357
PARKİNSON HASTALIĞI
Parkinson hastalığının başta ölüm oranları ve yaygınlığını inceleyen çalışma-
larda kadınlara göre erkeklerde daha sık meydana geldiği görülmektedir. Parkinson
hastalığı riski, yaş, cinsiyet ve etnisite açısından araştırılmıştır (Van Den Eeden ve
ark., 2003).
Erkekler ve kadınlar arasında Parkinson hastalığı insidansı bakıldığında
hastalığının erkeklerde kadınlara göre 1.5 kat fazla ortaya çıktığı görülmektedir.
Buna sebep olarak erkeklerde bağımlılık yapan zehirli maddelerin daha yoğun
kullanımı, kafa travmasının kadınlara göre daha sık görülmesi, östrojen tarafından
nöroproteksiyon (nöron koruyucu etki), mitokondriyal disfonksiyon ve X e bağlı
genetik risk faktörleri gösterilmektedir.
ALZHEİMER HASTALIĞI
Birçok çalışmada kadınlarda AH’nın daha sık görüldüğü (2:1) rapor edilse de
karsıt
yayınlarda mevcuttur. Hatta AH’nin kadınlarda daha sık görülmesinin, kadın-
ların daha uzun yaşamasına bağlı olduğu ileri sürülmüştür Yine hastalığın kadınlarda
daha sık görülmesinin göreceli olarak kadınlarda eğitim seviyesinin daha düşük ol-
masına da bağlayan yayınlar da vardır. Vasküler hastalıklar erkeklerde daha sık gö-
rüldüğünden, vasküler demans erkeklerde daha sıktır (Brookmeyer R ve ark, 1998).
Japonya’da erkeklerde vasküler risk faktörleri daha sık görüldüğünden, vaskü-
ler demans riski Japon erkeklerinde daha sıktır. Ülkeler arasında cinsiyet acısından
değerlendirildiğinde
sonuçlar benzerdir.
AH siyah kadınlarda daha sık görülmektedir. Şanghay çalışmasında kadın
cinsiyet bağımsız risk faktörü iken, Framingham çalışmasında insidanslara arasında
her iki cinsiyet arasında fark yok, prevalans kadınlarda daha fazla olarak saptan-
mıştır. Kadınlarda daha uzun yasadıkları için prevalans yerine insidans rakamlarının
daha geçerli olması beklenmektedir.
Kadınlarda yıllık demans insidansı erkeklerden daha fazla olarak birçok çalış-
mada saptanmıştır. Ancak yaş ve eğitim lojistik regresyon metoduyla elimine edil-
diğinde dahi birçok çalışmada kadınlarda demans daha fazla olarak gösterilmiştir.
Östrojen eksikliği, menopoz yaşı üzerinde de durulmuş ancak açıklanamamıştır
DEPRESYON
Kişinin sosyal işlevlerini ve günlük yaşama dair etkinliklerini rahatsız edecek,
bozacak dereceye ulaşmış üzüntü, melankoli veya keder durumudur. Kişinin ilişki
ve etkinliklerini etkilemeyen, üzgün olma durumu ve kişinin moralinin bozukluğu
çoğu zaman depresyon olarak anılır. Fakat klinik depressyon tıbbi bir teşhistir ve
günlük kullanımdaki
depresif olma durumundan çok daha farklıdır. Depresyonda
cinsiyet oranı, puberte başlangıcıyla belirgin bir biçimde kızlarda erkeklere göre
2:1’e çıkar (Angold A & Worthman CW, 1993).
Kadınlarda depresyonun erkeklere göre iki kat fazla olması erkeklerin belirti-
lerini, alkol kullanımı, değişik eyleme vurum davranışları şeklinde ifade etmesi,
kadınların bu olanakları kullanamamaları, aynı stres etkeni karşısında daha yoğun
belirtiler göstermesi biçiminde açıklanmaktadır. Ayrıca kadınlarda gebelik, doğum,
premenstrüel dönem gibi biyolojik ve psikolojik olarak depresyona yatkınlık yaratan
ek özellikler vardır. Cinsel ve fiziksel istismar da kadınları daha çok etkilemektedir.