Arı-başkanlık sistemi, gerek terminoloji gerekse ülkelerin sınıflandırılması bakımından



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə62/92
tarix01.11.2017
ölçüsü0,56 Mb.
#8079
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   92

Polonya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
164
165
yolsuzlukla mücadelenin beraberinde eşit olmayan gelir dağılımını, işsizliği 
ve hatta dış politikayı bile olumlu yönde etkileyeceğini düşünmektedirler.
179
Bu  anayasal  tartışmalara  kamuoyunun  nasıl  yaklaştığını  görmek 
açısından  2009  yılında  gerçekleştirilen  bir  kamuoyu  anketinden 
bahsetmekte  yarar  vardır.  Ankete  göre  katılımcıların  %57’si  mevcut 
Anayasa’nın  korunmasını  savunurken,  %21’i  başbakanın,  %9’u 
cumhurbaşkanının  yetkilerinin  artırılması  gerektiğini  belirtmiştir. 
Ankette, cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde %89 gibi yüksek bir 
oran  mevcuttur.  Diğer  yandan  cumhurbaşkanının,  Sejm’in  onayladığı 
kanunları  veto  edebilmesini  katılımcıların  %62’si  yerinde  görmektedir. 
Son  olarak  Sejm  ve  Senato  üye  sayısının  düşürülmesine  katılımcıların 
%84’ü olumlu yaklaşmaktadır.
180
7. SONUÇ
80’li yıllarda başlayan grevlerin sonucu olarak eski rejimin uzlaşmacı 
seçkinleri  ile  yeni  dönemin  savunucuları  olarak  ifade  edebileceğimiz 
Dayanışma Hareketi’nin başını çektiği muhalefet arasındaki yuvarlak masa 
görüşmeleri sonrasında alınan kararlar, Polonya’da Üçüncü Cumhuriyet 
Dönemi’nin başladığını göstermektedir. Gerçekleştirilen siyasi dönüşüm 
ile  1989  sonrasında  halkın  meşruiyetini  arkasına  alarak  göreve  gelen 
güçlü  bir  cumhurbaşkanlığı  makamının  ihdası  ve  yürütmenin  diğer 
kanadını  oluşturan  bakanlar  kurulunun,  parlamentoya  karşı  sorumlu 
olması  nedeniyle  Polonya’da  hükümet  sistemi  yarı-başkanlık  olarak 
değerlendirilmektedir. 
1989’da gerçekleştirilen yuvarlak masa görüşmeleri sonrasında 1992 
Küçük  Anayasası  ile  hükümet  ve  parlamento  lehine  bazı  düzenlemeler 
yapılmasına  karşın  1997  Anayasası  yürürlüğe  girene  kadar  yetki 
dağılımı açısından var olan muğlaklıklar, cumhurbaşkanının, hala elinde 
bulundurduğu kapsamlı yetkiler sebebiyle, çok sayıda partinin ve genelde 
istikrarsız koalisyon hükümetlerinin yer aldığı parlamentoya karşı etkin 
bir konumda olmasını sağlamıştır.
179
 Jacek Kucharczyk, “Introduction: Polish democracy and the challenge of populism,” Democracy in 
Poland 1989-2009: Challenges for the future
 içinde, Jacek Kucharczyk ve Jaroslaw Zbierane ed., (Var-
şova: The Institute of Public Affairs Yayını, 2010), s. 8-9.
180
 Zoll, “Die polnische Verfassungsdebatte. Eine nützlich Übung”, s. 6-8.


Polonya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
166
167
90’lı  yıllarda  anayasal  kurumların  yerleşmesinde  yaşanan  siyasi 
krizler 1997 Anayasasını hazırlayanların cumhurbaşkanının yetkilerinde 
birtakım  kısıtlamalara  gitmelerine  sebebiyet  vermiştir.  Buna  rağmen 
hala  klasik  parlamenter  sistemlerden  daha  fazla  yetki  ile  donatılmış 
cumhurbaşkanlığı makamı halk tarafından belirlenmeye devam etmiştir. 
Bu durum, yeni Anayasa öncesi yaşanan siyasi krizlerin bundan sonra da 
gerçekleşebileceğinin habercisi olmuştur.
Uzun  soluklu  bir  süreçte  hazırlanan  kapsamlı  yeni  Anayasa  her  ne 
kadar düşük bir halk oyu ile kabul edilmiş olsa da günümüze kadar sadece 
iki  kez  değiştirilmiş  olması  sebebiyle  istikrarlı  ve  sağlam  bir  anayasa 
olduğu izlenimini vermektedir.
 Uzun bir parlamento geçmişi bulunan Polonya’da, 1989 sonrasında 
Senatoya  göre  daha  fazla  yetkilerle  donatılmış  Sejm,  halkın  iradesini 
yansıtması  açısından  1997  Anayasası  ile  daha  güçlü  bir  konuma 
gelmiştir.  Sejm  bu  gücünü  ilk  başta  yasama  faaliyeti  olmak  üzere, 
hükümet  üzerinde  denetim  faaliyeti  ve  çeşitli  kurumlara  yaptığı 
atamalar ile ortaya koymaktadır. 1997 Anayasası, cumhurbaşkanını eski 
düzenlemelere  göre  her  ne  kadar  daha  az  yetkilerle  donatmış  olsa  da 
cumhurbaşkanı iç ve dış politikaya ilişkin önemli birçok konuda yetkili 
konumdadır. Cumhurbaşkanının aktif olarak kullanabileceği ve hükümeti 
zorlayabileceği iki önemli alan bulunmaktadır: Veto yetkisi ve dış politika. 
Özellikle veto yetkisi ile cumhurbaşkanı, hükümeti, parlamentoda yüksek 
düzeyde bir uzlaşmaya zorlamaktadır. 
1997 Anayasası’nda özellikle cumhurbaşkanına karşı daha kapsamlı 
yetkilerle  donatılan  bakanlar  kurulu,  Sejm’e  karşı  sorumlu  yürütme 
organı  olarak  karşımıza  çıkmaktadır.  Anayasada  sayılan  yetkileri 
düşünüldüğünde hükümet, ülke iç ve dış politikasının asıl belirleyicisidir. 
Artık yalnızca kurucu güvensizlik oyu ile düşürülebilmesi sisteme dâhil 
olan  rasyonelleştirilmiş  parlamentarizm  uygulamalarından  birisidir. 
1997  Anayasası  ile  cumhurbaşkanı  vetosunu  aşmak  için  gerekli 
Sejm  çoğunluğunun  %66’dan  %60’a  düşmesi  hükümeti  daha  güçlü 
kılmaktadır.  Artık  cumhurbaşkanı  bütçe  kanunu  üzerinde  veto  hakkını 
kullanamamaktadır.  Bakanlar  kurulu  içerisinde  başbakanın  açık  bir 
şekilde lider konumda olduğu görülmektedir.


Polonya
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı 
166
167
1991’de yapılan ilk serbest genel seçimlerden sonra 1997 yılına kadar 
yasama  dönemini  tek  başına  tamamlayabilen  bir  hükümet  olmamıştır. 
1993  seçimleri  öncesinde  kabul  edilen  yeni  seçim  kanunu  ile  daha  az 
partinin  parlamentoya  girmesi  sağlanmıştır.  Bu  doğrultuda  1997-2001 
döneminde ilk defa Jerzy Buzek Hükümeti olağan genel seçimlere kadar 
görevde  kalabilmiştir.  Bu  durum  cumhurbaşkanının  ılımlı  bir  politika 
izlemesi ile birleştirildiğinde daha istikrarlı hükümetlerin ortaya çıkmaya 
başladığını  göstermektedir. Aynı istikrar 2007 yılından sonra  I-II.  Tusk 
Hükümetleri  ve  günümüzde  Szydlo  Hükümeti  ile  devam  etmektedir. 
1991’den günümüze bakıldığında II. Tusk Hükümeti, devam eden yasama 
döneminde de görevini devam ettiren yegane hükümet olarak karşımıza 
çıkmaktadır. 
Anayasal yargı bakımından soyut ve somut norm denetimi haricinde 
devletin  merkezi  anayasal  organları  arasındaki  yetki  uyuşmazlıklarını 
çözme  yetkisi  verilen  Anayasa  Mahkemesi,  1997  Anayasası  sonrasında 
kararlarının bağlayıcı ve nihai olması ile beraber önemli bir organ haline 
gelmiştir. Kendisine Anayasa ile cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve 
milletvekilleri ile bazı üst düzey yöneticileri yargılayabilme yetkisi verilen 
Yüce  Divan’ın  cumhurbaşkanları  için  şimdiye  kadar  işletilmemesine 
karşın siyasi tehdit unsuru olarak varlığını koruduğu görülmektedir.
Anayasa’nın  kendisine  verdiği  hakları  sonuna  kadar  kullanan  ve 
bunu  geniş  yorumlayan  Dayanışma  Hareketi’nin  liderlerinden  Walesa, 
cumhurbaşkanlığı görevinde özellikle aşırı nispi seçim sistemi ve partiler 
arası  uzlaşmazlıklar  sebebiyle  neredeyse  her  yıl  bir  hükümet  ile  karşı 
karşıya  gelmiştir.  Polonya  siyasi  hayatında  yaklaşık  olarak  1992-1996 
yılları  arasında  cumhurbaşkanı  ve  hükümetin  farklı  siyasi  kökenlerden 
gelmeleri  sebebiyle  sürekli  bir  kohabitasyon  süreci  yaşanmıştır. 
Parlamento ile cumhurbaşkanı arasında gerilimlerin üst düzeyde olduğu 
bu dönem kurumsallaşma ve siyasi dönüşüm adına önemli tecrübelerin 
yaşanmasını sağlamıştır.
Seçimle  görev  başına  gelen  ikinci  Cumhurbaşkanı  Aleksander 
Kwasniewski,  önceki  dönemde  yaşanan  kurumlar  arası  gerginliklerin 
üstesinden  gelebilmek  için  daha  ılımlı  bir  politika  izlemiş  olup,  yeni 
anayasanın  kendisine  daha  açık  bir  şekilde  verdiği  yetkileri  sonuna 
kadar kullanmaktan ve yeni bir çatışma ortamı yaratmaktan kaçınmıştır. 
1997-2001 yılları arasında Jery Buzek Hükümeti ile kohabitasyon süreci 


Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə