34
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Türk demokrasisini savunmalarının bekledim. Bununla ilgili görüşler bildirmesini
bekledim. Avrupa Birliği liderlerinin de yine bir araya gelip olağanüstü bir toplantı
gerçekleştirerek birlik beraberlik mesajı vermelerini beklerdim kendim Türkiye
için. Ve elbette bu girişimi kınayacaklarını bekledim. Yani Avrupa Birliği’nin her
köşesinde ciddi bir şekilde Türk sivil toplumunun gücünü destekleyeceklerini
bekliyordum. Çünkü Türk toplumu gerçekten güçlü bir şekilde bu girişimin üste-
sinden gelmişti. Ve hukukun mevcut üstünlüğünü gösterdiler.
Şimdi bir anlığına şöyle düşünelim. Mesela Türkiye de değil de İtalya da böyle
bir şey olsa sizce neler olurdu? Aynı koşullar aynı durum İtalya da yaşanıyor,
darbe girişimi var. İtalya cumhurbaşkanı halkı sokağa dökmeye ve tanklarla sa-
vaşmaya, askerlerin önünde durmaya çağırıyor diye düşünelim. Ve aynı senar-
yoyla darbe püskürtülüyor diye düşünelim. Ne olurdu bu tepki? İtalyanlar tam
bir kahraman, kahramanca hareket ettiler. Sonsuza kadar hatırlanacak Avrupa
tarihine kesinlikle geçecek şeklinde yorumlar çıkardı öyle değil mi? Söz konusu
Türkiye olunca bu böyle olmadı.
Birkaç gün ardından çok şaşırtıcı değerlendirmelerle karşılaştık Avrupa bası-
nında. Ve aniden Türk hükümeti, Türkiye cumhurbaşkanı bundan mağdur değil
fayda gören taraf olarak tasvir ediliyordu. Avrupa’daki gazeteler bunun arkasın-
da başka bir iş var kim bilir kim neyi nasıl tetikledi? Kim bilir kimin tarafından
kurgulandı? Çok amatördü şeklinde yorumlar gördük. Yani Türk Cumhurbaşka-
nına bu darbeyi kendisinin planladığına dair suçlamalarda bulunuldu. Bu kabul
edilemezdi. Ve tabi, bize bir başka şeyi daha gösterdi. Bu inanılmaz derecede
mevcut olan anlayış eksikliği, Türkiye’nin ne olduğu ve yaşanılan problemlerin
algılanmasında ciddi problemler oluşturuyor.
Uzun soluklu ciddi ve tehdit oluşturan güvenlik problemleri istikrarsız çevreden
de tabi kötü etkileniyor. Ve terör saldırılarından da Türkiye bir o kadar kötü et-
kilenmekte. Batı Avrupa ülkelerinde mesela bir terör saldırısı olursa tabi ki de
nerde yaşanırsa yaşansın, ciğerlerimiz kalplerimiz yanmakta. Ancak şunu göre-
miyoruz, o aynı seviyede birlik beraberlik bazen görünemiyor. Yani İngiltere’de
Fransa’da ya da Almanya’da yaşanan bir olayda görülen birlik beraberlik Türkiye
de görülemedi. Tabi Türkiye’nin güvenlik problemlerinde yine bir anlayış eksikliği
var. Türkiye’nin bölgesel ve toprak bütünlüğü tehlikedeyken ya da Kürt mese-
lesi gibi problemlerle uğraşırken tabi tek bir problem değil. Ancak uluslararası
bir problem olarak görülüyor. Ama yine de şimdi bakın Kürt probleminde de
diğer problemlerinde de Türkiye’nin bütünlüğüne ve toprağına hiçbir şekilde za-
rar gelmemeli. Kimi meselelerde anlayış eksikliği yaşadığımızdan ötürü, mesela
Avrupa Birliği’nde PKK terör örgütü listesinden belki çıkarıldı ancak bu noktada
PKK Avrupa toprağında özellikle de Almanya topraklarını gösteri, iletişim plan-
lama ve özellikle fon toplama, para toplama gibi aktiviteler için kullanabilmekte.
Ve Almanyalı yetkililerde bunun önüne geçmedi. Buna niyetli değiller. Şöyle bir
listeme bakıyorum. Başka hangi alanlarda eksikliğimiz var diye Türkiye elbette
baktığınız zaman, güçlü çok derinden toplumsal etkiler yaşadı. Ancak liberal
taraflar arasında belki bazen sürtüşmeler yaşandı ancak bütününe baktığınız
35
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
zaman geleneklerine bağlı güçlü bir kültüre sahip Türk toplumu.
