Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə44/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   135

Ksenofanes   ilk   Batılı   entelektüellerdendi.   Ardıllarının   birçoğu   gibi
kibirli, çenesi düşük bir adamdır. Fakat onlardan farklı, oldukça sevimli
bir yanı da vardır. Dört dörtlük argümanlar vermemiş -Aristoteles’in onu
“biraz kaba” bulması ( 
agroikoteros: 
Met. 986b27) ve okuyuculardan onu
tümüyle bir yana bırakmalarını istemesi bu yüzdendir- fakat etkili hatlar
ortaya koymuştur. Eski efsaneler şakıyarak Yunanistan ve İyonya arasında
mekik dokur ama onları eleştirmeyi, alaya  almayı da ihmal etmez.  “O,
yani  6.  yüzyılda   bir  Yunanlı,  geleneksel  efsaneleri  eski  uyduruk  şeyler
diyerek reddetme cesareti gösterdi!”, diye yazar  Hermann Frankel 
(Wege
und   Förmen   Frühgriechischen   Denkens,  
Münih   1968,   s.341).   Ağıt   ve
destan gibi eski anlatı biçimlerini hâlâ kullanıyordu. Frankel’in gönderme
yaptığı   fragman   (Diels-   Kranz   numaralandırmasıyla   Fragman   Bl)   şöyle
seslenir:
Temiz taş döşeme, eller ve kadehler temiz 
hizmetkâr taptaze çelenkler oturtuyor başlara.
Keskin belesan kokusu küçük bir şişe geziyor elden ele 
ince lezzetler kımıldıyor tepside bizi bekleyen ve som 
keyif vaadeden farklı bir şarap yumuşak, güzel kokulu 
bakıyor yanıbaşımızda testide.
Ve tam ortada kutsal kokular yayan bir buhur, 
beride soğuk su, lezzetli, diri, dupduru.
İşte o sultan sofrasında altın sarısı ekmek 
tepeleme bal, tepeleme peynir.
Ve tam orta yerde tepeden tırnağa çiçek kaplı bir sunak 
ve şen şarkılar çınlıyor evin dört köşesinde.
Fakat tanrısını seven insanlara yakışan önce niyaz etmektir tertemiz
sözcükler ve yerinde hikâyelerde, ardından hep birlikte tanrılar 
şerefine bir parça şarap dökülür yere ve “tanrım aklıselimimi alma, 
bana güç kuvvet ver,
yüzümü kara 
çıkarma” diye dua edilir (her şeyden önce gelen kaygıdır bu).
Tüm bunlardan sonra
bir de şölenin bitiminde eve gitmek için
sadece ihtiyarların bir köleye ihtiyaç duyması şartıyla 
canının çektiği kadar içmek aşırı bir davranış değildir.
Bir insan kafayı parlattıktan sonra, ne büyük şeyler başardığını, 
nasıl erdemlerinden ödün vermediğini, hâlâ hatırlayabiliyorsa,


Gerek yok anlatmasına Titanlar, Devler
ve hattâ kentaurlar arasındaki savaşları
- atalarımızın uydurmaları, t
ya da kentteki çatışmaları - hiçbir yaran yok bunların.
Fakat hiçbir zaman tanrılara saygıda kusur etmemeli insan.
Şiir   ilginç   özellikler   sergiliyor.   Önce   ortam:   insanların   tannlan
andığı ve aşın içmediği, birtakım sınırlar getirilmiş bir şölen. Al- kaeus
gibi ozanlar içmek için içmeye övgüler dizer ve Lidyalıları taklit edenler
“işi   öyle   ileri   götürüp   içlerinden   bazılan   sarhoşluktan   güneşin   ne
doğduğunu   ne   de   battığını   görebilecek”   haldeyken   (Athenaeus’un   3.
Fragman sonundaki ifadesi) Ksenofanes, sofra arkadaşlarına, eve gitmek
için sadece yaşım başını almışların bir köleye ihtiyaç duyacağı şekilde,
tevazu içinde içmelerini tavsiye eder. Fragmanı açıkça bu gözlemlere
borçluyuz: MÖ 1. yüzyılda yaşamış Attalealı Athenaeus fragmanın tıbbi
açıdan   yararlı   bilgiler   verdiğini   fark   ederek   onu   beslenme   ve   perhiz
hakkmdaki kitabına almıştır.
İkinci   ilginç   özellik   konuşmalann   içeriğindedir:   bunlar   destanlara
konu   olmuş   işler   ya   da   savaşlardan   bahsetmez;   konuşanların   kişisel
deneyimlerini   aktarırlar   -“ne   büyük   şeyler   ba-   şardıklannı,   nasıl
erdemlerinden   ödün   vermediklerini”   anlatırlar.   Ksenofanes’e   göre   bu
konular ne Homeros’un (ki Homeros demokratik Atina’da bile resmi
eğitimin temelini oluşturuyordu: bkz. T.B.L. Webster, 
Athenian Culture
and Society,
 University of California Press 
1973, 3. 
Bölüm) ne de atletizm
çılgınlığının 
bir adım öteye götürdüğü şeylerdi:
Bir insan, diyelim ki ayağına tez, geçiyor kiminle yanşa girse 
diyelim şu Pisa sularına bitişik Olimpos Dağı’ndaki
tanrının korusunda
beş kişilik oyunda herkesten üstün; diyelim güreşiyor ya da o zorlu
boksörlük işinde usta, ya da şu Pankreas dediğimiz müthiş 
kapışmada bir numara- çevresinde büyük bir şeref bahşedilecektir
ona.
Savaş ve oyunlarda baş köşeye buyur edilecektir cebinden beş 
kuruş çıkmadan yiyecektir canının istediğini


armağanlara boğulacak, mal mülk kapıları açılacaktır önüne ve tüm 
bunlar binicilikte usta birisi için de geçerlidir, yani benden üstün 
olmayan birisi için.
Benden üstün değil diyorum, çünkü benim erdemim, insanların ve tez 
ayaklı atların bedensel kuvvetinden kat kat daha yeğdir.
Hayır, kaba kuvveti, yararlı başarılardan üstün tutan bu geleneğin bir anlamı 
yok
Bir anlamı yok onu daha fazla alkışlamanın.
Ne kazancı olabilir sitenin usta bir boksöre bakmaktan, ya da beşli oyunda usta 
birini ya da iyi bir güreşçiyi ya da tüm yarışmalar arasında en gözde tutulan 
atletizmde sivrilmiş dört dörtlük bir koşucuyu beslemekten.
Pisa’daki bir yarışma sitenin keyfine çok az bir keyif katar çünkü yarışmayla 
kentin ambarları dolmaz.
“Bu insanların (atletlerin) aç gözlülükle yiyip içmeleri bizi şaşırtmıyor”,
diye yazar Athenaeus (yine bu fragmanı da onun sayesinde okuyabiliyoruz).
“Oyunlara   katılan   herkes   çok   yemek   yemeye   ve   çok   idman   yapmaya
çağrılıyordu.”   Onları   örnek   almanın,   onlara   hürmet   etmenin   siteye   hiçbir
yaran yok, der Ksenofanes de.
Ancak   Ksenofanes   zamanının   kültürel   eğilimlerine   karşı   çıkmakla
yetinmez. Günümüz düşünürlerinin büyük bir kısmına göre, aynı zamanda
onların   temellerini   de   açığa   çıkartır   ve  
eleştirir.
  Hepsinden   önemlisi   de
insanlara benzeyen, tarihin akışına etki eden destan kahramanları gibi zalim,
öfke dolu ve intikamcı tanrılar olduğu düşüncesini eleştirir. İşte bu eleştiri,
sonraki Ksenofanes hayranlarının söylediğine göre, akılcılığın doğumuna yol
açmıştır.   Doğru   mu   bu?   Ksenofanes’in   geleneksel   düşünce   biçimlerine
yönelttiği eleştiriler gerçekten birçok felsefecinin inandığı kadar nüfuz edici
ve   bereketli   şeyler   mi?   Gerçekten   bunlar   bizi   tannların   insani   özellikler
taşıyan   ve  bu  dünyada  faaliyet   gösteren   varlıklar  olduğunu  söyleyen   eski
düşünceyi terk etmek zorunda bırakıyor mu?
Bilindiği gibi Ksenofanes’in “argümanı” çok kısadır. Şu düşüncelerden 
oluşur:
Hepsini Tanrılara yüklediler Homeros ve Hesiodos Ne kadar ayıp ve kusur varsa
insanlar yanında:
Çalma, zina etme ve birbirini kandırma...


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə