Arı-başkanlık sistemi, gerek terminoloji gerekse ülkelerin sınıflandırılması bakımından



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə35/92
tarix01.11.2017
ölçüsü0,56 Mb.
#8079
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   92

Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
92
93
1971  yılında  Duverger’in  böyle  adlandırmasıyla  birlikte,  literatürde 
yarı-başkanlık  sistemi
  olarak  genel  kabul  gören  bu  sistemde  doğrudan 
halk  tarafından  seçilen  ve  çok  güçlü  yetkileri  olan  bir  cumhurbaşkanı 
bulunmaktadır. Yürütmenin gerçek başı olan cumhurbaşkanı yetkilerini 
ve  otoritesini,  parlamento  çoğunluğundan  gelen  bir  başbakan  ve 
hükümetle paylaşmak durumundadır. 
Öte  yandan  parlamento,  Beşinci  Cumhuriyet  öncesi  Fransız 
geleneklerine  aykırı  bir  şekilde  oldukça  zayıf  ve  ikincil  planda 
bırakılmıştır. Üstelik parlamentoyla ilişkilerinde hem cumhurbaşkanına 
hem  hükümete  oldukça  önemli  rasyonelleştirilmiş  parlamentarizm 
araçları verilmiştir. Ek olarak 1958 öncesi Fransız siyasi geleneğinde halk 
egemenliğine aykırı olarak görülen ve karşı çıkılan Anayasa Konseyi de, 
anayasal  kurguda  parlamentonun  tekrar  eski  pozisyonuna  dönmesini 
engellemek üzere kurulmuştur. 
De  Gaulle’ün  mimarlığını  yaptığı  bu  anayasal  kurgunun  Fransız 
siyasi  geleneğine  tamamıyla  aykırı  olduğu,  De  Gaulle’den  sonra  asla 
yaşayamayacağı,  özellikle  de  yürütmenin  iki  kanadının  farklı  siyasi 
eğilimlerden gelmesi durumunda tüm siyasi yapının kilitleneceği yönünde 
eleştiriler  getirilmiştir.  Bununla  birlikte  uygulama,  bu  eleştirilerden 
oldukça farklı gerçekleşmiştir. Gerçekten de De Gaulle’ün öngördüğü gibi 
çok daha güçlü ve istikrarlı bir hükümet yapısına geçilmiştir. Ancak bu 
Anayasa’nın  De  Gaulle’ün  ilk  kurguladığı  haliyle  kalmadığı,  Anayasa’da 
süreç içerisinde oldukça önemli değişiklikler yapıldığı da vurgulanmalıdır. 
Zira  aradan  geçen  59  yıllık  süre  zarfında  1958  Anayasası  24  kez 
değiştirilmiştir.  Bu  değişiklikler  çerçevesinde,  De  Gaulle’ün  öngördüğü 
sistemin dışına çıkan düzenlemeler yapılmıştır. 
Mesela hem siyasi pratikte hem de anayasal düzenlemelerle, aslında 
parlamentoyu  denetlemek  ve  dizginlemek  amacıyla  kurulmuş  olan 
Anayasa  Konseyi,  giderek  bir  anayasa  mahkemesine  dönüşmüş  ve 
yürütmeyi de denetleyen bir kurum haline gelmiştir. 
Benzer  bir  şekilde,  yürütme  yapısı  da  De  Gaulle’ün  öngördüğü  gibi, 
güçlü cumhurbaşkanı liderliğinde 1986’ya kadar bir nevi süper-başkanlık 
sistemi olarak işlemiştir. Ancak 1986’da ilk kez farklı siyasi eğilimlerden 
gelen  cumhurbaşkanı  ve  hükümet  durumu  ortaya  çıkınca  bazı  küçük 
krizlere rağmen Mitterrand ve Chirac’ın sistemin tümden kilitlenmesinden 


Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
94
95
kaçınarak  işbirliği  içinde  görev  yapması  1958  Anayasası’nın  temel 
niteliğini de değiştirmiştir. Farklı siyasi eğilimlerden gelen iki yürütme 
kanadının  birbirini  kilitleyeceği  öngörüleri  tutmamıştır.  Gerçekte 
sistemin  aslında  birbirini  fesih-azil  yetkisi  ve  görmezden  gelme  lüksü 
olmayan yürütmenin iki kanadını işbirliğine zorladığı ortaya çıkmıştır. Bu 
çerçevede,  cumhurbaşkanının  ve  hükümetin  birbirinden  özerk  alanları 
da siyasi teamüllerle ortaya çıkmaya başlamıştır.
Öte yandan kohabitasyon dönemlerinin siyasi hayata ilave bir kalıcı 
etkisi de olmuştur. Farklı partilerden hükümetlerin kendi programlarını 
uygulamalarına izin vermek zorunda kalan cumhurbaşkanları bunu daha 
sonra artık kendi partilerinden gelen hükümetler için de yapmak zorunda 
kalmışlardır. Dolayısıyla kohabitasyon dönemlerinden sonra, hükümetler 
cumhurbaşkanlarıyla aynı partiden olsalar bile artık eskisi kadar güçsüz 
ve  etkisiz  siyasal  figürler  olmamışlardır.
155
  Dolayısıyla  hükümet  yapısı 
içerisinde ortaya çıkan bu durum aslında De Gaulle’ün öngördüğü yarı-
başkanlık sisteminden biraz farklı bir uygulamadır. 
Nitekim pratikte siyasi aktörlerin gücüne göre farklı sonuçlar veren bu 
sistem, bazı yazarlarca, bazen başkanlık ve bazen de parlamenter sistemin 
uygulanmasına  imkân  veren  bir  kombinasyon  olarak  tanımlanmıştır. 
Paradoksal bir mantığa sahip olduğu ileri sürülen yarı-başkanlık sistemi 
Fransa’ya, yarım yüzyılı aşan bir süre boyunca anayasal ve siyasi istikrar 
imkânı sağlamıştır.
156
Kohabitasyon  dönemleri  her  ne  kadar  siyasi  aktörlerin  olgun  ve 
uzlaşmacı tavırları ile büyük krizler üretmeden atlatılmışsa da, sistemin 
işleyişi  açısından  olağan  ve  istenen  durumlar  değildir.  Dolayısıyla, 
kohabitasyon  ihtimalini  azaltmak  için  bazı  anayasal  değişiklikler 
yapılmıştır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi cumhurbaşkanının görev 
süresini  yedi  yıldan  beş  yıla  indirilmesidir.  Böylece  cumhurbaşkanı 
ile parlamento aynı görev süresine sahip olmuştur. Ayrıca, parlamento 
seçimlerinin  de  cumhurbaşkanlığı  seçiminden  hemen  sonra  yapılması 
kuralı benimsenmiştir. 
155 
Roskin, Çağdaş Devlet Sistemleri, s. 126-127.
156
 Ergun Özbudun ve Levent Köker, BDT Ülkelerinde Demokrasiye Geçiş ve Anayasa Yapımı (Ankara: 
Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, 1993), s. 


Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
94
95
1958  Fransız  Anayasası’nın  en  temel  başarılarından  birisi  de  siyasi 
kültürü esaslı bir şekilde değiştirmesidir. Anayasa’nın öngördüğü seçim 
sistemine  göre,  hem  cumhurbaşkanı  hem  de  Millet  Meclisi  ve  Senato 
üyeleri  iki  turlu  dar  bölge  çoğunluk  sistemiyle  seçilmektedir.  Bu  da 
birinci  turda  kıyasıya  yarışan  siyasi  partileri,  ikinci  turda  kendilerine 
yakın ve kazanması muhtemel olan adaylar etrafında toplanmaya mecbur 
etmektedir.  Böylelikle  zaman  içinde  birbirine  yakın  siyasi  partiler 
arasındaki farklar azalmış ve siyasi ittifaklar ortaya çıkmıştır. 1958 öncesi 
dönemde  siyasi  kültürün  en  temel  karakteristiği  olarak  ortaya  çıkan 
siyasi  uzlaşmazlık,  çatışmacılık  ve  parçalanmışlık  zamanla  yerini  daha 
uzlaşmacı ve ittifaklara dayanan bir siyasi kültüre bırakmaya başlamıştır. 
Bu siyasi ittifaklar da zaman içinde küçük siyasi partilerin eriyerek ortadan 
kaybolması sonucunu doğurmuştur. Nitekim 1958 öncesi parlamentoda 
güçleri birbirine yakın yaklaşık 10 parti bulunmakta iken günümüzde 4-5 
civarında parti parlamentoda temsil edilmektedir. Ancak iki büyük parti 
parlamentonun yaklaşık %90’ını kontrol etmektedir. Bu da daha disiplinli 
çalışan ve istikrarlı bir parlamenter yapı anlamına gelmektedir. 
Nitekim  parlamentonun  daha  disiplinli,  uzlaşmacı  ve  istikrarlı  bir 
yapıya  kavuştuğu  görüldükten  sonra  1958  Anayasası’nın  ilk  halinde 
parlamentoyu  güçsüz  bırakmaya  yönelik  bazı  hükümler  zamanla 
kaldırılmıştır. Mesela, parlamentonun çalışma süresini en fazla beş ayla 
kısıtlayan madde değiştirilerek dokuz aya çıkarılmıştır. Bir yasama yılında 
aynı milletvekillerinin en fazla bir güvensizlik önergesine imza atabileceği 
kuralı  üçe  çıkartılmıştır.  Benzer  şekilde  ayda  sadece  bir  gün  yasama 
gündemini parlamento ve geri kalan gündemi hükümet belirlerken yapılan 
anayasal  değişikliklerle  bir  ay  içinde  yasama  gündeminin  iki  haftasını 
hükümetin, iki haftasını meclislerin kendilerinin belirleyeceği ilkesi kabul 
edilmiştir.  Rasyonelleştirilmiş  parlamentarizm  uygulamalarından  birisi 
olan giyotin usulü de konu bazında sınırlandırılmıştır. 
Tüm bu anayasal süreç aslında şunu göstermektedir: Olağanüstü bir 
dönemde  olağanüstü  yetkilerle  De  Gaulle  tarafından  hazırlanmış  olan 
1958  Anayasası  Fransa  açısından  başarılı  olmuş;  ancak  zamanla  ülke 
ve  siyasi  hayat  normalleştikçe  olağanüstü  döneme  has  bazı  kurallarla 
esnetilmeye başlamıştır. 


Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə