137
yeterince dikkate almamaktadırlar. Tartışılma yeri bu makale olmamasına
ve Dinler Tarihi’nin temel konusu olmamasına rağmen, bu konu
hakkında burada not düşülme gereği duyulması, ‘tarihselcilik’
(historicism) tartışmasının Oryantalistler tarafından bilinçli bir şekilde
canlı tutulması yanında, genelde din bilimleri ve özelde de Dinler Tarihi
alanında Kitab-ı Mukaddes Yorum geleneğini ilgilendirmesidir. Batı’da,
‘seküler aydınlanma’ denemesinin ürünü olarak özellikle Heidegger
sonrası felsefî hermeneutics Gadamer’in ve Ricœur’in eserleriyle
Hıristiyan Kitab-ı Mukaddes hermeneutics’ini etkilemiştir; ve
günümüzde Kitab-ı Mukaddes Metin Eleştirisi (Biblical Textual
Criticism) çalışmaları, bu çerçevede ‘Gerçek Hıristiyanlığı’ yani
‘Hıristiyan itikadının hakîkatını ortaya çıkarma’ iddiasındadır. Ellerinde
orijinal bir ‘metin’ olmadığını kendi çalışmalarıyla itiraf noktasına artık
gelmiş olan Batı (çoğunlukla Protestan gelenekteki) Hıristiyan
ilahiyatçıları
bu
sıkıntıyı
‘tarihselcilik’
tartışmasıyla
aşmaya
çalışmaktadırlar.
Gadamer’in
ve
Ricœur’in
‘lingüstik-felsefî
hermeneutics’inin, Kitab-ı Mukaddes hermeneutics’ine etkisi (Werner G.
Jeanrond, Text and Interpretation as Categories of Theological Thinking
?????) özetle ‘metnin tamamiyle tarihsellik bağlamında ele alınması
gerektiği’ noktasında olmuştur. Kitab-ı Mukaddes hermönetiğinin
Hıristiyanlığın kendi tarihî gerçekliği açısından vardığı nokta artık Hz.
İsa’nın bile tarihsel gerçekliğinin (‘historical Jesus’) tartışılır olduğu (E.P.
Sanders, The Historical Figure of Jesus, London: Penguin, 1993) bir
bakış açısını ortaya çıkarmıştır. İslam ilâhiyatçılarının ellerinde ‘orijinal’
(sahîh ve otantik) bir Metin ve her türlü ‘iç tenkîd’ ve ‘dış tenkîd’e tabi
tutulan bir Peygamberî Gelenek vardır. İslâmî ilimler alanında
‘tarihselcilik’ tezini dolaylı dolaysız esas alan ilâhiyatçılar tarafından
Kitâb-ı Mukaddes Hermönetiği ve Tarihselcilik Yaklaşımı arasındaki
inkâr edilemez ilişkinin (Robert Morgan, ‘Historicism’, A Dictionary of
Biblical Interpretation, ed. By R.J. Coggins& J.J. Houlden, London:
SCM Press, 1990, s. 290-1.) daha ciddî ve ilmî bir düzeyde dikkate
alınmasında yarar vardır. İlâhiyat çalışmalarının objektif ve analitik
olması demek ‘hakîkat iddiasını’ (truth-claim) görmezlikten gelmek
anlamında olmamalıdır. Tarihselci yaklaşım, modernist düşüncenin
‘hakîkat’ı paranteze (truth in brackets) alması ve ‘bağlam’a
(contextualism) indirgemesidir. Bir hükmü veya olayı, metodolojik bir
bağnazlıkla tarihsel bağlama indirgemek, yani tarihselci bağlamcılık
(historicist contextualist) ‘olayın anlamını’ tarihte bir zaman noktasına
sınırlandırmak ve ilgili olduğu diğer ‘anlamlar’ bütünü, yani ‘parça-
bütün’ ilişkisi (Gavin Flood, Beyond Phenomenology, London: Cassell,
1999, s.81) içerisinde görememek anlamına gelir. (H. White,
138
Metahistory: The Historical Imagination in Nineteenth-Century Europe,
Johns Hopkins University Press, 1973, s. 18-20) Clifford Geertz buna
‘kaba tasvîr’ (thick description) demiştir. (C. Geertz, The Interpretation
of Cultures, New York: Basic Books, 1973, s.14) Bir başka ifadeyle,
tarihselcilik, çeşitli derecelerde ‘bağlamcılık’ (contextualism) yaparak,
kolayı seçip soyutlama ve genelleme yapma yöntemidir. (Bu konularda
bkz.: Dominick La Capra, Rethinking Intellectual History: Texts,
Contexts, Language, Ithaca: Cornell University Press, s. 35-39; ayrıca,
Dale H. Porter, The Emergence of the Past: A Theory of Historical
Explanation, Chicago: University of Chicago Press, 1981, 86-97; David
Boucher, Texts in Context: Revisionist Methods for Studying the History
of Ideas, Dordrecht: Marinus Nijhoff, 1985) Bu ‘bağlamcı’(contextualist)
tarihselci indirgemecilik, kültürel, tarihsel ve hatta bugüne sonuçlar
çıkarmak bakımından ahlâkî rölativizm anlamına gelmez mi? (R.F.
Berkhofer, History as Text and Discourse, Harvard University Press,
1997, s.36) Bir başka ifadeyle, tarihselci teoloji bir tür teolojik
rölativizmdir. Mesajın ‘evrensellik’ boyutunda yorumlanabilmesinin
önünü tıkar. Bunun alternatifi, bir dînin ‘hakîkat iddiasını’ ve bunun
dayandığı Kaynağı ‘tarihsel bağlam’a indirgemek (contextualism) ve
mesajın sadece o dönemin ‘esbâb’ ve ‘vasat’ına mahsus olduğunu iddia
etmek yerine, ‘dönemi’, ‘zamanı’, ‘mekânı’ ve makâsıd-vesâil ilişkisini
dikkate almak (contextualisation) ancak geleneğin bir tabiî süreç
içerisinde oluşturduğu usûl ve yaklaşımları dışlamaksızın bugün için
yeniden anlamlandırmaktır. Aradaki fark ehlince yeterince bilinmektedir.
Oryantalistler İslâmî kaynaklara bir ‘historicism’ ve ‘contextualism’ ile
yaklaşmışlardır. Felsefî anlamıyla tarih, tarihsellik, tarihselcilik, tarih-
üstülük, ve evrensellik gibi kavramların Kutsal Metin için kullanılması
tamamen Batı kültür evrenine aittir. Batı toplumlarının kültürel yapısında
Kitâb-ı Mukaddes’ten daha etkili olmuş başka bir doküman yoktur. 20.
y.y. Batı toplumu üzerindeki bu etkiyi anlamak Kitâb-ı Mukaddes
ilâhiyatçılarının tahlil etmeleri gereken bir konudur. Ancak Kitab-ı
Mukaddes’in ‘tarihselci’ bir yöntemle metin eleştirisine tâbiî tutulması,
Kitab-ı Mukaddes’in kültür ve toplum üzerinde devam edegelen
şekillendirici etkisini anlamayı zorlaştırmaktadır. Çünkü ‘tarihselci’
yaklaşım, Batı seküler Aydınlanma geleneğinin etkisiyle, Kitab-ı
Mukaddes’i bir tarihî-antik eser (relic) konumuna indirerek çağdaş Batı
toplumu için önemini yok saymasonucunu doğurmuştur.” (Wilhelm
Wuellner –ed.-, The Postmodern Bible, New Haven: Yale University
Press, 1995, s.2-3; Leon Vagany&Christian-Bernard Amphoux, An
Introduction to New Testament Criticism, Cambridge: Cambridge
University Press, s.161). Tarihselci Kitâb-ı Mukaddes bilginleri, artık