayırlı iki kişi olan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’le 

yapmıştır. Bedir esirleri hakkında Hz. Ebu Bekir’in görüşünü 

uygulamış, Hz. Ömer’in görüşüyle amel etmemiştir. Ne azın-

lığın görüşünü ne de çoğunluğun görüşünü almıştır. Aksine o, 

arkadaşı Ebu Bekir es-Sıddîk’ın görüşünü tercih ederek uygu-

lamıştır.

O hâlde şeriatın terazisine göre şûrâ, karşılıklı olarak bir-

birini anlamak için zorunlu bir aşamadır. Fakat tek başına şûrâ, 

uygulanabilir bir karar ve bağlayıcı itaat ortada yoksa uygula-

maya kadar götürmez. 

Evet,  ortada  emirin  istibdad  kurma  tehlikesi,  cemaatin 

bütün  mü’minlerin  görüşlerinden  istifade  etmemesi  hâlinde 

hata yapmakla karşı karşıya kalma tehlikesi ve mü’minlerin 

istişareye katılımları şekilden ibaret kalırsa, başkasının görüş-

lerinin peşinden giden zavallılara ve bir sürü hâline dönüşme-

leri tehlikesi elbette ki vardır. İşte bundan dolayı yapılanmada 

sorumluluk temel bir unsur olmuştur. Bunun için her bir nakib, 

her  bir  emir  ve  iş  yapmaktan  sorumlu  olan  herkes,  hemen 

yanı  başındakilerle  istişare  eder.  Bu,  hem  kalpler,  akıllar  ve 



Yüklə 4,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   217




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə