YURTTA OLUP BİTENLER
yah arabasından sinirli bir tarzda
inmiş, şoförünün uzattığı kahveren
gi çantasını almak için geri dönmüş,
sonra merdivenleri hızlı hızlı çıkma
ya başlamış, dördüncü basamakta
tökezleyerek yere kapanmıştı. D. P.
nin seçimleri 1957'de kılıkılına ve bin
güçlükle kazandığı Giresunun genç
milletvekili süratle kalktı, sıyrılan
ellerini iyice oğuşturduktan sonra
bu sırada kendisine yardıma koşan
nöbetçinin sırtını okşayarak Başba
kanlık binasından içeri girdi.
Kabine toplantısı vardı.
Nitekim, Erkmenden tam otuz-
iki dakika sonra, Başbakanlık araba
sı bizzat Adnan Menderesi getirip
Başbakanlığa bıraktı. Menderes oto
mobilin sağ arka tarafına oturmuştu.
Yanında küçük oğlu vardı. Araba ka
pıya yanaşırken sağ eliyle yüzünü
yukardan aşağıya doğru sıvazladı.
Şoförün kapısını açmasını bekleme
den oldukça asabi tarzda aşağı indi.
Fakat, etraftakileri selamlamayı u-
nutmadı. Bundan sonra, oğluna bile
bakmadan hışımla Başbakanlığa gir
di. Üzerinde siyah bir palto, altında
koyu renk elbise vardı.
Onun girişiyle kabine toplantısı
başladı. Gündemde ne bulunursa bu
lunsun, herkesin aklındaki İktidar
başının Muhalefet lideriyle giriştiği
ve bir türlü sıyrılamadığı düelloydu.
Tomar tomar gazete.
akikaten, geçen hafta Başbakan
hemen sadece İnönüye vereceği
-ve perşembe akşamı saat 20.15'de
radyolarda kıraati başlayan- cevap
la meşgul oldu. Başbakanlık odasına
tomar tomar gazetenin taşındığını
görenler, Menderesin gene İnönü ta
rafından vaktiyle söylenmiş sözlerle
meşgul bulunduğunu tahminde güç
lük çekmediler. Adnan Menderes bu
koleksiyonları bizzat gözden geçirdi.
Bu sırada kendisine, yardımcısı Me
deni Berk ve Muğla milletvekili, sa-
bık iyi polemikçi Burhan Belge yar-
dım ediyorlardı. Fakat Başbakan son
cevabının üzerinde kendisi duruyor,
bunun susturucu olması için büyük
gayret sabrediyordu. Söylenecek her
sözü söyleyecekti. Nitekim haftanın
başlarında, İnönünün "bu sefer" bek
lediği cevabı alacağını yakınlarına
bildirdi. Yakınları da kendi yakınla
rına Menderesin bu sefer İnönüye öy
le bir cevap vereceğini ki İnönünün
altından kalkamayacağını iftiharla
açıkladılar. Fakat "susturucu cevap"
Muhalefetin son derece formda lide
rini 24 saat dahi susturamadı. İnönü,
Başbakanlıkta günler ve günler çalı
şılarak hazırlanan ve son derece uzun
olduğundan insicamı noksan, kuvve-
ti az, üstelik mantık bakımından
takviyeye muhtaç beyanatı cuma sa-
bahı Zaferde okudu, öğleden sonra
masasının başına geçip cevabını ha-
zırlayıverdi. Sonra, çalışma tarzı
Başbakandan değişik bulunduğundan,
AKİS, 27 OCAK 1960
6
H
pecya
YURTTA OLUP BİTENLER
Parti Merkezine giderek orada top-
ladığı arkadaşlarına metni okudu, on
larla birlikte bir kaç rötuş yaptı ve
cevabını, teksir edilmek üzere parti
katibine vererek vazifesini tamamla
mış insanlara has gönül huzuru için
de, arkasında meşhur polis arabası,
evine, ailesinin yanına döndü. Kendi-
si bakımından "gürültü patırdı" bir
kaç saat içinde tamamlanmıştı. Hal
buki bu yeni beyanat, karşı tarafı ge
ne uzun, hummalı, dikkatli, titiz ça
lışmaya mecbur ediyor, bir defa da
ha "keselim mi, kesmeyelim mi" su-
aliyle karşı karşıya bırakıyordu.
Zira geçen haftanın sonlarında
herkes kati surette anlamıştı ki
İnönü ne gerilemek niyetindedir, h a t -
ta ne de ilerlememek! İnönü, güreş tâ
biriyle taktığı burguyu sıkmak, sık
mak, sıkmak, niyetindedir.
Menderes, İnönünün bir akşam
evvel hususî surette temin edilen
metinden okuduğu cevabını cumar
tesi sabahı Ulusta tekrar gördükten
sonra kabinesinin toplantısına baş
kanlık etti ve mutadı hilafına otomo
bille, bir müddet hava değiştirmek
üzere İstanbul yolunu tuttu. Yanın
da İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik
ve Gedikin sevgili arkadaşı Dr. Mü-
kerrem Sarol ile Burhan Belge var
dı. Burhan Belgeyi İstanbul yolun
da görenler Başbakanın bir de İstan-
buldan İnönüye cevap vermeği dene
yeceği fikrini ileri sürdüler. Belki İs-
tanbuldan cevap daha talihli olabilir
di. Ama İstanbul veya Ankara, ce
vap nereden verilirse verilsin İsmet
İnönüden mukabeleyi günügününe
görecekti.
Radyolar Menderesin cevabın-
daki eksikleri bu nutku tam üç pos
ta tekrarlamak suretiyle kapamaya
çalıştılar. Nutuk perşembe akşamın
dan başka cuma günü ve cuma ge
cesi de okundu ve tabii bütün prog
ramlar altüst oldu. Ama, ne gam!
Başbakan radyo için "radyomuz" de
miyor muydu? Üstelik radyo idare
si spikerlerin sesinden tasarruf et
mek için seksen dakikalık konuşma
yı banda aldı ve yayınları banddan
yaptı.
Buna rağmen, "Etraf" hariç, hiç
kimse üstünlüğün İnönüden Mende
rese geçtiği kanaatini bu hafta da
edinmedi.
D. P. de akisler
albuki düello bilhassa D. P. çev
relerinde ve Meclis Grubunda bü
yük alakayla takip ediliyor, İktidar
milletvekilleri en pembe gözlüklerle
karşılıklı beyanatları okuyup Men
deresi övecek nokta aradıkları halde
AKİS, 27 OCAK 1960
pek bulamıyorlardı. Bunun üzerine
bir "telafi noktası" en nikbinler ta
rafından keşfedildi. Başbakan, Mu
halefet liderini bir oyuna getirecek
ti. Mutlaka Menderesin kafasında bir
plân vardı. Yoksa böyle bir tartışma
ya bu kadar ihtiyatsızca girmez,
"Kuvvetli Adam" şöhretinin bu de
rece zedelenmesine vesile vermezdi.
Beklemek lazımdı. Menderesin plânı
yakında anlaşılacaktı. Fakat düello
sürüp gider, İnönü p u a n üstüne pu-
an kaydeder ve meşhur oyun bir
türlü ufukta görünmezken Demok
ratlardan bir çoğunun sabrı bu haf-
B i r t e k l i f
smet İnönünün Adnan Men
derese son cevabında irşat
lardan direktiflerden bahseden
bir kısmın ifade ettiği manâyı
belki genç nesil anlamamıştır.
İnönü vaktiyle verilen ve
aşağıda örneği bulunan takrir
lerden bahsetmiştir.
Örnek şudur:
Yüksek Reisliğe;
İktisadi Devlet Teşekkülle
ri Umumi Heyetinin 1942 yı
lı hesap ve muamelelerini mu
rakabe ödevini bitirdiği bugün
de memleketimizin sanayi dâ
vasını başarma yolunda dev
letçe atılan adımları irşad ve
direktifleriyle aydınlatan Bü
yük Milli Şefimiz Reisicumhur
İsmet İnönü'ye minnet ve şük
ran borçlarımızın ve bu vesile
ile Büyük Millet Meclisi Rei
siyle Başvekile tazim duygula
rımızın iblağına sayın reisimi
zin tavassutunu rica ve teklif
ederiz.
