48
yapıları, Kazakistan Cumhuriyetinde de devlet politikası olarak desteklenmektedir.
Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti, millî kimliğin tarih, dil ve kültürel miras gibi kilit
noktalarına dayanan bir millî ideoloji yaratmak yönünde önemli adımlar atmıştır.
Kazakistan Cumhuriyet Anayasasının 37. maddesinde “Kazakistan Cumhuriyetinin
vatandaşları, tarihî ve kültürel mirasının korunması ve tarih ve kültür abidelerini
korumak için dikkatli olmalıdır.” ibaresi bulunmaktadır. Kazakistan Cumhuriyeti’-
nin Cumhurbaşkanı Nazarbayev, 13 Ocak 2003’te ‘Kültürel Miras’ isimli devlet
programında, Kazakistan Cumhuriyeti’nin kültürel mirasının etkili şekilde kullanımı
ve korunumu için gerekli önlemlerin alındığını söylemiştir. Bu programın hayata
geçmesi için devlet bütçesinden kaynaklar sağlanmaktadır. Bu programı gösterdiği
özellikler şu şekildedir:
Ülkenin göze çarpan tarihî, kültürel mimari ve eserlerinin yeniden yara-
tılması.
Millî kültür, gelenek, görenek ve folklordan oluşan kültürel mirası geliş-
tiren sistem oluşturmak.
Kültür, edebiyat ve dünyanın en başarılı bilimsel çalışmalarını devlet di-
linde (Kazak Türkçesi), insanoğlunun yararına sunmak,
Orta yüzyılın, millî edebiyatını ele almak onları ortaya çıkarmak.
Modern radyo müzikleri, piyano kayıtları, sözlü profesyonel değerlerini
ortaya çıkarmak (Usta, 2007, 110).
Kazak kültürünün kendi tanımlanması, yurttaşlık devlet anlayışının benimsen-
mesinin nedeni ise, Kazak halkını bütünleştirmek ve millî kimliğin farkındalığını
artırmaktır. Kazakistan’da bulunduğum sıralarda Çimkent şehrinde (2010 yılında)
ana caddelerde büyük levhalarda Kazak Türkçesinin konuşulması ve geleneklerine
sahip çıkılması ve korunması gerektiğine dair Nazarbayev’in
sözleri göze çarpmak-
tadır. Bu durum, halkı bilinçlendirme ve Kazakistan Cumhuriyeti’nin kökleri üzerin-
de yükselme hedef ve amaçlarını yansıtmaktadır.
Kazak toplumunun gelenek, görenekleriyle ve
onlara duyulan yüksek seviye-
deki bağlılık görüşmecilerin söylemlerine de yansımasıdır. Kazak insanı, gelenek ve
göreneklerine bağlılık noktasında bir övünme ve gururlanma duyguları da rahatlıkla
fark edilen gözlemlerden birisidir. Bağımsızlıktan sonra ise, Kazaklar kendi kimlik
ve benliklerini ortaya koyan gelenek ve göreneklerine daha çok sahip çıkmaya baş-
lamışlardır. Gelenek ve görenekler aile içinde yapıldığı gibi, kamusal alanda da daha
rahat yapılmaya başlanmıştır. Yapılan derinlemesine görüşmelerde vurgulanan bir
durumdur. Mesela;
Kazaklar gelenek ve göreneklerini saklıyor. Gelinlerime ‘güzel yü-
rüyün, selam durun, başörtü (oramal) takın!’ diyorum. Gelinlerim başörtü
takar, uzun güzel kıyafetler giyinirler (Urumgül Hanım, Çimkent-Turan
Auılu/Köyü, 11.10.2010 tarihli görüşme).
Kazaklar, ben ve ailem millî geleneklerimize çok bağlıyızdır. Aile
içerisinde geleneklerimizi sakladık (Neriman Hanım, Türkistan- Merkez,
21.09.2010 tarihli görüşme).
Kazaklar, Rus ve Sovyet hâkimiyeti altında uzun yıllar yaşamışlardır. Kazak
49
toplumunun zorlu tarihî serüvenlerinde gelenek- göreneklerin etkisi ve önemi, far-
kındalıkları ifadelere içtenlikle yansımıştır. Kazak kültürü ve Kazakların kimlik
algısı arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu şöyle ifade etmişlerdir:
Tabii ki Kazaklar, gelenek- göreneklerini korudu. Yoksa, Kazaklar,
Kazak olur muydu? Niçin korumasın? Bugünlere koruduğumuz için gel-
dik. ‘Ulttığını saklamayan Kazak; Kazak emez.’ (Geleneklerini korumayan
Kazak; Kazak değildir), diye söz vardır (Kaldıkız Hanım,
Türkistan- Bek-
zat Avdanı/Bölgesi, 28.09.2010 tarihli görüşme).
Kazaklar, geçmişte de şimdi de geleneklerini saklıyorlar, şükürler
olsun. Geçmişte korumasa, Kazaklar bugüne gelmezlerdi (Türkistan- Ko-
münizm Bölgesi, 28.09.2010 tarihli görüşme).
Sovyet döneminde Kazak toplumu, aile içerisinde yapılan gelenek ve göre-
nekleri uygulama konusunda hassas davranmışlardır. Kazaklar için aile kurumu, ge-
leneklerini koruma ve kendilerini ifade etme yerleri olmuştur. Kazak gelenek ve
göreneklerini koruma noktasında önemli bir kurum olan ve aile içi ilişkilerin bütün
samimiyeti ve değerleriyle sürdürülmesi etkilidir. Buna rağmen, Sovyet döneminde
aile içi gelenek ve görenekleri yapma ve sahip çıkma anlamında olumsuz etkisi de
olmuştur. Günümüzde de bazı gelenek ve göreneklerin az uygulanmaya başladığını
da ifade etmişlerdir:
Geleneklerimizi sakladık. ‘Beşik Toy’, altı aylıkken ‘Bağrından
Tabak Alma’, ‘Sünnet toy’,‘Şildehana’ yaparız. Hepsini koruduk. ‘Kır-
kını Çıkarma’, ‘Dilaçar Toyu’nu vakti gelince yapıyoruz. Geçenlerde kö-
yümüze gidip, torunumun ‘Dilaçar Toyunu’ verdik. Kazaklar, gelenek-
lerini geçmişte çok sakladı. Sovyet zamanından itibaren gösterişsiz yap-
tık, yapamadık. Kendimiz gizli gizli yaptık. Şimdi daha iyi yapıyoruz.
Gelinler,
torunlar, kızlarımızla yapıyoruz. Büyüklerin sözünden çıkmaz-
dık, kızlar kız gibi, gelinler gelin gibi davranırdı. Ev ahalisine selam du-
rup, eve gireriz. Kazak ailesinde boşanmalar olmazdı, Sovyet zamanında
çoğalmaya başladı. Geçmişte daha iyi ailelerdik, gelinin takılarını yapar-
dık. Oramal (başörtüsü) takardık. Kazakların geleneksel kıyafetlerini
(Kiymeşek) giyinirdik. Bizim Nevruz Bayramımız çok önemlidir, o dö-
nemde de kutladık. Şimdi de oramal (başörtüsü) takıyoruz; ama giderek
azalmaktadır (Yercemal Akimsdıkbayeva, Almatı- Merkez, 14.11.2010
tarihli görüşme).
Kazak örf âdetlerini uyguladığımız bir aileye sahiptik. Gelenek-
lerimize koruduk (Gümüş Hanım, Türkistan- Merkez, 13.09.2010 tarihli
görüşme).
Yapılan görüşmelerde şöyle bir paradoks da göze çarpmaktadır: Gelenekleri
koruma noktası Sovyet dönemi ve günümüz karşılaştırıldığında, Sovyet döneminde
koruduklarını ifade etmişlerdir. Diğer görüşmeciler ise, baskılara maruz bırakıldık-
larını ve yapamadıklarını hatta günümüzde azalmaya başladığını; bağımsızlık son-
rasında ise, Kazakların geleneklerini daha iyi yaptıklarını, dillerine, gelenek- göre-
neklerine sahip çıktıklarını ifadeleri yer almaktadır:
Bazıları geleneklerimizi yaptı, bazıları yapmadı. Benim kızıma