138 | Hüseyin Bal
dâimî çıkarlarına aykırı bir çıkarın bir araya getirerek harekete geçirdiği belli
bir sayıdaki vatandaşlar topluluğu” olarak tanımlanır. Hizbin oluşmasına etki
eden faktörler, mülkiyetin eşitsiz dağılımı ve insan doğasının ve gruba özgü
kanaâtlerin farklılık göstermesidir. Hiziplerin oluşması engellenemez; varlık-
ları kaçınılmazdır. Çünkü var oluşlarının temeli olan özgürlük yok edilemez;
ayrıca, herkesin aynı şeyi düşünmesini, aynı şeylere inanmasını ve aynı çı-
karlara sâhip olmalarını sağlamak da mümkün değildir. Bu nedenle çoğunluk
sultasının önüne geçmek için hiziplerin etkileri kontrol edilmelidir. Madison,
tam demokratik yönetimin üstünde büyük bir cumhuriyetten yanadır. Çünkü
cumhuriyet, vatandaşları farklı kavramlara göre tanımlanmış küçük gruplara
böler ve kamuoyunu âkil bir elitler topluluğunun filtresinden geçirerek sağ-
lıklı oluşmasını sağlar. Hiziplerin etkisi ancak bu şekilde kontrol edilebilir.
10
Amerikan eyaletlerinin zayıf bir konfederasyondan federal bir birliğe dö-
nüştürülme önerisini destekler tarzda fikir beyan eden bu düşünürlerin Bir-
leşik Devletler’deki ilk çoğulcu figürler olduğunu ileri süren Birch, bu iki
düşünürün ele aldıkları konuları dört ampirik hipotez, bir normatif öneri ve
bir sonuç hâlinde özetler. Ampirik hipotezler şunlardır:
• Politikacıları motive eden şey fedakârlık veya kamu yararı ile alâkalı
endişeler değildir. Aksine, politik şahsiyetler güç/gövde gösterisi yap-
maktan veya iktidar icra etmekten zevk alırlar ve şartlar imkân verdiği
ölçüde bunu maksimize etmeye çalışırlar.
• Toplum içinde çıkar çatışması kaçınılmazdır; bu da zorunlu olarak frak-
siyon/hizip kavgalarının ortaya çıkmasına yol açacaktır.
• Başkaları tarafından kontrol edilmedikleri takdirde, toplum içindeki hi-
zipler, kendi çıkarlarını başkalarının aleyhine maksimize etmeye çalışa-
caklardır.
• Kuvvetle muhtemeldir ki, hizipleri temsil ve idare edecek olan siyasal
figürler, son tahlilde iktidarlarını kendi gruplarının
çıkarlarını gözetmek
için kullanacaklardır.
11
Madison ve Hamilton, bir grubun diğer grupları tahakküm altına alma-
sının, baskı altına alınan grup açısından hak mahrumiyetine yol açacağını
düşündüklerinden, yönetim sisteminin, herhangi bir grubun diğerlerini ta-
hakküm altına alma ihtimâlini en aza indirecek şekilde organize edilmesi
gerektiğini önermişlerdir. Bir başka ifadeyle, Birch’e göre, bu iki düşünürün
Amerikan siyasal sistemi için sundukları normatif öneri, bir grubun diğerini
veya diğerlerini baskı altına almasını önleyecek bir sistemin tesis edilmesidir.
http://www.unet.brandeis.edu/~woll/pol14b3.htm#23. Madison, Fed 10. Erişim tarihi, 07.19.2012.
Birch,
a.g.e., 177-178.
Demokrasinin Performans İmkânı Olarak Çoğulculuk (2) |
139
Böyle bir sistem tesis etmek için Hamilton ve Madison’ın ulaştıkları
sonuç
ise şudur: Öncelikle yapılması gereken şey, hiziplerin sayısını çoğaltmak ve
çeşitlendirmektir. Bu, bir hizbin hâkim konum elde etme tehlikesini büyük
oranda bertaraf edecektir. O hâlde, bu çokluğun sağlanması için, on üç eyale-
tin federal birliğe katılması elzemdir. Yazar burada Madison’ın bununla ilgili
olarak Federalist’teki yukarıda zikredilen önerisine atıfta bulunur: (Böyle bir
yapıda) “toplum o kadar çok kesim, çıkar ve sınıfa bölünecektir ki, çoğunluğun
birleşmiş ortak çıkarları, bireylerin veya azınlıkların haklarını neredeyse hiç
tehdit edemeyecektir.”
12
Birch, bölgesel çoğulculuk konusunu kapatmadan önce ünlü bir Güney’li
politikacı olan Calhoun’un görüşlerine yer verir. Başta A. Tocqueville ve Ame-
rikan siyasal sisteminin “Kurucu Babaları” olmak üzere, birçok siyasal düşü-
nür gibi Calhoun da sayısal çoğunluğun baskıcı bir yönetime yol açabilece-
ğinden endişe duymaktaydı. Mesele, eğer ülkedeki çoğunluk kafasına eseni
veya canının istediğini yapmaya kalkışırsa, azınlığın haklarını kanunî güven-
ce altına almanın yollarını bulup ortaya çıkarmaktı. Kurucuların bu mese-
le ile ilgili olarak geliştirdikleri formül, yukarıda Hamilton ve Madison’ın
görüşleri anlatılırken değinilen çözümlere ilâveten, Federal iktidar üzerinde
katı, sert ve kesin tahditler koymak ve bir Haklar Bildirgesi vücuda getirmek-
ti. Bu tedbirleri de yetersiz bulan Calhoun’un sorunla ilgili olarak ileri sürdü-
ğü çözüm, siyaset bilimi literatüründe önemli bir yere sâhip olan ve bugün
de kendisiyle birlikte anılmakta olan meşhur “örtüşen çoğunluk” (concurrent
majority) doktriniydi. Buna göre, eğer ülkedeki önemli bir azınlık, özellikle
de bir eyalet hükümeti, Federal Hükümet’in yetkilerini aştığına ve kendi hak-
kına tecavüz ettiğine inanırsa, bu aşırı yetki kullanımını veya yetki aşımını
anayasaya aykırı sayıp, onu veto etme hakkına sâhip olacaktı. Eyalet hükü-
metlerine uygulandığında, bu teori bir eyaletin yetki alanı içindeki bir Fede-
ral kanunun veya kararın “geçersiz sayılması” hakkını akla getirmekteydi.
13
Demek ki, Calhoun’a göre temsilî hükümet ancak “örtüşen çoğunluklar” pren-
sibine bağlı kaldığı takdirde coğrafî azınlıkların çıkarlarını koruyabilecektir.
Birch, Calhoun’un bu görüşünün çeşitli düzenlemeler yoluyla Birleşik Dev-
letler Anayasası tarafından da bir ölçüde benimsendiğini belirtmektedir. Bu
düzenlemelerden biri, her bir eyaletin senatoda eşit temsilini öngören anaya-
sal kural, diğeri ise herhangi bir anayasal tashih işleminin kabûl edilebilmesi
için eyaletlerden en az dörtte üçünün muvafakatini şart koşan maddedir.
Öte yandan Calhoun’a göre örtüşen çoğunluk prensibi, siyaset sosyoloji-
12 Hamilton, A., J. Jay ve J., The Federalist, New York: The Colonial Press, 1901, s. 46. Zikreden, Birch, a.g.e., s., 178.
Rothbard, Murray N., “Devletin Anatomisi”, Çev., Mustafa Erdoğan, Liberal Düşünce, Sayı 36, Güz 2004, s. 267-284.