B i r G ö r ü ş
Davamız
Oğuz ORAN
elecek İktidarın akıbetini tayin
edecek olan İstanbul seçimleri
ni idare edecek bir takım teşkili
nin münakaşaları içindeyiz. Ailede
kaynaşma var. Gruplaşma var.
İki parti ile idare edilen demok
ratik rejimlerin bünyesine has Par
ti içi gruplaşmalarını, kaynaşmala
rını tabii karşılamak lazımdır. Ay
nı ideal ve program etrafında kader
birliği yapan insanların, Partilerini
muvaffakiyete götürecek çalışma
metodlarını aramak, bulmak ve i-
nandıklarını tatbike savaşmak en
tabii haklarıdır. İnsanların politik
anlayış ve tutumlarında, bir ceket
teki düğmeler kadar benzerlik bek
lemek insafsızlık okur.
Yalnız, bu vazifeler yapılırken
ortaya çıkan tartışmalarda takip
edilecek usul bakımından son dere
ce hassas olmak gerekir. Şerefleri
müştereken paylaşacağız, izzetine
fis duygularını müştereken yaşıya-
cağız. Bunu temin edebilmek için
de, his ve terbiye dünyası icapları
kâfi teminat sayılamaz. Tartışma
nın bir fikir cephesi olması lâzım
dır. Tartışmayı ve gruplaşmayı
müsbet istikamete tevcih edecek
tek pusula fikirlerdir.
Biz, Teşkilâtın her türlü kade
melerine kadar nüfuz etmesini bi
len, tahaddüs edecek ihtilâfları kar
deşlik hisleriyle halle çalışan, Par
ti program ve tüzüğünü her yerde
hâkim kılan, yukardan idare, tüzük
dışı müdahale ve üstünlük iddiala-
rıyla hareket etmiyeceğine inandı
ğımız arkadaşlardan mürekkep bir
ekip çalışmasının memleketimize
ve Partimize faydalı olacağına ina
nıyoruz.
Muhalefetin gıdası aksiyondur.
Bir milyonluk katışık bir seçmen
kitlesine genişliğine ve derinliğine
nüfuz edebilmek için, her türlü
zümre ve gruplara hitap edebilecek
bir aksiyon akımını dimağlarda ve
ruhlarda daima taze ve canlı tut-
maya mecburuz. Bu vazifenin ifası
sadece nutukla olmaz. Hâdiseleri
süratle kıymetlendirip, politika sah
nesine çıkararak efkârı umumiye-
nin vicdan ve izanının mihengine
mal etmek lâzımdır. Hâdiseleri biz
bileceğiz, Bektaşi sırrı gibi Parti
içinde saklıyacağız, efkârı umumi-
yeye mal etmiyeceğiz. Böyle şey
olmaz! Bu hal bizi nefsinde vazife
yapmış olmanın rahatlık duygusun-
dan öteye götüremez.
Şerefli Türk basınının karşısın
da Muhalefet Partisi olarak mah
cubuz. Çünkü Demokrasi mücadele-
sinde bayrağı bizim taşımamız,
cephenin ön safhında bizim göğüs
açmamız gerekirken bugün "Bravo
Kapitano!" diyerek alkış tutmak-
la yetiniyoruz. Bu şerefli bayrağı
ele almak zamanı gelmiştir. Teşki-
latın azmini ve mücadele ruhunu
gürbüz tutabilmek için her hâdise
karşısında ön safda bulunmak Teş-
tilât temsilcilerinin başlıca vazife
sidir.
Demokrat Parti önümüzdeki se
çimlerde kaba kuvvet mücadelesi
yapacaktır. Onların bu kaba kuv
vet gösterilerine karşı kanun ve ni
zam içinde, bir meşru müdafaa
kuvvetini tek bir cephede seferber
etmeliyiz. Bu durum kaba kuvvete
karşı "Mukaddes Kuvvet" in ilânı
olmalıdır. 1957 seçimlerinin hata
ve hâdiselerinin tekerrürüne asla
müsaade edilmiyeceğine ve mani
olunacağına bütün vatandaşları
inandıracak, her türlü tedbiri al-
mak mesuliyet ve cesaretine sahip
insanlardan mürekkep bir ekibin
ortaya çıkması şarttır. Yapılacak
müşterek mesai millet iradesini ve
kanun hakimiyetini sağlıyacaktır.
Teşkilât olarak siyasi ahlâk sa-
hasındaki anlayışımız vefa prensi
bine istinat etmektedir. Partimizin
ve Partili arkadaşların karşılıklı
olarak vazife ve mükellefiyetlerin
de vefa hissiyle bağlı kalmalarını
görmek en büyük arzumuzdur.
Nihayet parti içinde tenkit ve
fikir hürriyetinin mücadelesinin
tabii bir kaide haline getirilmesini
istiyoruz. Bunları inançla benimse
mek istemiyenlerin demokratik
çalışmalarda yerleri olamıyacağını
hatırlatırız.
Bir ekip teşkilinin tartışmaları
neticesi, İstanbul Teşkilâtı olarak
kuvvet kazanacağımıza ve Kongre
den sonra bütün gücümüzle D. P.
zoruna karşı seferber olacağımıza
inanıyoruz. Millet sevgimiz, Parti
anlayışımız bütün arkadaşları bu
mihrak etrafında mutlaka toplaya
caktır.
tan destekledi. Üstelik, çalışma me-
todları bakımından da Gülek ile ba
zı Kravatsızlar arasında yakınlık,
benzerlik vardı. Mesela bol keseden
vaadde bulunmak, vazifeler dağıt
mak, bir "vefa prensibi"ni başarı
sızlık ve ehliyetsizliklere karşı kal
kan edinmek bunların arasında geli
yordu.
Rakiplerinden ziyadesiyle rahat
sız olan ve kurtuluş çaresini kendi
lehlerine işleyecek bir "Haysiyet Di
vanı Giyotini"nde gören Kravatlılar
bu fırsatı kaçırmadılar ve Ankaraya
adamlar sevketmeye başladılar. Bun
lar Genel Merkezde "Gülek İstan-
bulda, Kravatsızlarla birlikte İnönü-
ye karşı cephe kuruyor" havası, in
tibaı uyandırmaya çalıştılar. Eski
Genel Sekreterin alttan alta ve sure
ti haktan görünen gayretleri aslında
Genel Merkezin gözünden kaçmadığı
14
Oğuz Oran
Uçurumun kenarında
için, Kravatlılar arzuladıkları temiz
liği o yoldan sağlama yoluna saptı
lar. Ortada bir İnönü - Gülek mücade
lesi vardı, kendilerini İnönü destekli
yordu, teşkilatta huzursuzluk yara
tan rakipleri Partiden atılmalıydı!
Bir takım Kravatlılar bunu İstan-
bulda da yaydılar, kendilerine sanki
İnönünün desteğine malikmişler gi
bi bir hava verdiler. Tabii bu taktik,
aslında Gülekle zerrece ilişiği olma
yan, eski Genel Sekreteri üstelik iyi
tanıyan bazı Kravatsızları ister iste
mez ve can havliyle Gülekin kucağı-
na attı. Bunlar "Hayat memat mü
cadelesi" yapıyor vaziyetine düştüler.
Tabii bu, İstanbuldaki gerginliği,
hizip kavgalarını arttırdı ve Genel
Merkezi mutlaka çare aramaya sev
ketti.
Ankaranın kararı
u haftanın ortalarında Ankarada
bizzat Genel Başkan İnonünün
AKİS, 27 OCAK 1960
G
B
pecya