A I, taacüp haykırması; taaccüp veya memnuniyetsizlik edasiyle sual; 3


lapşı- = = döörü; oozuna kelgendi lapşıy beret: aklına ne gelirse onu söylüyor. lastik, r



Yüklə 5,98 Mb.
səhifə61/90
tarix29.08.2018
ölçüsü5,98 Mb.
#65401
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   90

lapşı- = = döörü; oozuna kelgendi lapşıy beret: aklına ne gelirse onu söylüyor.

lastik, r. lastik.

laşker, f. asker (leşker).

latınça, 1. lâtince; 2. lâtin alfabesi; lâtinleştirilmiş kırgız alfabesi.

latindeş-, lâtinleşmek: lâtindeşken tamğa: lâtinleştirilmiş alfabe.

latindeştir-, lâtinleştirmek.

latinleştirüü, lâtinleştirme.

layık = = ılayık.

lebiz, a. kelime, lâfız, tabir.

lergen = = ilegen.

lek, bk. elek ıı.

lekilde-, acele koşmak.

lekildet-, et. lekilde-`den.

leklek = = ilegilek.

lektor, r. (lecteur) yüksek mektepte ders veren, konferansçı.

lektsiya, r. ders, konferans.

leninçil, lenin taraftarı: leninci.

leninçildik = = leninizm.

leninizm, lenincilik.

lep = = ilep.

lepay = = ılabbay.

lepilde-, alevlenmek; örttöy lepildeyt: 1) yangın gibi alevleniyor; 2) mec. göz kamaştırıcı, muhteşem.

leytanant, r. (lieutenant) teğmen ve kımıldamaz oldu.

lık, dolu; lık toldu: ağzına kadar doldu; 2. lık toktodu: şıp diye durdu ve kımıldamaz oldu.

lıkılda-, dolu olmak, mezbul olmak, kaynaşmak, dolup-taşmak; lıkıldağan köp el: pek çok halk; kaynaşıyor.

lıp: lıp-lıp: damlamayı taklittir; lıp kirip keldi: minip aldı: hemen ata biniverdi.

lıpılda-, çabuk hareket etmek; alabildiğine koşmak.

lıpıldat-, et. lıpılda-`dan; lıpıldata bastır-: hızlı gitmek.

liberal. r. liberalizm mensûbü.

liberaldık, 1. = = liberalizm; 2. liberalizm, hürriyetsever.

liberalizm. r. hürriyetseverlik; çirlk liberalizm: çürük liberalizm.

libretto, r. libretto.

liga, r. cemiyet; uluttar ligası: milletler cemiyeti.

limon, r. limon.

lingvist, r. lisaniyatçı, dil bilgini.

lingvistika, r. dilbilim, lisaniyat, lengüistik.

lira, r. lir (meşhur musiki âleti)

lirik r. hissî, lirik şiirler yazan.

lirika. hissî, lirik şiirler.

litr, r. litre.

logika, r. mantık.

loja, r. loca.

lokaut, r. (ingilizce lock-out: patronun işçileri işsiz bırakması, M.).

lokşu-, mide bulantısı hissetme.

lokşut-, et. lokşu-`dan.

lokulda- = = löküldö-.

lokuy- = = lakıy-.

look, a. dn. levhimahfûz.

lotereya. r. piyango.

lozung, r. şiar, devise, parola.

lök ı. tek hörgüçlü erkek deve.

lök ıı, bk. elek ıı.

löküldö-, sövüp-sayarak üzerine atılmak (şişman adam hakkında).

löküldöt-, et. löküldö-`den.

lölü, f. . kıpti, çingene.

lukulda-, zonklamak (ağrı hakkında); caram lukuldap turat: yaram zonklıyor.

lukuldat-, et. lukulda-`dan.

lüpüldö-: cörük lüpüldöp soğuk turat: kalp çarpıntı yapıyor.

lüpüldöt-, et. lüpüldö-`den.

