Arı-başkanlık sistemi, gerek terminoloji gerekse ülkelerin sınıflandırılması bakımından



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə92/92
tarix01.11.2017
ölçüsü0,56 Mb.
#8079
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92

TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
248
adlandırılan uygulama ile hükümetin kurulması için Meclisten güvenoyu 
istenmesine  gerek  görülmemiş  ve  böylece  hükümetlerin  kurulması 
kolaylaştırılmıştır.  Ancak,  Rusya  ve  Polonya’da  parlamentonun  önerilen 
adayı reddetmesi durumunda devreye devlet başkanının fesih yetkisinin 
girmesi,  hükümetlerin  parlamentonun  değil,  devlet  başkanlarının 
arzusuna göre teşekkül etmesini sağlamaktadır. Rusya’da parlamentonun, 
hükümetlerin  kurulması  aşamasında  belirleyici  olamaması,  kurumsal 
özerkliğini  de  zayıflatmaktadır.  Fransa  ve  Polonya’da  cumhurbaşkanı 
başbakanın  önerisi  üzerine  bakanları  atar  ve  görevden  alırken  Rusya’da 
devlet başkanı tek taraflı olarak bakanları atayabilmekte ve görevlerine son 
verebilmektedir. 
Fransa’da  devlet  başkanının  başbakanı  görevden  alma  yetkisi 
bulunmamakta,  bakanlar  da  başbakanın  önerisi  üzerine  görevden 
alınmaktadır.  Çatışma  durumunda  cumhurbaşkanının  yapabileceği  tek 
şey, hükümetin parlamento tarafından güvensizlik oyu ile düşürülmesini 
beklemek veya meclisi feshederek hükümete güvensizlik oyu verebilecek 
yeni  bir  parti  kompozisyonunun  oluşmasını  sağlamaktır.  Polonya’da 
da  devlet  başkanının  hükümeti  ve  üyelerini  görevden  alma  yetkisi 
bulunmamaktadır.  Rusya’da  ise,  Fransa  ve  Polonya’nın  aksine,  devlet 
başkanı  başbakanı  ve  bakanları  dilediğinde  görevden  alabilmekte  ve 
yerlerine  yenilerini  atayabilmektedir  ki  bu  yetki  hükümetin  kendisine 
“tabi”  kişilerden  oluşmasını  sağlayan  devlet  başkanının  sistemin 
merkezine yerleşmesine neden olan yetkilerin başında gelmektedir.
Yarı-başkanlık  rejimlerinde  devlet  başkanı-hükümet  ilişkilerini 
belirleyen  düzenlemelerden  birisi  de  bakanlar  kurulu  (kabine) 
toplantılarına  kimin  başkanlık  ettiği
  hususudur.  Bu  husus,  her  üç  ülke 
anayasasında  düzenlenmiştir.  Fransa  ve  Rusya’da  kabine  toplantılarına 
devlet  başkanı,  Polonya’da  ise  başbakan  başkanlık  etmektedir.  Fransa’da 
başbakanın  bakanlar  kuruluna  başkanlık  etmesi  için  cumhurbaşkanının 
kendisine vekâlet vermesi gerekmektedir. O kadar ki, cumhurbaşkanının 
katılmadığı  bakanlar  kurulu  toplantısı  anayasal  açıdan  geçerli  değildir. 
Ayrıca,  bakanlar  kurulunca  kabul  edilen  karar,  kararname  ve  KHK’lerin 
cumhurbaşkanınca  imzalanması  anayasal  zorunluluktur.  Dolayısıyla 
Fransa’da  bakanlar  kurulunun  gerçek  patronunun  cumhurbaşkanı 
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Polonya’da devlet başkanı bakanlar kurulu 
toplantılarına başkanlık edememektedir. 1997 Anayasası cumhurbaşkanına 
belirli  konularda  Kabine  Konseyini  toplama  ve  başkanlık  etme  yetkisi 
vermekteyse de Konsey bakanlar kurulunun yetkilerine sahip değildir. 
Üç ülke örneğinde dikkat çeken ortak noktalardan birisi, anayasanın 
hükümetlerin  parlamentolar  tarafından  düşürülmesi
ni  zorlaştıran 
hükümler 
içermesidir.  Fransa,  Rusya  ve  Polonya’da  parlamento  dilediği 


Sonsöz
249
zaman  hükümetlere  güvensizlik  oyu  verebilmektedir.  Ancak  Fransa’nın 
aksine  Rusya  ve  Polonya’da  bu  güvensizlik  oylarının  sonuçsuz  kalması 
muhtemeldir.  Her  üç  örnekte  de  parlamento,  güvensizlik  oylaması  ile 
görevdeki  hükümetin  görevine  son  verebilmektedir.  Ancak  ülkeler 
arasında  ciddi  farklılıklar  vardır.  Fransa’da  parlamentonun  hükümete 
güvensizlik  oyu  vermesi  durumunda  başbakan  cumhurbaşkanına 
hükümetin  istifasını  sunmak  zorundadır.  Rusya  teoride,  hükümetin 
parlamento tarafından güvensizlik oyu ile düşürülebildiği ancak pratikte 
bunun  neredeyse  imkânsız  olduğu  bir  örnektir.  Rusya’da  güvensizlik 
oylamasının  sonuç  doğurması,  devlet  başkanının  hükümetin  istifasına 
karar  vermesini  gerektirmektedir.  Aksi  takdirde  güvensizlik  oyu  alan 
hükümet görevde kalmaya devam eder. Hatta Duma’nın üç ay içerisinde 
ikinci kez güvensizlik oyu vermesi durumunda, devlet başkanı hükümetin 
istifası yerine Duma’nın feshine karar verebilir. Kısaca devlet başkanının 
sahip  olduğu  bu  yetki  Duma  üyeleri  açısından  göz  ardı  edilemeyecek 
bir  tehdit  haline  gelebilmektedir.  Polonya’da,  parlamento,  hükümet 
hakkında güvensizlik oyu verirken yeni başbakan ve bakanları da atamak 
zorundadır.  Yapıcı  güvensizlik  oyu  adı  verilen  bu  uygulama,  yeni  bir 
hükümet kuruluncaya kadar meydana gelecek boşluğu önleyerek rejimin 
istikrarına hizmet etmektedir, zira parlamento yeni bir başbakan adayı 
belirleyemezse mevcut başbakanı görevden alamamaktadır. 
Devlet  başkanının  sistem  içerisindeki  önemini  artıran  hususlardan 
birisi, olağanüstü durumlarda karar alma sürecini kimin yönlendirdiğidir. 
Her  üç  ülkede  de  olağanüstü  hal  ilan  etme  yetkisi  devlet  başkanlarına 
ait  olsa  da  Fransa’da  devlet  başkanı  bu  yetkisini,  Rusya’da  olduğu  gibi 
parlamento  onayına  ve  Polonya’da  olduğu  gibi  bakanlar  kurulunun 
talebine  bağlı  kalmadan  kullanabilmektedir.  Fransa’da  olağanüstü  hal 
ilan  etme  ve  belirli  koşullarda  olağanüstü  önlemler  alma  konusunda 
devlet  başkanına  geniş  takdir  yetkisi  verilmiştir.  O  kadar  ki,  Fransa’da 
olağanüstü  hal  ilan  eden  bir  cumhurbaşkanı  hem  kural  koyan,  hem  de 
uygulayan,  yani  aynı  anda  yasama  ve  yürütme  yetkilerini  kullanan  bir 
makama dönüşmektedir. Rusya’da da kanunda yazılı hallerde sıkıyönetim 
ve  olağanüstü  hal  ilan  etme  yetkisi  devlet  başkanına  aittir,  ancak,  bu 
kararlar Federasyon Konseyinin onayına tabidir. Polonya’da da anayasada 
belirtilen  durumlarda  olağanüstü  hal  ilan  etme  yetkisi  bakanlar 
kurulunun talebi üzerine cumhurbaşkanı tarafından kullanılabilmektedir. 
Üç ülke örneğinde görülen ortak hususlardan birisi, devlet başkanlarının 
olağanüstü dönemlerde parlamentonun alt kanadını feshedememesidir.
Üzerinde  durulması  gereken  diğer  bir  yetki  alanı  devlet  başkanları 
atama yetkileridir.


TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
250
Parlamenter sistemlerde ve başkanlık sistemlerinde olduğu gibi yarı-
başkanlık  sisteminde  de  devlet  başkanları,  üst  düzey  kamu  görevlileri, 
yargı  mensupları,  üst  düzey  ordu  mensupları,  bağımsız  kurumların 
başkanlarını  atamak  gibi  önemli  yetkilere  sahiptirler.  Bu  anlamda 
Rusya devlet başkanının sahip olduğu yetkiler, Fransa ve Polonya devlet 
başkanlarının yetkilerine kıyasla daha geniştir. Fransa’da pek çok önemli 
makama  atamalar  bakanlar  kurulu  tarafından  yapılmaktadır.  Bakanlar 
kurulunun  atamaya  ilişkin  kararlarını  cumhurbaşkanının  onaylaması 
zorunlu  olduğu  için,  Fransa’da  cumhurbaşkanı  bu  açıdan  etkin  bir 
konumdadır. 
Görüldüğü  gibi,  yarı-başkanlık  sistemini  benimseyen  üç  ülkede  de 
erkler  arası  ilişkileri  düzenleyen  anayasal  çerçeve  oldukça  farklıdır.  Bu 
farklılık, aşağıda da özetleneceği gibi, üç ülkede de farklı siyasi pratiklere 
neden  olmuştur.  Ancak,  uygulamadaki  farklılığın,  sadece  anayasal 
mimariyle değil, ülkedeki tarihi ve siyasi pek çok koşulla ilişkili olduğunu 
unutmamak gerekir. 
Fransa
,  1958  Anayasası’nda  yapılan  değişiklikle  1962  yılında  yarı-
başkanlık sistemini benimsemiştir. Sistem, güçlü ve fakat oldukça parçalı 
parlamentonun  karşısında  zayıf  hükümetlerin  bulunduğu  Dördüncü 
Cumhuriyetin  kriz  yaratan  ve  verimsiz  parlamenter  sistemine  tepki 
olarak  öngörülmüştür.  Fransa’daki  sistem,  devlet  başkanının  hükümeti 
atama  yetkisine  sahip  olup  görevden  alamaması  nedeniyle,  başka 
bir  ifadeyle,  hükümetin  sadece  parlamentoya  karşı  sorumlu  olması 
nedeniyle  başbakanlı-başkanlık  (premier-presidential),  model  olarak 
sınıflandırılmaktadır. Bugün için iyi işleyen bir demokrasiye sahip ülke, 
yarı-başkanlık sistemi açısından model gösterilmektedir. Zira daha sonra 
yarı-başkanlık  sistemini  kabul  eden  ve  Fransa’nın  eski  sömürgesi  olan 
bazı Afrika ülkeleri tarafından taklit edilmiştir.
Anayasa,  güçlü  bir  başbakan  öngörse  de  1986  yılına  kadar  sistem, 
parlamento  çoğunluğunun  desteğine  sahip  cumhurbaşkanlarının 
hâkimiyetinde  bir  nevi  süper  başkanlık  olarak  işlemiştir.  Fransa’da 
devlet  başkanı  ve  hükümetler  arasındaki  ilişkilerin  seyri  de,  yaşanan  üç 
kohabitasyon tecrübesine rağmen oldukça barışçıl bir nitelikte olmuştur. 
İlk  kohabitasyon  döneminde  devlet  başkanı  Mitterrand’ın  barışçıl 
birlikteliği mümkün kılan tutumu, diğer dönemler için emsal teşkil etmiş 
ve  kohabitasyon  dönemleri  büyük  krizler  yaşanmadan  atlatılmıştır. 
Yine  de  kohabitasyon  ihtimalini  azaltmak  amacıyla  devlet  başkanının 
görev süresi beş yıla indirilmiş ve başkanlık ve parlamento seçimlerinin 
aynı  zamanda  yapılması  doğrultusunda  anayasa  değişikliği  yapılmıştır. 
Cumhurbaşkanlarının  hükümetlerin  kendi  programlarını  uygulamasına 
izin  verdiği  kohabitasyon  dönemleri,  hükümetlerin  özerk  alanlarının 


Sonsöz
251
sınırlarının belirlenmesine ve başbakanların nispeten güçlü figürler haline 
gelmesine neden olmuşlardır. 
1958  Anayasası,  geçmiş  dönem  uygulamalarına  tepki  olarak 
öngörülen  ve  yasama  sürecini  kolaylaştırıp  parlamentonun  denetim 
yetkilerini  sınırlandırarak  parlamentoyu  yürütme  karşısında  zayıflatan 
ve  hükümetlerin  istikrarını  önceleyen  rasyonel  parlamentarizmin  bazı 
kurallarını  içermektedir.  Ancak,  Senato  ve  Millet  Meclisi  seçimlerinde 
uygulanan  iki  turlu  dar  bölge  seçim  sistemi,  zamanla  uzlaşmacı  ve 
ittifaklara  dayalı  bir  siyasi  kültürün  gelişmesine  zemin  hazırlamış, 
parlamentoda  temsil  edilen  parti  sayısının  azalmasına  ve  dolayısıyla, 
disiplinli  ve  istikrarlı  bir  parlamento  yapısının  oluşmasına  neden 
olmuştur.  Bu  normalleşmeyle  birlikte  1958  Anayasasında  yapılan 
değişikliklerle rasyonel parlamentarizmin parlamentoyu zayıflatan bazı 
kuralları esnetilmeye başlanmıştır. 
1990’da  yarı-başkanlık  modelini  benimseyen  Polonya’da,  ilk 
yıllarda  aktörler  arasında  meşruiyet  temelli  çatışmalar  yaşanmış 
ancak  ilerleyen  yıllarda  sistem  daha  iyi  işlemeye  başlamıştır.  1992 
Küçük  Anayasa  düzenlemesi  ile  hükümet  ve  parlamento  lehine  bazı 
düzenlemeler yapılmasına karşın 1997 Anayasası yürürlüğe girene kadar 
cumhurbaşkanı,  elinde  bulundurduğu  kapsamlı  yetkiler  sebebiyle,  çok 
sayıda partinin ve genelde istikrarsız koalisyon hükümetlerinin yer aldığı 
parlamento  karşısında  daha  etkin  bir  rol  oynamıştır.  Devlet  başkanı, 
parlamento  ve  hükümet  arasındaki  çatışmaların  damgasını  vurduğu 
ilk yılların ardından 1997 yılında kabul edilen yeni anayasa ile aktörler 
arasındaki güç dağılımı yeniden belirlenmiş ve devlet başkanının yetkileri 
kısmen de olsa törpülenmiştir. 1997 Anayasası ile yarı-başkanlık sistemi 
içerisinde bir model değişikliğine de gidilmiştir. Yeni anayasa ile hükümetin 
hem devlet başkanı hem de parlamento tarafından görevden alınabildiği 
başkanlı-parlamenter sistemden, hükümetin sadece parlamentoya karşı 
sorumlu olduğu başbakanlı-parlamenter sisteme geçilmiştir.
Kişisel ihtirasların da belirleyici olduğu geçmiş dönem çatışmalarından 
ders almayı bilen siyasi aktörler, sonraki yıllarda kurumlar arası dengeyi 
gözetmeye  ve  mevcut  kurallar  içerisinde  kalmaya  gayret  etmişlerdir. 
O  kadar  ki,  Polonya’da  siyasi  aktörler  farklı  siyasi  tercihlerini,  1997-
2001,  2007-2010  yıllarında  yaşanan  kohabitasyon  dönemlerinde  bile, 
sistemin  işleyişini  tehdit  etmeden  ortaya  koymuşlardır.  Kohabitasyon 
dönemlerinde,  cumhurbaşkanlarının,  kanunları  veto  etme  ve  Anayasa 
Mahkemesine başvurma yetkisini daha sık kullandıkları görülmektedir. 
Polonya’da,  devlet  başkanı,  hükümet  ve  parlamento  arasında  yaşanan 
sıkıntılar,  daha  çok  cumhurbaşkanlarının  kişisel  tutumlarına  karşı 
diğer  aktörlerin  aldığı  tavırlardan  kaynaklanmaktadır.  Ancak  bu  tarz 


TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
252
anlaşmazlıklar  dolayısıyla  siyasi  aktörlerin  gösterdiği  tepkiler  rejimin 
istikrarını tehdit edecek boyutlara hiçbir zaman gelmemiştir. 
Rusya 
ise  1989’da  Sovyet  sisteminin  çökmesine  kadar  güçlü 
yöneticilerin  (İmparatorluk  Çarları  ve  SSCB  döneminde  parti  genel 
sekreterleri)  ve  zayıf  parlamentoların  bulunduğu  otokratik  ve  merkezi 
bir siyasi geleneğe sahip olmuştur. 1993’te kabul edilen yeni Anayasa’da 
bu  geleneğin  yansımalarını  bulmak  mümkündür.  1993  Anayasası  halk 
tarafından seçilen bir devlet başkanı ve hem parlamentoya hem de devlet 
başkanına karşı sorumlu hükümet öngörmektedir. Dolayısıyla Rusya’daki 
yarı-başkanlık  modeli,  başbakan  ve  hükümetin,  hem  parlamento  hem 
de devlet başkanı tarafından görevden alınabilmesi nedeniyle başkanlı-
parlamentarizm (president-parliamentarism)
 olarak sınıflandırılmaktadır.
1993  Rusya  Anayasası,  devlet  başkanını  sistemin  merkezine 
yerleştirmiş  ve  parlamento  ve  hükümet  karşısında  asimetrik  yetkilerle 
donatmıştır.  Bugün  itibariyle  ülke  belli  başlı  demokrasi  endeksleri 
tarafından özgür olmayan otoriter sistem olarak değerlendirilmektedir. 
Yarı-başkanlık modelinin uygulandığı 20 yıllık siyasi tarih, devlet başkanı, 
parlamento ve hükümetlerin kendi aralarında amansız çatışmalara girdiği 
Yeltsin  dönemi  (1993-1999)  ve  2001  yılından  itibaren  parlamentoda 
kendine  tabi  bir  çoğunluk  oluşturmayı  başaran  ve  gücün  şahsında 
merkezileşmeye  başladığı  Putin  dönemi  (1999-…)  olmak  üzere  iki 
farklı  dönem  üzerinden  değerlendirilebilir.  Yeltsin  döneminde  devlet 
başkanının  kendisine  muhalif  bir  parlamento  kompozisyonu  ile  karşı 
karşıya  kalmasının  neticesi,  parlamentoyu  by-pass  etmek  amacıyla 
kararname yetkisini sıklıkla kullanması ve istemediği yasama önerilerini 
veto  etmesi  şeklinde  olmuştur.  Yine  hükümet  kurma  sürecinde  de 
Yeltsin  parlamento  ile  sıklıkla  karşı  karşıya  gelmiş,  kimi  durumlarda 
parlamentoyla uzlaşmak ve tavizler vermek zorunda kalmıştır. Putin ise, 
Kremlin  yanlısı  Birleşik  Rusya  Partisi’nin  parlamentoda  hakimiyetini 
pekiştirmesiyle birlikte, gerek yasama gündeminin hayata geçirilmesinde 
gerekse  hükümet  kurma  sürecinde  parlamento  ile  hiç  karşı  karşıya 
gelmemiştir.  Putin  döneminde  (1999-2008)  ve  Medvedev’in  başkanlık, 
Putin’in  başbakanlık  görevini  üstlendiği  “tandem”  döneminde  (2008-
2012)  yürütme  içi  ilişkiler  açısından  bir  sorun  yaşanmamıştır  Son  üç 
seçimdir  parlamentoda  çoğunluğu  elde  eden  Kremlin  yanlısı  Birleşik 
Rusya Partisi marifetiyle seçim ve parti sisteminde istediği değişiklikleri 
yaptırabilen Putin’in Rusyası “yönetilen demokrasi (managed democracy) 
olarak vasıflandırılmaktadır. 


Sonsöz
253
TBMM ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI HAKKINDA
Araştırma Hizmetleri Başkanlığı (Araştırma Merkezi), milletvekillerinin 
yasama ve denetim çalışmaları sırasında ihtiyaç duyduğu analiz edilmiş 
bilgi ihtiyacını karşılamaktadır. 
Araştırma  Hizmetleri  Başkanlığı,  yasama  uzmanları  marifetiyle, 
milletvekilleri  tarafından  iletilen  bilgi  taleplerini,  değişik  ve  güncel 
kaynaklar araştırıldıktan sonra içlerinden konuyla ilgili, doğru, güvenilir 
ve işlevsel bilgilerin tespit edilmesi ve analiz edilmesinin ardından sade 
ve anlaşılır bir üslup ile milletvekillerinin istifadesine sunmaktadır. 
Başkanlık,  araştırma  hizmetini  aşağıdaki  ilkeler  çerçevesinde 
yürütmektedir: 
a. Doğru, güvenilir, kısa, sade ve anlaşılır içeriğe sahip olma,
b. Herhangi  bir  siyasî  görüşü  temsil  etmeme,  farklı  görüş  ve  siyasî 
gruplara eşit mesafede ve objektif olma
c. Önermeci  veya  yönlendirici  olmayan,  tanımlayıcı,  belgeleyici  ve 
analitik dil kullanma
d. Kapsam,  biçim  ve  hazırlama  süresi  açısından  milletvekillerinin 
kullanım amacına uygun olma,
e. Talep  sahiplerinin  kimlik  bilgilerinin  ve  talep  konularının  gizliliği 
koruma.
Bilgi  taleplerini  karşılamak  amacıyla  konu  odaklı  temelde  olmak 
üzere Ekonomi ve Maliye, Hukuk, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Sosyal 
Politika ile Uluslararası İlişkiler bölümleri şeklinde yapılanmıştır. 


Rusya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
254
255
Araştırma Hizmetleri Başkanlığı ürün türleri, Rapor, Bilgi Notu, Kısa 
Bilgi Notu, Gösterge, Sözlü Bilgi, Doküman Derleme ve Tartışma Paketi 
şeklindedir. 
Başkanlıkça  uygun  görülen  ürünler,  kitaplaştırılabilmektedir. 
Günümüze  kadar  yayınlanmış  olan  kitap  başlıkları  şöyledir:  “Anayasa 
Değişiklik  Yöntemleri”,  “Bir  Doğrudan  Demokrasi  Aracı  Olarak 
Referandum”, “Venedik Komisyonu (Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi)”, 
“Karşılaştırmalı  Anayasa  Çalışmaları”,  “Grand  National  Assembly  of 
Turkey”,  “Karşılaştırmalı  Hükümet  Sistemleri:  Yarı-Başkanlık  Sistemi”, 
“Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri: Başkanlık Sistemi”, Karşılaştırmalı 
Hükümet  Sistemleri:  Parlamenter  Sistem”  ve  “Türk  Hukuku  ve 
Karşılaştırmalı Hukukta İşyerinde Psikolojik Taciz”.
Araştırma  Hizmetleri  Başkanlığı,  Avrupa  Parlamento  Araştırma  ve 
Dokümantasyon  Merkezi  (ECPRD),  Uluslararası  Kütüphaneler  Birliği 
(IFLA)  ile  Asya-Pasifik  Ülkeleri  Parlamento  Kütüphaneleri  Birliği 
(APLAP) gibi uluslararası kurumlara üye olup bu kurumlarla işbirliğini 
sürdürmektedir.
Araştırma Hizmetleri Başkanlığı’nın diğer çalışmalarına  
http://tbmm.intranet/owa/armer.sayfa
  
adresinden ulaşılabilmektedir. 
2016 Mayıs ayında açılan Başkanlık İngilizce web sayfasına ise  
https://www.tbmm.gov.tr/armer_eng/index.html
  
adresinden erişilebilmektedir.



Y
arı-başkanlık sistemi, gerek terminoloji gerekse ülkelerin sınıflandırılması bakımından 
üzerinde  ciddi  tartışmaların  devam  edegeldiği  bir  sistemdir.  Bu  çalışmanın  hareket 
noktası,  hükümet  sistemlerine  ilişkin  teorik  tartışmalardaki  zenginliğin  aksine  bu 
sistemlerin  farklı  siyasi  koşullara  sahip  ülkelerde  nasıl  işlediği  hususunda  gözlenen  bilgi 
eksikliğidir. Ülkeler arasında seçim ve parti sistemleri, sosyo-ekonomik durum, siyasi miras, 
anayasal  çerçeve  ve  hâkim  siyasi  kültür  gibi  konularda  var  olan  farklılıklar  ülkelerdeki 
siyaset pratiğini şekillendirmektedir.
Siyaset  pratiklerinde  ciddi  farklılıkların  olması,  ülkelerdeki  anayasal  çerçevenin  ve  siyasi 
koşulların  daha  ayrıntılı  incelenmesini  gerektirmektedir.  Zira  hükümet  sistemi,  ülkedeki 
siyasi ortamı değerlendirmekte kullanabileceğimiz pek çok önemli faktörden sadece birisidir.
Bu  çalışmada,  yarı-başkanlık  sistemine  sahip  Fransa,  Polonya  ve  Rusya’da  yasama  ve 
yürütme organları arasında yetki paylaşımındaki çeşitlilik ve bu organlar arasındaki ilişkilerde 
görülen mahiyet farklılığı, diğer faktörler de yeri geldiğince dikkate alınmak suretiyle ortaya 
koyulmaktadır.
ARMER
6
ISBN: 978-975-8805-43-3
 
978-975-8805-42-6 (e-kitap)
KARŞILAŞTIRMALI 
HÜKÜMET 
SİSTEMLERİ
YARI-BAŞKANLIK 
SİSTEMİ
ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Fransa, 
Polonya 
ve 
Rusya 
Örnekleri
KARŞILAŞTIRMALI HÜKÜMET SİSTEMLERİ
Fransa, Polonya ve Rusya Örnekleri
     
    
    
   
   
   
  

RK
İY
E B
ÜYÜK MİLLET M
EC
LİS
İ
 
A R M E R
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
06543, Bakanlıklar/ANKARA   Tel: 0312 420 68 38  Fax: 0312 420 78 00
TBMM
 
Basımevi/Şubat 2017

Document Outline

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə