Nebevî Yöntem
152
kısmına bağlıyken cemaatin diğer kısmını dışarıda tutmakla
da doğru yolda ilerlemiş olmaz. Bundan dolayı bizler belirli
bir bölgenin yapılanmasından söz edecek olursak bu, kardeş-
liği bir kesimi dışarıda tutup bir kesime hasretmek anlamına
gelmemelidir. Aksine bu, İslâm’ın bütün bölgelerinin özgürleş-
mesinin tamamlanması yolunda, içinde bulunulan aşamanın
gerektirdiği işlere göre bu güçleri kanalize etmekten ibarettir.
Allah yolunda kardeşliği ve Allah için sevgiyi düzenleyen ilke,
yeryüzündeki bütün mü’minleri, Allah’ın nimet verdiği ve nur-
dan minberleri ve gıpta ile bakıldıkları konumlara yükseltmek
nimetini ihsan ettiği kimseler silsilesine katar. Diğer iki düzen-
leyici unsur ise Allah erlerinden, Allah’ın izniyle vaat etmiş ol-
duğu halifeliğin gerçekleşeceği güne kadar, birtakım bölüklere
özel olmakla birlikte bir kısmı bunun dışında kalabilir.
Şunu belirtelim ki, başkanlıklar takvayı ortadan kaldı-
rır, kardeşliği tahrik eder. O hâlde konumlar ne olursa olsun,
mü’minler arasında sevginin yumuşaklığı bulunmalıdır. Yapı-
lanmanın İslâmî olması, mü’minlerin de söz ve iddiadan iba-
ret olmayıp gerçekten ve fiilen kardeş olmaları için diğer bir
şarttır.
Yüce Allah, Rasûlü’ne de bize de Rasûlü’ne olan lütfun-
dan söz ettikten sonra şu emri vermektedir: “Artık onları ba-
ğışla, onlara, affedilmeleri için Allah’tan mağfiret dile
ve iş hususunda onlarla istişare et.”
Düzenleyici etken olan kardeşlik bağından, düzenleyici
bir diğer etken istişareye geçerken tekrar sevginin öne geç-
mesi ve baskın ve üstün gelmesinin gereğini yeniden vurgula-
malıyız. Onları affet ki, senin şefkatin ile ısınsınlar. Onlar için
mağfiret dile ki, Allah’ın huzurunda onların tasasını taşıdığını
bilsinler. Bundan sonra da onlarla istişare et ki, bu istişa-
reniz bir tartışma ve kuru, katı görüşlerin yüzleşmesi değil
Örgütleme
153
de kardeşçe birbirini anlamak olsun. Emir de emir altındaki
bütün mü’minler de sevecek, affedecek ve mağfiret dileyecek
kimselere muhtaç olmaları ve kendilerine samimiyetle öğüt
verip istişare zamanında görüş belirtecek kimselere ihtiyaç
duymaları bakımından birbirlerine eşittirler.
Düzenleyici İkinci Etken: Nasihat ve Şura
Sahih bir hadiste, “Din nasihattir”
63
buyurulmaktadır.
Yüce Allah da mü’minleri nitelendirirken “Onlar ki, Rable-
rinin çağrısını kabul ederler, namazı dosdoğru kılarlar,
işleri de kendi aralarında şûrâ iledir”
64
buyurmaktadır.
Bugün ümmetin işleri ise zorba yönetimlerin elleri altın-
dadır. Bunlar istibdatla, baskıyla, zulümle ve kendilerini tercih
ederek ve üstün tutarak ümmeti yönetmektedirler. Allah’ın er-
lerinin, ümmetin yönetim, ekonomi ve diğer alanlardaki prob-
lemlerini bir istibdadın yerine başka bir istibdadı, bir zulmün
yerine başka bir zulmü yerleştirerek çözmesi mümkün değildir.
Bu sebeple Yüce Allah’a itaat etmek, mü’minleri yönetimlerin
dizginlerini teslim alacakları güne hazırlamak ve sözde üstün
anlamlar ve insanlara karşı adalet muhtevasına sahip olduğu
söylenen boş bir muhtevaya sahip demokrasi sloganını yük-
selten cahillere karşı da meydan okuyabilmek için davanın
yapılandırılmasının başlangıcından itibaren işin mü’minler
arasında istişareyle yürütülmesi gerekir.
Arzu edilen kardeşlik uygarlığı ve merhamet toplumunun,
kalp zemini üzerindeki dayanak noktası, Allah’a, Rasûlü’ne
ve mü’minlere duyulan sevgi; fikir, anlayış, görüş ve siyaset
zeminindeki dayanakları ise şûrâdır.
63
Müslim, Îmân 95; Ebu Davud, Edeb 67.
64
Şûrâ 42/38.
Nebevî Yöntem
154
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ilk yaptığı iş,
ensar ve muhacirlerden oluşan mü’minler cemaatini, arala-
rında kardeşlik yapmak suretiyle kaynaştırmak oldu. İkişer
kişinin kardeş yapılması akdi, genel kardeşlik akdi içerisinde
ashab-ı kirama özel bir akitti. Yüce Allah, Nebisi’ne lütfunu
hatırlatarak şöyle buyurmaktadır: “O, seni yardımıyla ve
mü’minleriyle destekleyen ve gönüllerini sevgiyle bir-
leştirendir. Sen yeryüzünde olan her şeyi toptan har-
casaydın yine de kalplerini birleştiremezdin. Fakat
Allah, aralarını bulup kalplerini kaynaştırdı. Çünkü
O, Azîz’dir, Hakîm’dir.”
65
Fakat bu kalbî kaynaşma ve bu
kardeşçe sevgi, toplamdaki üç temel düzenleyici etkenden bi-
ridir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ashab-ı kira-
mın gerçekleştirdiği cihadî en değerli işlerden biridir. Mesele
yalnızca kaynaşmak ve sevgi sınırında kalmış olsaydı, bu işler
tamamlanamazdı. Aksine hatadan korunmuş büyük mürebbi,
hem sevilen bir arkadaş hem emrine itaat edilen bir komutan-
dı. Sevgi ve itaat arasında da fikrî bakımdan karşılıklı olarak
birbirini anlamak, görüş alışverişinde bulunmak ve istişare et-
mek için de geniş bir alan bulunmaktaydı.
“Muhammed, Allah’ın Rasûlü’dür. Onunla birlikte
olanlar, kâfirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında
merhametlidirler.”
66
Onlar, hatadan korunmuş Rasûl sal-
lallahu aleyhi ve sellem ile birlikte seven, itaat eden bir toplu-
luktu. Kendisi de nübüvvetin sahibi ve hatadan korunmuş ol-
masına rağmen istişare ediyor, doğru olan görüşe dönüyordu.
Nitekim el-Hubâb bin el-Münzir, kendisine Bedir’de ilk konak-
ladığı yere dair soru sorduğunda da böyle yapmıştı. Nebî sal-
lallahu aleyhi ve sellem, ashabına da bize de -ister doğru yolda
65
Enfâl 8/62-63.
66
Fetih 48/29.
Dostları ilə paylaş: |