Yine bir başka anlayış eksikliğine değineceğim, Türkiye’nin başarıları özellikle
de AK Parti’nin 2002 yılından sonraki başarılarına bir bakalım. Sayın Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ben genişlemeden sorumlu komiser iken kendisini
çok tanımıyordum. İsmi duyuluyordu. Kendisinin bir politikacı olduğunu biliyor-
dum. Ama şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’ de kendisi seçimi kazanırsa Türki-
ye’nin politikaları güçlenebilir diyordum. Brüksel de seçimlerden sonra ben çok
titizlikle hazırlıklarımı yaptım. Ve ekibime ilgi alanlarını sordum ve şu söylendi:
mesela sayın Erdoğan futbolla çok ilgilidir denildi. Ben o kadar futbol meraklı-
sı değilim. Yani kabul etmem lazım. Ama kendi bilgi birikimimi de güncellemiş
oldum. Ve toplantıya girip diyaloğa başladığımız zaman, kendisinin futbola olan
merakının ve bilgi birikimin çok derin olduğunu anlayınca konuyu değiştirmek
zorunda kaldım. Bu bir kenara, iktidara geldikten sonra şunu gördük ki Türkiye
şu ana kadar, reformları hayata en hızlı şekilde geçiren dinamik ülke oldu. En
hızlı ve en dinamik biçimde reformları hayata geçiren Avrupa sınırları dahilinde
Türkiye oldu. Bu tabi bütün dünya için çok değerliydi. Türkiye kendini gelişti-
riyordu. Ve bir rol model haline geliyordu. Özellikle de çoğunlukla Müslüman
nüfusa sahip ülkeler söz konusu olduğunda Türkiye bir rol model olarak yüksel-
mekteydi. Ve yine Müslüman nüfuslar için Avrupa değerlerinde onlara yansıta-
bilecek konumdaydılar.
Peki, Avrupa değerleri diyoruz. Nedir o Avrupa değerleri? Tabi ilk değer elbette,
demokrasidir; insan haklarıdır, insan haklarının korunmasıdır. Ve Avrupa konseyi
seviyesinde hakların korunmasıdır. Tabi Türkiye’de kurucu üyelerinde bir tanesi-
dir bu konseyin. Bununla birlikte ortak politik hedeflerimiz de mevcut. Bunu da
bir değer olarak tanımlayabiliriz. Barış, eşit haklara erişebilmek, sosyal hakların,
adaletin temin edilmesi, birlik, çevrenin sürdürebilirliği ve bütün bu detaylar bu
bahsettiğimiz Avrupa anlaşmasında da değerler olarak karşımıza çıkıyor. Peki
din ne olacak? Bu noktada da çok net olmak istiyorum. Bu biraz önce bahsetti-
ğim değerler, herhangi bir din ya da herhangi bir inançta asla ret edilmiyor. Hatta
dini görüşlerle de bir o kadar da uyum içinde. Avrupa’da da böyle. Kimi inançlar
belki insan haklarının korumuyor veya demokrasiyi üstün görmüyor olabilir. An-
cak bizim dinlerimizde böyle. Avrupa Birliği bir Hristiyan kulübü değildir. İnanç
özgürlüğü yine insan haklarının birer parçasıdır ve korunmaktadır. Ve herkes için
korunmalıdır. İnanç özgürlüğü, dininin getirdiklerini de uygulayabilme özgürlü-
ğünü kapsar. Ve bu noktada, mesela Almanya’da enteresan bir gelişme oldu.
Birkaç gün önce yeni alman Parlamentosu’nun ilk oturumu ilk oylama oturumu
gerçekleşirken çok aşırı sağcı parti hariç herkes açık bir şekilde onları inkâr eden
ve onları Almanya’da dini inançlarını yerine getirebilme özgürlüğünü yasaklaya-
cak olan kişiye itiraz etti.
Dolayısıyla, din ve inanç özgürlüğünün de korunması gerekmektedir. Ancak bu-
rada farklı bir dinden bahsetmiyorum. Şimdi Avrupa’nın entegrasyonu ve gele-
nekleri arasında belki bir çelişki görebilirisiniz. Ancak şöyle düşünüyorum: farklı
inançların birbirine saygı gösterme gerekliliği, bu noktada zor ilişkileri rahatla-