Aydın Milletvekili
Adnan Menderes
ta tükenmeye başladı. Ümitleri lâik
lik mevzuunda toplanmıştı. Menderes
bu nazik meselede İnönüyü müşkül
mevkie düşürecekti. Fakat İnönü me
seleyi cesaretle ele alıp, D. P. Genel
Başkanı bazı dönüşler yapmak zorun
da kalınca ve lâfı başka mecralara
sürükleyince D . P . ileri gelenleri o
kapının da kapandığını hissettiler. En
iyisi, düelloya bir nihayet vermekti.
Menderes de son cevabında bunun yo
lunu yapmamış mıydı? İşte, nihai
mukabele işitilmezliğe getirilir, rad-
yoda da milletin, Menderesin beyanat
larına nasıl hayran kaldığı anlatıla-
rak iş geçiştirilirdi. Fakat bu, şahsi
prestij bakımından elbette biraz pa
halıya malolacaktı. D. P. milletvekil-
lerinden çoğu bu bedeli ödemeyi, son-
da çıkacak faturayı ödemeye naza-
ran "ehveni şer" buluyordu.
Fakat düellonun uzaması, D. P.
çevrelerinde seçimlerin hakikaten
yaklaştığının bir işareti olarak ele
alındı. Aslında, milletvekilleri dahi
kararın sadece Menderes tarafından
alınacağını, kendilerine ondan sonra
getirileceğini, duyurulacağını ifade
ediyorlardı. Ama alâmetler, D. P. yi
erken seçimle karşı karşıya getire
cek mahiyette görünüyordu. Bu haf
tanın başında D. P. çevrelerinde iki
söylenti vardı: Seçimler ya 1960 Ma
yısında, ya 1960 Eylülünde yapıla
caktı! Gerçi Menderes 1962 lâfını da,
farkında değilmiş gibi ortaya atmış
tı. Hem de iki vesileyle. İnönünün
bunun farkına varmadığını sanmak
ise, elbette ki k a b i l değildi. Fakat
Muhalefet lideri de bunun farkına
varmamış görünmeyi tercih etmişti.
Anayasa, seçimlerin hangi şartlar al
tında bir yıl geriye bırakılacağı hu
susunda son derece sarihti ve bu
şartlar Türkiyede bahis mevzuu bi
le değildi. (Anayasa, Madde 13. Fık
ra: 4).
Eğer D. P. bu maddeyi "İktidar,
isterse iktidarda beş sene kalır" tar
zında anlamaya kalkışacaksa dört
senenin, yani meşru devrenin sonun
da, 1961 in 27 Ekimi gecesi İnönünün
kendisine söyleyecek bir çift sözü bu
lunduğunu görecekti. Fakat İnönü,
o sözü söylemenin ve gereğini yap
manın sırasının henüz gelmediği ka-
naatindeydi. Bu bakımdan, seçimle
rin 27 Ekini 1961 den bir gün, ama
bir gün dahi geriye bırakılmasının
-İktidar meşruiyet dışına çıkmaksı-
zın- ihtimali yoktu. D. P. milletvekil
leri bu haftanın başında daha ziyade
1960 Mayısı üzerinde durdular. Ku-
laktan kulağa söylenen, Menderesin
kendisini kuvvetli gördüğüydü. D.P.
Genel Başkanına bakılırsa C . H . P .
yeni seçimde 50 milletvekili dahi çı
karamayacaktı!.
1957 seçimlerinin kararı alınır-
ken gene D. P. Genel Başkanının ağ
zından C. H. P. nin 30 milletvekili
çıkaramayacağı teminatını duymuş
olanlar şüpheyle başlarını salladılar.
O tahminde Genel Başkan yüzde 600
yanılmıştı. Aynı nisbet dahilinde bir
yanılma daha, D. P. yi mukadder a-
kibetiyle burun buruna getirmeye
yetecek de artacaktı bile...
7
H
İ
pecya