140 | Hüseyin Bal
sinin temel konularından olan çıkar grupları rekabeti ve siyasal bütünleşme
gibi meseleler açısından da önemli fonksiyonlar ifa edecektir. Meselâ, çatışan
çıkarların uyuşması için uzlaşma prensibi temel bir gereklilik olduğuna göre,
ancak örtüşen çoğunluk ilkesine riayet eden bir hükümet toplumu bir arada
tutmayı başarabilecektir. Sayısal çoğunluk prensibine göre işlemekte olan bir
siyasal sistemde, siyasal hayat kaçınılmaz olarak iktidarın kaynak ve imtiyaz-
larını ele geçirmek için biteviye yarışan iki büyük gruba/hizbe/partiye bölü-
necektir. Bu durum siyasal ortamın ısınması ve siyasal rekabetin kızışması
sonucunu doğuracağından, taraflar rakip veya muhalif partiye güçlü bir an-
tipati duygusu beslemese bile, en azından kendi partilerine adanmışlık dere-
cesinde çok güçlü bir bağlılık duygusuyla bağlanacaklardır. Kendini koruma
güdüsü ve gücü olan her bir çıkar çevresinin seçim öncesinde yapmış olduğu
iktidar yatırımından mütevellit masrafları çıkarma çabası gibi faktörlerin et-
kisiyle kızışan siyasal rekabet ortamında partiye adanmışlık, ülkeye adanmış-
lığın önüne geçer ve ondan daha fazla önem kazanır. Bu durumda, örtüşen
çoğunluklar prensibine itibar edildiği ve işlerlik kazandırıldığı takdirde, her
bir çıkar çevresi, kendi servet ve refahının ancak başkalarınınkilere saygı gös-
terilmesiyle korunabileceğini ve saygıya mazhar olabileceğini anlar.
14
Birch’e
15
göre sonuç olarak Calhoun’un verdiği mesaj temelde şuydu: “Ör-
tüşen çoğunluklar” prensibi uzlaşma yoluyla yaygınlaştırılmalıdır ki, Kongre’de
sayısal çoğunluğu elinde bulunduran grup hiçbir zaman gücünü, bazı eyaletleri
huzur ve esenlikleri açısından hayatî olan birtakım haklardan mahrum edecek dü-
zenlemeler yapmada kullanmasın.
Baskı Grubu Çoğulculuğu
İnsanların siyasal amaçlarına daha kolay ve etkin bir şekilde ulaşmak için in-
sanlık tarihinin çok erken dönemlerinden beri örgütlü gruplar oluşturdukları
bilinmektedir. Meselâ İngiltere’de 17. Yüzyıl’dan beri parlamenter faaliyetler
yürütmek için organize edilmiş gruplara rastlamak mümkündür. O dönemde
hizip veya fraksiyon olarak adlandırılan grupların kraliyet nazarındaki imaj-
ları genellikle olumsuz olmuştur. Çünkü bunların krala ve kraliyet ailesine
karşı bir komplo hazırlığı içinde oldukları, tahtı devirmek için türlü entrika
ve dolaplar çevirdikleri düşünülmekteydi. Bununla birlikte kralların da, halk
kitlelerinden güvenilir sempatizan grupları oluşturmaya çalıştıkları bilin-
mektedir. Üstelik bunun çok tâze örnekleri de vardır. Hatırlanacağı gibi, Orta-
Slaughter, Cynthia, Calhuoun and Concurrent Majority: An Analysis of Conflict, (Texas Üniversitesi’ne sunulmuş ve
kabûl edilmiş olan bir master tezi), Texas Tech University, 1978, s. 34-35.
15
Birch, a.g.e., 178.
Demokrasinin Performans İmkânı Olarak Çoğulculuk (2) |
141
doğu’da yakın dönemde meydana gelen ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan
olaylar dizisinde Hüsnü Mubarek’ten Muammer Kaddafi’ye ve Beşar Esed’e
kadar tüm liderler, kendilerine bağlı halk kitlelerinden örgütlü gruplar oluş-
turmalarını ve mücadelelerini bu şekilde yürütmelerini istemişlerdir.
Grupların bazısı kısa ömürlü, bazısı nispeten daha uzun ömürlü olabile-
ceği gibi bazıları da diğerlerine oranla daha faal ve etkili olabilmektedir. Si-
yaset sosyolojisi açısından burada asıl önemli olan nokta, grupların siyasal
iktidarı etkilemek gibi çok temel bir fonksiyonu yerine getiriyor olmalarıdır.
Az veya çok örgütlü insan grupları/birlikleri, siyasal iktidar üzerinde, birey-
lerin tek başına sâhip olduğundan çok daha fazla bir etkiye sâhiptirler. Kısa-
ca, baskı grubu çoğulculuğu kavramına göre, toplumun tüm kesimleri sıkı bir
şekilde örgütlendikleri takdirde, hükümet politikalarını etkileme gücüne ve
kapasitesine sâhiptirler. Çünkü hükümet politikalarının genel hatları, gruplar
arasında cereyan eden pazarlık ve uzlaşı süreçleri sonucunda belirlenir. Bu-
rada devletin görevi, tıpkı bir hakem gibi, gruplar arasında eşit mesafede du-
rarak, eşit şartlarda rekabeti öngören kuralların ihlâl edilmesini önlemektir.
Siyasal hayatta belli çıkarları paylaşan örgütlü gruplar arasında devletin
tarafsız hakemliğinde bir rekabetin varlığı, çoğulcu model özelliği taşıyan
liberal demokrasilerde en temel argümanlardan biridir. Sosyo-politik hayatta
böyle bir rekabet vardır var olmasına ama bunun olması çoğulculukla ilgili
olarak sunulan tüm önerme ve varsayımların kabûl edilmesini zorunlu kı-
lar mı? Bu konuyla alâkalı birtakım ciddî problemler vardır. Akla gelen ilk
problemlerden biri, grupların nasıl iş görecekleri ve ne derece etkili olacak-
larına dâir tartışmadır. Başka bir ifadeyle, belli çıkarların peşinde koşan bazı
gruplar siyasal karar mekanizmalarında kolayca yer alabilir ve buralarda çok
etkili olabilirken, diğerlerinin buralara girmeleri ve etkili olabilmeleri im-
kânsız değilse bile aşırı zordur. Bu nedenle de ya taleplerinden (çıkarları-
nı savunmaktan) vazgeçme ya da alışılageldik hak talep etme yöntemlerinin
dışına çıkma seçeneklerinden birini kullanmak zorunda kalmaktadırlar. Bu
realite, şu soruyu önemli kılmaktadır: Örgütlü çıkarları savunmak, çoğulcu-
ların ileri sürdükleri gibi, demokrasiyi güçlendirir mi veya en azından sanayi
toplumlarında demokrasiyi tesis etmenin yegâne gerçekçi yolu mudur yoksa
bu örgütlü grupların kendini halka hesap verme yükümlülüğünde olmayan
bürokratik yapılarla bütünleşmesi, halka hesap verme yükümlülüğünde olan
geleneksel demokratik yönetimler için bir tehdit midir?
16
Bu soru/sorun bir-
çok liberal düşünür gibi, Birch’i de düşündürmüştür.
Anthony H. Birch, bölgesel çoğulculuğu irdelerken Madison, Hamilton ve
16 Ponton, Geoffrey and Peter Gill, Indroduction to Politics, Basil Blackwell, Oxford, 1989, s. 128-129.