Çelişkilerin bir arada bulunuşu prensibi, genel "Nass" (Dogma) de-
ğil, kullanılabilecek bir aygıt ve silâhtır
-
. İçine girilen her alanda o aygıt
sınanmış bir çekiç gibi, olayların "bütün ayrıntıları" üzerinde vurularak
kullanılır. Önümüze çıkan çeşit çeşit olaylar mahşeri içinde, çelişkile-
rin hangi özel biçimlere girip nasıl bir arada bulunduklarını yakalayıp
kavramak, Diyalektik düşüncenin özüdür.
Tek sözle, Diyalektiği bilmek, ancak gerçekliğin çok yanlı ayrıntı-
larına uygunca kullanmayı bilmektir. Varlığın Diyalektiğini olduğu gibi
değil de, istedikleri gibi anlamaya kalkışanların nasıl sapıttıkları sık
sık görülür. Metafizik felsefeler ve bilimler o sapıtmalarla yüklüdürler.
Hele sosyal konularda, Diyalektiği sübjektif olarak uygulamayı seven
tembeller çoktur. Bunlar ciddi, uzun, sabırlı araştırmalara katlanmak-
tansa, hiç terlemeksizin parlak formül işportacılığına pek bayılırlar.
Böyleleri, Diyalektik Maddecilik adına göğüslerini dövdükleri zaman
bile birer Marksizm kalpazanı olmaktan kurtulamazlar. Onlara, Diya-
lektik Maddeci değil -Müslümanlıkta ya "Tasdik", ya "İkrâr", ya "Amel"
sakatlığı yüzünden imânı bozuklara verilen adlarla- "Münâfık", "Fâsık",
"Zındık" demek daha doğru olur. Çünkü; "Yarım hekim candan, yarım
hoca dinden ettiği" gibi, Öznel Diyalektikçiler de insan düşüncesini man-
tık gücünden yoksun bırakırlar.
Gerçek Diyalektik Maddecileri, düşünce münâfıklarından, davranış
fâsıklarından, mantık zındıklarından ayırt eden şey, Diyalektiğin ana
kurallarını olaylar içinde doğruca sezip kavrayışlarıdır
-
. Doğru uygula-
ması bilinmeyen her prensip, düşüncede anlamsızlığa, işte başarısızlı-
ğa kapı açar. Anlamsızlık ve başarısızlık ise, en güzel prensibin ölümü
olur. Belki ölümden de kötüsü olur. "Bir doktrini en kestirmeden rezil
etmenin yolu, onu toyca savunmaktır." (Lenin). Diyalektiği de, ölüm-
den beter gülünçlüğe düşürmek toyca uygulamaktır
-
.
AÇIKLAMA VE DEĞİŞTİRME
Diyalektik Maddeci metodu her alanda doğruca kullanmak nasıl olur?
Metodun iyi uygulanması için neyi gözönünde bulunduracağız?
Karl Marks, "Feuerbach Üzerine Tezler"inin sonuncusunda şöy-
le der:
"Filozofların bütün yaptıkları, dünyayı çeşitli yordamlarda yorumla-
maktı. Oysa konu, dünyayı değiştirmektir."(F. Engels, age., (Marks-
Engels, Werke, C. 3, s. 7))
Bu açıdan, her düşünce metodu, her Mantık için iki yol açılmalıdır:
1- Yorumlama (İzah-Açıklama),
2- Değiştirme (İstihale-Kalıp değiştirtme)...
Eşsiz güçte düşünce metodu ve en yanıltmaz mantık demek olan
Diyalektik Maddeciliğin doğruca kullanılması için de başka yol bulu-
namaz. Diyalektiği doğru kullanmak: 1- Doğru açıklamak; 2- Doğru
değişiklik sağlamak... ile başarılır.
1- Diyalektik Açıklama (Yorum): Olayın nedeni olan ilişkileri ve
çelişkileri aydınlığa çıkarmaktır
-
.
2- Diyalektik Değiştirme: Açıklığa kavuşan ilişki ve çelişki zem-
bereklerinden yaylanacak hareket ve sentezleri insanlığa yararlı bi-
çimde olumlaştırıp geliştirmek ve benimsemektir.
