|
141 ayhan nuri yilmaz gökmen kiliçOĞlu tüRKİYE’Nİn orta asya’daki yumuşak güCÜ ve kamu diplomasiSİ t ü R
AYHAN NURİ YILMAZ - GÖKMEN KILIÇOĞLUTURKIYENIN ORTA ASYADAKI YUMUSAK GUCU VE179
AYHAN NURİ YILMAZ - GÖKMEN KILIÇOĞLU
TÜRKİYE’NİN ORTA ASYA’DAKİ YUMUŞAK GÜCÜ VE KAMU DİPLOMASİSİ
T
Ü
R
K
D
Ü
N
YA
SI
ARA
Ş
TIRM
AL
A
R
I
/
T
D
A
2018
TEMMUZ - AĞUSTOS
CİLT
: 119
SAYI
: 235
SAYFA
: 141-184
halkların kendi özgün koşulları olduğunun bilinmesi ve göz önüne alınması
gerekmektedir. Nitekim Türk hükümetinin etkisinin Türk dilli Özbekistan’dan
ziyade fars dilli Tacikistan üzerinde oluşmuş olması yada Oğuz kardeşliğinin
yakınlaştırması gereken Türkmenistan’ın değil de Kırgızistan ve Kazakistan’ın
Türk Konseyi’nde yer almış olması siyasi ve yerel faktörlerin Türkiye yetkili
-
lerince yeterince iyi analiz edilmediğinin örneklerini teşkil etmektedir. Bunu
Orta Asya’nın tamamı için yorumlarsak burada yer alan 5 ülkeyi aynı kefeye
koyup aynı politika ve faaliyetleri yürütmenin amaca hizmet etmeyeceği de
görülür. Nitekim bu 5 Orta Asya ülkesinde Türkiye’nin kamu diplomasisi faa
-
liyetlerinin performansı ve etkisi, bu işin o kadar da kolay olmadığını; bölgeyi
ve halkları iyi tanıyan uzmanlarca hazırlanacak raporlar eşliğinde hareket
edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Daha önceki çalışmalarımızda da ifade edildiği gibi yumuşak güç olduğun
-
dan büyük gösterilmemeli, gücün gelişimi sürecinde bölge ile ilgilenen diğer
güçleri rahatsız edecek açıklamalardan kaçınılmalıdır. Gücün olduğundan
büyük gösterilmesi, o ülkenin rekabet içinde bulunulan diğer güçler tarafın
-
dan hedef haline getirilmesine neden olabilir. Bu güçler kendi çıkarları aleyhi
-
ne gelişen yumuşak gücün etkilerini azaltmak için yumuşak güç savaşlarına
başvurabilir. Yumuşak gücün gelişim aşamasında işbirliği süreçlerine önem
verilmeli, çatışma ve gerilimlerden kaçınılmalı, ortaya çıkan sorunlar diyalog
ve müzakerelerle çözülmeye çalışılmalıdır. Başka ülkelerin faaliyetleri dikkat
-
le incelenmeli, gerekli durumlarda kamu diplomasisi uygulamaları güncellen
-
meli ve dönüştürülebilmelidir.
Türkiye’nin resmi kamu diplomasisi kurumlarının ve politikalarının Orta
Asya Türk Cumhuriyetlerinin tüm nüans ve hassasiyetlerini dikkate aldığını
söylemek zordur. Yapılanların her cumhuriyetin özel şartları dikkate alınarak
gerçekleştirilmesi verimliliği ve etkinliği arttırabilir. Bu cumhuriyetlere yönelik
faaliyetlerde devletler arasında da bir denge tutturulması gerekmektedir. Ça
-
lışmanın yazarlarının farklı Türk Cumhuriyetlerinden gelen öğrencilerinden
TRT-Avaz’da yer alan Kırgızca programların kendi dillerindekinden
173
çok olduğu
yönünde yakınmalarını işitmeleri bu düşüncelerinin küçük bir delili olmuştur.
Maarif Vakfı’nın bölgedeki varlığının ve etkinliğinin artması gerekmektedir.
FETÖ ve kurumlarıyla mücadele ederken personel ve öğrenci ayrımına dikkat
etmek gerekmektedir. Bu okulların öğrencilerinin toptan terör örgütü destek
-
çisi gibi görülmesi, hem öğrencileri hem de ailelerini etkilemektedir. Her şeye
rağmen Türkiye ve Türkiye Türkçesi’ni tanıyan, farkındalık sahibi bir mezun
öğrenci kitlesini dikkate almamak bazı kazanımları otomatik olarak kayıp ha
-
nesine taşıyacaktır.
173
Bizim açımızdan Kırgızca, Kazakça, Özbekçe, Türkmence, Türkiye Türkçesi vs. büyük Türk
-
çe’nin birer lehçesi veya koludur; ayrı bir dil olarak değerlendirilmez. Ancak Türk Dili’nin lehçesi
diye söylendiğinde bunu Türkiye Türkçesi’nin bir lehçesi yada ağızı gibi algılayarak rahatsızlık
duyanlar bulunmaktadır. Oysa bu ne Türkiye Türkçesi’nin hegomanik tavrıdır ne de Türkiye Cum
-
huriyeti’nin politikasıdır. Hem Sovyet döneminde hem de sonrasında kimlik inşası süreçlerinde
resmi dil tanımının önem taşıdığını bilmekle birlikte ortak Türkçe’nin gelecek nesillere taşınması
için çaba sarf edilmesi gerekliliği de elzemdir. Bu Türkçe konuşan bütün halkların kültürünün ve
dilinin sürdürülebilirliği için fevkalade önemlidir.
235_Gokmen_Kilicoglu.indd 179
13.09.2018 14:40:40
|
|
|