Kazan Tatar Mânilerinde Kadınların Talihsiz Kaderi
TAED
57* 1623
Bir kız çocuğunun en kaygısız, en mutlu günleri baba evinde kıymetli bir evlat olarak,
annesinin hazır yemeklerini yiyerek ve kardeşleri ile şakalaşarak geçirdiği günleri olmuştur. Bu
rahatı, gelin olup yabancı bir aileye katılan, kocasının ve kayınlarının hizmetine konulan kız
çocukları artık bir daha asla bulamamışlardır. Bu yüzden de mânilerin birçoğunda kızlar, nazlı
bir kız çocuğu olarak yetiştirildiği baba evini ve annelerini özlem ve minnetle anarlar:
Aklı sitsı külmegémné
Beyaz bezden elbisemi
Téktérdéŋ enékeyém;
Diktirdin anneciğim;
Cil-yaŋgırlar tidérmiçe
Yel-rüzgâra dokundurtmadan
Üstérdéŋ, enékeyém (1387).
Büyüttün anneciğim.
Tal da yalgız, min de yalgız,
Söğüt de yalnız, ben de yalnız
Söyelem tallarıma;
Yaslanırım söğüde;
Kız balanıŋ bar reheté
Kız çocuğunun rahatı
Ata-ana yannarında (1408).
Anne baba yanında.
Kazan Tatarlarında bir kız çocuğunun baba evindeki mutlu ve huzurlu hayatı genelde en
fazla on sekiz yaşına kadar ancak sürebilmiştir:
Samavırnı tiz kaynata
Semaveri çabuk kaynatır
Katı imen küméré;
Katı meşe kömürü;
Ata-anada unsigéz yeş
Anne babada on sekiz yaş
Kız balanıŋ goméré (1436).
Kız çocuğunun ömrü.
Kız balanıŋ yemle çagı
Kız çocuğunun güzel çağı
Unsigéz yeşlerénde;
On sekiz yaşlarında;
Üsép, çitlerge ayrılgaç,
Büyüyüp ele gidince
Kürmi ipteşlerén de (1411).
Görmez arkadaşlarını da.
Burada kız çocuğunun tez olgunlaşıp baba evinden tez gitmesi, “Semaveri tez kaynatır /
Katı meşe kömürü” gibi mısralarda verilmektedir.
Buluğ çağına gelen bir kız çocuğunun artık geleceğini düşünmekten, endişe etmekten
benzi sararmaya başlardı. Çünkü o, sevgi üzerine kurulan huzurlu, mutlu bir ailesi olacağının
ancak bir hayal olduğunu az çok tahmin edebiliyordu:
Büdeney digen, ey, asıl koş
Bıldırcın denilen ah asil kuş,
Yurgalıydır turı yul bélen;
Süzülüyor dümdüz yol ile;
Kız balanıŋ gına alsu yözé
Kız çocuğunun al benzi
Sargayadır hesret-uy bélen (1354)
Sararmakta hasret düşünce ile.
Biyék-biyék ızbada
Yüksek yüksek bir evde
1624
* TAED
57
Çulpan ZARİPOVA ÇETİN
Çigü çige kız -bala;
Nakış yapar kız çocuğu;
Kileçek könnerén uylap
Gelecek günleri düşünerek
Küŋélleré sızlana (1390)
Gönlü sızlar.
Öy buyında çirem çüpli,
Ev yanında otlanmakta
Yaŋa çıkkan kaz bala;
Yeni
doğmuş kaz yavrusu;
Kilér könén uylıy-uylıy
Geleceğini düşünerek
Sargayadır kız bala (1442)
Solmaktadır kız çocuğu.
Böylece baba evindeki hayat, kızlar için göz açıp kapayancasına çabuk geçen güzel
günler olarak algılanmıştır:
İké terez töpkeyém,
İki
pencere dibim,
İke savıt gölkeyem;
İki saksıda gülüm;
Cilge oçkan yéfek kébék
Rüzgâra savrulmuş ipek gibi
Ütté kız gomérkeyém (1445)
Geçti gitti kız ömrüm.
Baba evinden gelin olup gidince nasıl bir hayatın beklediğini kızlar az çok tahmin
edebilmişler tabi ki. Bunun için onların göz önünde örnekler de az olmamıştır. Kız çocuğunu
saran bu korku, mânilerin içeriğine de yansımıştır:
Kız balanıŋ éreheté
Kız çocuğun rahatı
Ata-ana koçagında;
Anne baba kucağında;
Ata-anadan ayırılgaç
Anne babadan ayrılınca,
Yata ut koçagında (1432)
Yatar od kucağına.
Talga basıp sayrasa da,
Söğüde konup ötse de
Sandugaç tehétséz ul;
Bülbül yine tahtsız o;
Üskende irke üsse de,
Nazlı
olup büyüse de
Kız bala bexétséz ul (1437)
Kız çocuğu bahtsız o.
Anne babalar, sırf maddi durumu iyi olan damat adayını kaçırmamak, kızlarına maddi
açıdan sıkıntısız iyi bir gelecek sağlamak için onları bir an önce evlendirmek isterler. Bu
durumda Tatar kızları için şahsi sıkıntıların en önde geleni, maddi sıkıntılardan dolayı aileleri
tarafından kendilerine denk olmayan veya yaşça büyük birisiyle evlendirilmeleri olmuştur:
Sehrelerge meçét saldırgannar,
Sahralarda cami yaptırmışlar,
Manarası cevher, töbe taş;
Minaresi gevher, dibi taş;
Tiŋsez yarga barıp can tınmagaç,
Yanlış yâre gidip can huzur bulamayınca,
Sagış-hesret küre gaziz baş (1362)
Keder hasret çeker aziz baş.