Yorumlama ile Değiştirme, birbirinden hiç ayrılamaz. Doğru açıkla-
masız yeterli bir değişiklik yapılamayacağı gibi, yeterli değişikliklerin
mihenk taşıyla gelişmeyen bir açıklamanın da doğruluğuna güvenile-
mez. Bunu göze çarptırmak için olumlu bilimlerden bir örnek alalım:
Hekimlikte hastalığın açıklanmasına, yani hastalığı ortaya çıkaran
çelişkilerin aydınlatılmasına "Teşhis" denir. Her illet, hastalığın nede-
ni ile organizma denilen vücut arasındaki çelişki ve çatışkıdan do-
ğar. Hastalığın, iyileşmeye doğru yeni bir denge sentezine ulaşması
"Tedavi" adını alır
-
. Teşhissiz tedavi yahut tedavisiz teşhis olur mu?
Problemi daha böyle soruyla koyar koymaz; açıklama ile değiştirme-
nin karşılıklı etki-tepkileri ve birbirinden ne kertede ayrılmaz oldukları
kendiliğinden anlaşılır
-
.
Hekim istediği denli Teşhis koysun, eğer teşhise uygun bir tedavi
değişikliği sağlayamazsa, su üstünde yazı yazmış olur. Tersine: hekim
istediği denli hastayı tedaviye uğraşsın, eğer hastalığın doğru teşhisi-
ni koyamadıysa, şifa, iyileşme Allah'a kalmıştır
-
.
Bütün insan bilgisi ve düşünceleri: Doğada, Organizmada, Top-
lumda aynı kurallara uymak zorundadır. Her yorumlama bir değişik-
liğe yaramalı, her değişiklik bir yoruma ve aydınlatmaya dayanma-
lıdır. Tedavisiz teşhis nasıl yarım hekimlik ise, değişikliksiz yorumla-
ma da öyle yarım bilginliktir. Teşhissiz tedavi nasıl "Karanlığa kubur
sıkmak"sa, yorumsuz ve açıklamasız değişiklik de tıpkı öyle "Kafasız
işgüzarlık" olur.
Doğru düşünce ile doğru iş; iki başlı tek insan başarısıdır. Açıkla-
yıcı yorum aydınlatması ile değiştirme, aynı zamanda karşılıklı olarak
birbirlerini bütünleyerek art arda gelir ve gelişir. Aydınlatma ile değiş-
tirme, aynı Prose'nin [Süreç'in] iki zıt koludur. Birbirlerine zıt yönlerde
yapılırlar.
1- Dünyamızı Yorumlarken:
Her şeyden önce en büyük kesinlikle NESNECİL (Objektif) dav-
ranmalıyız. Aydınlattığımız olayı, yalnız kendi ilişkileri ve çelişkileri
içinde almalı, hiç değiştirmeksizin, olduğu gibi kavramalıyız. Öznel
(Sübjektif) eğilimlerimize kapılıp olan bitenlere kendi kaygılarımızdan
eklemeler ve kafamızdan en ufak katkılar yapmamalıyız. Olayı, işi-
mize geldiği gibi görmeye kalkışmamalıyız. Yoksa uydurma yorumla
sırf kendimizi aldatmış oluruz. Tek sözle yorum ve açıklama, insanın
kendi iç düşünce, duygu ve dileklerine göre değil, Olan bitenlere göre
yapılır
-
.
2- Dünyamızı Değiştirirken:
İş tersine döner. Her şeyden önce, hiç işkilsiz asıl bakacağımız şey,
insancıl çıkarlar ve insanlığın yararlanmasıdır. Buradaki "Çıkar" sözcü-
ğü sakın tek kişinin, bir bölük adamın, hatta bir sosyal sınıf içinde bir
zümrenin işine gelirlik [olarak] anlaşılmasın. İnsancıl çıkarın anlamını
yeri geldikçe ayrıntıları ile inceleyeceğiz. Şimdilik, o kadarcığını söyle-
yebiliriz. Değiştirmede aranan, sosyalce insan varlığının yararıdır
-
.
Dostları ilə paylaş: |