M

maa, bk. men ı.

maakul = makul.

maal, a. vakit, ân; tüşkö maal: öğleye doğru; tanğğa maal: tana doğru, şafağa yakın.

maala, a. 1. mahalle (şehrin, kasabanın bir kısmı); 2. (çin kırgızlarında) meskûn mahal.

maalım, a. malûm; attın sırı eesine maalım. kızdın sırı törkününö maalım ats. atın sırrı sahibine belli, kızın sırrı ise, hısım-akrabasına.

maalımat, a. malûmat, bilgi.

maalımda-, bildirmek, malûm kılmak, haber vermek, ilân etmek.

maalim = maalım.

maalkat-, azamet satmak, nazlanmak; maalktıp turğan cok: nazlanmadı: yalvarmaya meydan bırakmadı; maalkatpay ele cürsönğçü: direnmeyi bırak, da gidelim.

maalkatuu, işs. maalkat-`tan.

maalumat = maalımat.

maana ı = maani.

maana ıı, f. siper, himaye, sığnak; baş maana kılıp turğan üyüm mec.: meskenim; manaası cok saydan bez! ats.: korunacak yeri bulunmıyan dereden sakın!

maana ııı, = maanay.

maanalı- sığnak, hail, himaye aramak, sğınmak; taldı maanalap: söğüt altına sığınarak; atasın maanalap keldim: babasına iltica etmek için geldim.

maanalaş, müradif, sinonim.

maanay: maanayım bas boldu: 1) hevesim söndü; 2) vaziyetim sarsıldı; maanayı cazıp: gevşek, sölpük (insan hakkında).

maanek, himaye.

maanekteş-, geçinmek, ittifak üzerine geçinmek, dostça yaşamak; kırgız arasında öskön, kırğız menen maanekteşip tiriçilik kılğan: kırgızlar arasında büyümüş, kırgızlarla dostça geçinmiş.

maani, a. mâna, mefhûm; maani printsipi: mantıkî prensip.

maanilüü, manali.

maara-, melemek.

maarak, sık-sık meleyen; eçki maarak: çulluk (kuş).

maarake, a. kök börü (bk. börü 1) de amaç, hedef.

maarama, 1. meleyen; 2. kad. koyun.

maarat-, et. maara-`dan.

maarek, a. mukaddes, müabrek; ayt maarek bolsun!: dn. bayram mübarek olsun!

maası, mastı, a. mest (ayakkabı).

maaşır, memnun, tatmin edilmiş; sağa maaşır emesmin: seni görmek benim için pek o kadar hoş bir şey değildir, seninle bir arada bulunmak hoşuma gitmiyor.

maaşırka-, manzarayı veya yüzünü görmekle zevk almak.

maaşırkoo, işs. maaşırka-`dan.

mablizabayt = mobilizatsiya; mablizabayt kılın-: mobilize edilmek, seferber haline konulmak; mabilizabayt kıl-: mobilize etmek, seferber etmek.

mablizatsya = mobilizatsiya.

mabu (mana+bu) : işte bu!

macbur, a. mecbur, muztar; mecbur kıl-: mecbur etmek; zorlamak.

macilis, a. meclis, celse.

macüröö, a. gevşek, sölpük, kuvvetsiz.

mada-, sokmak, tıkmak şiddetle ezmek; közün mandadı: nazarını dikti, gözünü dikti.

madal-, şiddetle ve derince sokulmuş, batırılmış olmak.

madanıy, a. medenî, kültürlü; madanıy kuruluş: medeni kuruluş; madanıy köpçülük çumuştarı: medenî ve kütevî hizmetler.

madanıyat, a. medeniyet, kültür; materyal madaniyatı: toprak kültürü, ağriculture.

madanıyatsız, medeniyetsiz, kültürsüz.

madanıyatsızdık, medeniyetsizlik.

madanıyattaş-, medenileştirmek; medeniyetin etkisine çarptırmak; medenî yapmak.

madanıyattaştırıl-, medenîleştirilmek.

madanıyattuu, medeniyetli, kültürlü.

madanıyatuuluk, medeniyetlilik, medenîlik.

madat-, et. mada-`dan.

madıl, yabani kedi.

madıra: madıra baştar küç.: çoluk-çocuk, ağzı süt kokanlar.

magazin, r. mağaza.

magnat, r. macaristan ile lehistan`da asilzade ve rical sınıfına mensup kimse.

magnit, r. mıknatıs.

magnitsizdeştir-, mıknatısını çözmek.

magnitte-, 1. mıknatıslaştırmak: 2. kendisine mıknatıs gibi çekmek.

mağa, mağan, bk. men ı.

mağdıra-, tam bir rahatlık içinde bulunmak, keyif çekmek, hoş bir uyuşukluk hissetmek, bir parça uyuklamak; cılkı mağdırap ele cuuşap kaldı: atlar sakin bir halde uyukluyorlar; mağdırap uykusu kelip: gevşedi ve uyumak istiyor.

mağdırat-, adamakıllı gevşetmek; kündün ısığı mağdırattı: güneş adamakıllı gevşetti.

mağızım = maksım.

mahabbat = makabbat.

makabbat, a. muhabbet.

makal, a. atalar sözü, mesel, vecize.

makala, a. makale; baş makala: başmakale.

makalay = malakay.

makaldat-: makaldatıp ayttı: atalar sözü karıştırarak anlattı (ata sözü kullanarak ima etti).

makalduu, benziyen.

maki, çakı.

makluk = makuluk.

makmal, a. kadife.

makoo, gabi, anlayışsız, ahmak.

makooluk, anlayışsızlık, gabilik, ahmaklık.

makorke, r. bir nevi kaba tütün.

makröö, a. dn. şeriatın tasvip etmediği iş, mekrûh.

makröölük, makröö-`den mücerret isimdir (bk. mökröö).

maksat, a. gaye, niyet, arzu, maksat.

maksım, 1. ezilmiş arpadan maltsız olarak yapılmış içki (alkolsüz); 2. = bozo.

maksimum, r. azamî, çoğay.

makta-, övmek, methetmek.

maktağansı-, över gibi gözükmek.

maktanıç, övüngenlik.

maktan-, övünmek, farfaralık etmek, caka satmak.

maktançaak, övüngen.

maktançılık = maktanıç.

maktant-, et. maktan-`dan.

maktaş-, biri-birini övmek, hep beraber övmek.

maktat-, et. makta-`dan.

maktoo, övme, methetme.

makul, a. makûl, uygun, muvafık; makulsunğbu?: razı mısın?; al makul boldu: o muvafakat etti; maa makul boldu: benim hoşuma gitti; men makul kördüm: ben mıvafık buldum, ben onadım.

makulda-, tasvip etmek, onamak.

makuldanıl-, mut. makulda-`dan.

makuldant-, nasihat etmek; muvafakatını almaya çalışmak.

makuldaş-, biri-biriyle anlaşmak; hep beraber onamak, tasvip etmek.

maakuldat-, et. makulda-`dan.

makuldoo, tasvip etme, onama, tasdik eyleme.

makulduk, tasvip, muvafakat.

makuluk, a. mahlûk, yaratık; makuluk bolmok – ölmök bar ats.: mahlûk olmak, ölmek var (canlı mahlûklar fanidir).

maküröö = makröö.

mal ı. hayvan, emlâk; ala tuyak mal bk. tuyak; kara mal yahut bodo mal: (at, deve, sığır gibi) büyükbaş hayvanlar; töl mal: evde beslenmiş olan hayvan; mal asıroçuluk: davarcılık, elevage.

mal ıı, (rad.) yorgun.

mal- ııı, daldırmak, bandırmak; suuğa mal-: suya bandırmak; kanğa kol mal- (destanda): eli kana bandırmak (andı pekitmek için).

mala ı, f. tarla sürgüsü yerine kullanılan dikenli dallardan yahut çalı çırpıdan ibaret demet; temir mala; dişleri demirden olan tarla sürgüsü; mala tart = malala-.

mala ıı, f. koyu kırmızı; mala kızıl: erguvanî rengine yakın olan; mala kök: koyu mavi.

malaam, a. (tükrük ile ezilmiş undan ibaret olan) merhem; maalam tart-: merhem sürmek.

malaçı, taürgüsü kullanan.

maladoc. r. kon. gençlik (bir zümre olmak üzere).

malakay, erkek serpuşu.

malala-, sürgü sürmek.

malay, uşak, ırgat; bayğa malay bolup cürgön: bey yanında uşaklık etmiş.

malaloo, sürgüsürme.

malayçılık = malaylık.

malaylık, ırgat vaziyeti, ırgatlık, uşaklık.

malçı, 1. çoban (genel isim; karş. koyçu, cılkıçı); 2. hayvan besliyen, davarcı.

malçılık, davarcılık, hayvancılık.

maldan-, 1. hayvan sahibi olmak (örn. bk. candan-); 2. tasarruf etmek: ele geçirmek; kırğızdın cersuusun maldanğan coondor: kırgızların topraklarını zapteden zenginler.

maldaş = mandaş ı, ıı.

maldır-, suya daldırmak (sepici ıstılahıdır).

malduu, hayvan sahibi; hayvanları çok olan.

malğun, a. 1. mel`un; 2. (destanda) tek gözlü dev.

malımat = maalımat.

malın-, 1. daldırmak, bandırılmış olmak; 2. kirlenmek, bulaştırılmak.

malınt-, 1. batırmak, bandırmak; 2. kirletmek, bulaştırmak.

malış-, müş. mal- ııı`ten.

malkı-, bir şeyi bol olarak almak, eginge malkıp kalarbız: ekini (hububatı) bol alırız.

malkıt-, et. malkı-`dan, etti malkıta cuttu: eti büyük iştahla yuttu (büyük ve dolu tabaktan ve büyük lokmalar şeklinde).

malkor, k-f. hayvanları seven.

malma, deri serpilmek için maya, sepileme; malmağa salıp iylegen teri: sepilenmiş deri.

malök, alök sözünün tekidir; alökmalök kon. hernevi vergiler.

malsaak, malsar, hayvanlarla meşgul olan, uğraşan.

malsız, hayvansız; hayvanı olmıyan.

malsızdık, hayvansızlık.

malt, kesik, keskin ve beklenilmiyen hareketi ifade etmek için kullanılan sözdür, malt etip tüşüp kaldı: birden-bire düşüverdi.

malta = malkı.

mama, yahut ak mama çoc.: meme.

mamık, kuş tüyü, mamık töşök: kuş tüyünden döşek; yatak.

mamırı, bir otun adıdır.

mamile, a. muamele, işe ait münasebetler; öz ara mamile: karşılıklı münasebetler; katuu mamile: yumuşak, nezaketli muamele.

mamilelüü = mamili.

mamili (r. “familniy”) siyah çayın aşağı cinsleri.

mamintip = momintip.

mamleket, a. devlet.

mamlekettik, devlete ait, mensûp.

mampazi, (r. “monpas`ye”) bir nevi akide şekeri.

man, can sözünün tekidir; canı-manı kalbadı mec. 1) ödü patladı; 2) aşırı sevindi.

manak, r. rahip.

manap, tar. ağa, bey (kırgız feodal kabilelik üst tabakasının mümessili); cıncırluu manap: ırsî manap; conğ manap yahut ağa manap: yarı manap, büyük manapa tabi olan manap.

manasçı, “manas” destanını söyliyen.

manat, kırmızı çuha.

manattan-, açık kırmızı renge girmek.

mancara = mancıra.

mancır, ancır sözünün tekidir; ancarmancır: çeşitli incir.

mança, f. yahut beş mança: pençe; bilek birge bolso da, mança başka ats.: akrabalık başka, hesap başka (harf.: eller beraber ise de, pençe ayrıdır).

mançıra, kelin başından akan irin ifrazatı.

mançırka-, kibirlenmek, azamet satmak.

mandalak lâle çiçeği.

mandalın kon. = mandolina.

mandam ( ârazından biri sidik tutulması olan bir at hastalığı).

mandaş I, bağdaş (bir çeşit oturuş); mandaş kur (yahut ur- yahut urun- yahut tokun-) 1) bağdaş kurmak; 2) mec. kendini serbest, hür hissetmek, sıkılmamak.

mandaş- II, bağdaşmak (bağdaş kurmak) (bk. mandaş I).

mandat, r. manda, vekâlet.

mandale, mandeli = mandali.

mandem, kusur, eksiklik; munun bir mandemi bar: tekin değil, bir şey var, bir şey saklıyor; bir mandemi bar at: (bu) atın bir kusuru var, pek mükemmel değil.

mandıpalam, r. bir çeşit patiska.

mandır: mandıray: dolgun, tok haneli; danı mandıray buuday: taneleri iri ve tok olan buğday.

mandili, a. 1. mendil: kadın baş örtüsünün adıdır; 2. bir dokumanın adıdır.

mandolina, r. mandolin (bildiğimiz telli saz).

manevr, r. manevra.

manğ I, köpek havlamasını taklit.

manğ II, f. 1. uyuşturucu madde; 2. şaşalıyan, apışık; manğ bol-: şaşalamak; manğ baş: mankafa; başım manğ boldu: şaşaladım, apıştım.

manğ III: manğı capız yahut manğı bas: gösterişsiz, çelimsiz (insan hakkında).

manğçılık, uyuşturucu madde tiryakiliği, narkotik müptelâlığı.

manğday, alın; teke manğdayda: tam karşıda; üydün tak teke manğdayında: tam evin karşısında; manğday-teskey: karşı-karşıya, vis-à-vis; biz bir cak, alar bir cak bolap, manğday-teskey oturabız: biz bir yanda, onlar bir yanda, karşı karşıya oturuyoruz; manğdayı carıldı: sevindi, memnundur; sevinçten yüzü güldü; cazı manğday yahut bosoğo manğday: geniş alın; taş manğday: katı alın, kalın kafa; manğdayına sızğan yahut manğdayına çiygen yahut manğdayına cazğan: ona mukadderdir, alnına yazılmıştır; manğdayına bütkönüüç koy: bütün nasibi, kısmeti-üç tane koyundur; bet manğday, bk. bet 2.

manğdayça, oba kapısının üst sögesi.

manğdayla-: manğdaylap cür-: dağ eteği boyunca yürümek.

manğdaylaş-, karşılaşmak: karşı-karşıya gelmek; baatırlar manğdaylaşıp, çeçender tanğdaylaşıp ats.: pehlivanlar alınlariyle, hatipler ise, damaklariyle çarpışıyorlar; teke manğdaylaş: tam biri-birinin karşısında bulunmak.

manğdayluu, alınlı; kenğ manğdayluu: geniş alınlı.

manğgel. 1. kaba saplı otları biçmek için kullanılan bir nevi orak; 2. bir çocuk oyunun adıdır; manğgel uruş: manğgel oynamak.

manğgıl, kırmızımsı.

manğgi. I ebedî.

manğgi II. f. 1. narkotikle sersemlemiş; narkotik tiryakisi; 2. mec. beceriksiz adam, sersemcesine hareket eden.

manğgilen; narkotik ile sersemleşmek.

manğgilik I, ebedîlik.

manğgilik II = manğçılık.

manğıray-, dikkatle ve korkarak bakmak; biz kirip barğanda, manğırayıp karap kalıştı: biz girdiğimizde (bize) şüphe ve korku ile gözlerini diktiler.

manğırayuu, işs. manğıray-’dan.

manğıroo, gabi, mahdut, saf.

manğırooluk, sersemlik, gabilik.

manğış, seyahatlerde başkasının binek hayvanını kullanmak (hayvan sahibine bunun mukabilinde muayyen bir ücret verilir).

manğız I, mâna, muhteva, mahiyet; sözünün manğızı cok: sözünün manası yok; çöptü ubağında çappasa, çöptün manğızı keret: ot vakti zamanında biçilmezse, o, iyi evsafını kaybeder.

manğız II, 1. boş söz; 2. boş lâkırdılar söyliyen, çaçaron.

manğızdan-, 1. mânalı ve özlü olmak, mânalı kalıba dökülmek; 2. kurulmak, caka satmak.

manğızduu, mânalı, özlü, mühim; manğızduu eç nerse aytpadı: özlü ve işe yarar hiç bir şey söylemedi.

manğka 1. sakağı, rüam hastalığı; baştı balta buzat, cılkını manğka buzat ats. başı balta kırıyor, at sürüsünü ise rüam hastalığı bozuyor; 2. hımhım.

manğkak: manğkak-manğkak (yahut manğkanğ-manğkanğ) bas-: pek basmak ve geniş adımlar atmak (iri yarı atlar hakkında).

manğkalan-, hımhım konuşmak.

manğkanğ, bk. manğkak.

manğkanda-, (at hakkında) başını yüksek kaldırarak, canlıca yürümek.

manğkaşka, at donlarından birinin adıdır.

mağkay, endamlı ve güzel olmak (mes., kadın, dağ ceylânı hakkında) ordodon çıktı manğkayıp, ak kulcaday danğkayıp folk.: o kadın güzelliğiyle parlayıp saraydan çıktı, o, bir ceylân gibi endamlı idi.

manğkıt, bir cins köpek adıdır.

manğke I, kon. = banğke II.

manğke II, kon = bank.

manğküş, saf, toy, tecrübesiz.

manğoo = manğıroo.

manğooluk = manğırooluk.

manıker, bokmurun bahadıra ait atın lâkabıdır.

mansap, a. memuriyet, vazife, makam, mansıp.

mant, el çabukluğu, hile, kurnazlık; tülküçö mant beret: tilkice kurnazlık ediyor, tilkilik ediyor.

mantay-, bodur ve tıknaz olmak; mantayğan semiz bala: tıknaz, gürbüz çocuk.

mantayuu, işs. mantay-’dan.

mantık-, 1. (hayvan yavruları hakkında), büyümek, kendi başına hareket edebilecek çağa gelmek; küçüktör mantığıp kaldı: enikler artık büyüdüler; 2. patlayıncaya kadar yemek.

mantıktır-, et. mantık-’dan.

mantuu, çin. mantı (buharda pişirilmiş).

mantuuçu, mantıcı, mantı pişiren,

manufaktıra, r. manifatura.

mapı, çin. (destanda) iki tekerlekli çin arabası.

mara I, f. hedef, finish.

mara- II, dikkatle bakmak, şöyle bir bakmak, gizlice bakmak.

maran-, etrafa bakınmak, her yana bakınmak.

marutuba = martaba.

marcan, f. mercan.

marça, çorak yer (tuzlu toprak).

marçağay, kısa boylu ve şişman adam.

marçay-, alçak boylu ve şişman olmak.

mardek, f. (karş. soto) mısır koçanı (tanesiz.)

marı-, zevk almak, tatmin edilmek, keyf çekmek; kımız içip marıyt: kımız içerek zevk alıyor; akça alıp marığanım cok: para aldımsa da ondan zevki aldığım yok (yani istediğim kadar alamadım, yahut istediğim yere sarfedemedim).

marış-, müş. marı-’dan.

marışkır, karışkır sözünün tekidir; karışkır-marışkır cep koybosun: sakın kurt-murt yemesin!:

marıt-, zevk vermek, tatmin etmek.

mariy, dalgalı tüylü (kıvırcık olmıyan) kuzu derisi.

markisçil = markisist.

markisçilik = marksizm.

marka 1. = kence; 2. kad. kuzu; marka bala kad.: çocukların yaşça en küçüğü, «tekne kazıntısı»

markabat, markamat, a. merhamet, markabat kıl!: lûtfet!; markabatınğız tiyer beken?: lütfeder misiniz?

markadar, iyilik, nimet; markadar tap!: (iyi dilek): size her türlü iyiliği dilerim.

markum, a. merhûm, rahmetli (ölmüş).

marksist, r. Karl Marks felsefesine taraftar olan.

marş, r. 1. marş; 2. marş!: ileri!

marşal, r. mareşal.

mart I, r. Mart ayı.

mart II, f. 1. mert, cesûr; 2. cömert.

mart III, kumar.

mart IV, şart sözünün tekidir; şartmartınğdın kereği cok: hiç bir türlü şartların lüzumu yok.

martaba, a. mertebe, liyakat, otorite; martabası kötörüldü: derecesi yükseldi, nüfuzu arttı.

martçılık, cömertlik.

marten, r. Marten fırın.

martişke, r. maymun

martsın-, 1. cesaret, bahadırlık taslamak; 2. cömertlik taslamak.

martsınış-, müş. martsın-’dan.

martuu, mit. cinnî bir varlıktır, ki gûya ondan gelecek olan asıl muhatara çocuk doğurmak üzere bulunan kadınları tehdit etmekteymiş; habis bir kuvvet; martuu baskır!: habis ruh bassın!; seni martuu basıptırbı?: habis ruh mu alıkodu-; nerede battın?

mas, f. sarhoş, mest; arak içken-toydo mas, akıllı cok-kündö mas ats.: sarhoş nihayet ayılır, aptal ise hiç bir zaman (harf.: rakı içen yalnız düğünde sarhoş olur, aptal ise, her gün sarhoştur); uykuğa mas: uykusu basmış; 2. sarhoş olma.

Yüklə 5,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə