1642
* TAED
57
Gülçin TANRIBUYURDU
bilinen kalenin
12
kadimliğinden ve sağlamlığından söz eden şair, kale kapılarına özellikle dikkat
çeker. Evliya Çelebi'nin Kum Kapısı, Meydan Kapısı, Tersane Kapısı, Yenicekapı, Tabakhane
Kapısı, İçkale'nin Lonca Kapısı, Uğrunkapı ve aşağı kaledeki Deniz Kapısı olarak zikrettiği bu
kapılardan
13
Kum Kapısı’nı anan şair, diğer kapıları da genel olarak zikreder. Sinop Kalesi ile
ilgili olarak şairin dikkat çektiği bir diğer husus kaleyi düşmanlara karşı korumakla görevli
nöbetçiler,
Çalınur rūz u şeb ŧabl-ı şāhį
Budur āyįn-i emr-i pādişāhį [b.116]
Birinde nevbetde bekler niçe cān
Geçürür nevbetin anda her insān [b.117]
ve kaledeki silahla dolu mahzendir.
14
Tüfeng ü oķ ü yay-ı ĥarb-dānı
Ŧolu her maĥzeni yoķdur oranı [b.114]
Sinop Ulu Cami’nin anlatıldığı
Der Vasf-ı CâmiǾ
başlıklı fasıl, Selçuklu Sultanı
Alâaddin tarafından yaptırılan ve şehrin fiziki yapısının oluşmasında önemli rol üstlendiği
bilinen camiyi vasf etmek üzere kaleme alınmıştır. Kurşun kubbeli ve tek minareli bu caminin
dünyada bir eşi dahi olmadığından söz ederek mihrâbı ve müezzin mahfilini son derece
sanatkârâne bulduğunu ifade eden Evliya Çelebi’ye göre bu caminin minberini övme hususunda
melekler bile aciz kalır.
15
Sinop Ulu Câmi, Beyânî için de kubbesi, minberi ve kandilleri ile eşi
bulunmaz güzelliktedir.
Olupdur ķubbesi çerħe ber-ā-ber
Ķanādili śanasın necm ü aħter [b.129]
12
Mehmet Öz, agmd.,
s.
252.
13
Evliya Çelebi,
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
(2.kitap), haz. Zekeriya Kurşun-Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999,
s.
43.
14
Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre; Sultan Ahmed Hân asrında bu kal’ayı Kazak-ı Ak alel-gafle bir şeb-i
muzlimde nerdubânlar ile serîka edüp Vezîra’zâm Nasıf Paşa bu Sinop kal’asın küffar alduğun
Ahmed Hân’a i’lâm
etmeyüp ketm ettiğüyçün katl olundu. Ba’dehû bu kal’ayı küffârdan halâs edüp elli kul dahi aşağı kal’aya koyup bin
kantar barud-ı siyâh ve sagîr ü kebîr bin pâre top koyup cümle âlât-ı silâh-ı gûnâ-gûnlar ile müzeyyen etdiler. Ol
asırdan berü her şeb ikişer yüz âdem bölükbaşıları ve çavuşlarıyla tâ sabâha dek dîdebân ve nigehbân ve gafirlik edüp
ba’det-tabl ve nefîr nevbetçiler feryâd ederler.
Beyt:
Kal’a-ı tende çalar nevbetini nâlelerin
Çağırır burc-ı bedenden “gönül Allah yekdir!” (Evliya Çelebi,
age.
,
s.
43).
15
Evliya Çelebi,
age.
,
s.
44.
Beyânî’nin Sinop Şehrengizi
TAED
57* 1643
Der-Medh-i Bâğçe-i Pür Handek
başlıklı yirmi bir beyitlik fasılda şair, şehrin türlü türlü
çiçekler ve ağaçlarla bezeli yerlerini anlatır:
Odur bir dil-güşā-yı cāy-ı ħurrem
Gören Ǿādemde ķalmaz ġuśśa vü ġem [b.159]
….
Ķarār itmiş durur deryāya ķarşu
Sürer deryā dem-ā-dem pāyına rū [b.161]
İbn Batuta’nın “Sinop'ta denize doğru bel vermiş dağa çıkıldığında eteklerinde bağlar,
bahçeler ve gürül gürül akan sular” gördüğünü ifade ettiği satırlardaki tepe ve o tepe üzerinde
yer aldığını söylediği Hızır-İlyas makamı ve dağın eteklerindeki Seyyîd Bilal türbesi
TaǾrîf-i
Bozdepe
başlıklı fasılda anlatılmıştır. Bu fasıl aynı zamanda şehre gelen seyyah ve dervişlerden,
şehrin seyyahlarca da sözü edilen Yalı Mahallesi’nden ve meyhanelerinden de söz edildiği bir
bölümdür.
Ħıżırlıķdur ziyāret-gāhı anuŋ
Odur pür mürtefiǾ pįri aŧānuŋ [b.169]
…..
Niçedür tekyesi saǾd-ı Bilāl’üŋ
O şeyħ-i İslām ol śāĥib-kemālüŋ [b.174]
Şair, bu bölümün sonunda lafı uzattığından ve artık güzellerin övgüsüne geçmesi
gerektiğinden dem vurarak bu eseri yazmaktaki asıl maksadının şehirdeki güzelleri övmek
olduğunu söyler ve
Vasf-ı Dilberân
faslına geçer. Bu fasılda çoğunluğu şehir esnafından olan on
üç güzel delikanlı isimleri zikredilerek anlatılır. Kimi yeniçeri, kimi kale muhafızı, kimi sarraf,
kimi katip olan bu güzeller âşıkların aklını başından alır. Onların güzellikleri övmekle bitmez.
Bu fasılda, adı ve meslekleri açık olarak söylenen güzellerden başka şairin isim vermeden
andığı gayrimüslim güzeller de söz konusu edilmiştir. Bunların da kimisi kuyumcu kimisi
marangozdur. Bu güzeller arasında şairin gönlünde yer eden güzel ise Mustafa isimli bir
delikanlıdır.
1644
* TAED
57
Gülçin TANRIBUYURDU
Lakap /İsim
Meslek
Kuloğlu
16
Mustafa
yeniçeri
Abdi Şâh
kale muhafızı
(Şeker zülf) Ahmed
hâfız
(Yahşi zülf) Pîr Muhammed
sihir ve büyü ile meşgul
Hˇâce Hasan oğlu Rıdvân (Ahmed)
hânende
Hˇâce Abdî oğlu Fazlî
ilimle meşgul
Mahmûd
kale muhafızı
Türk Memi oğlu Mustafa
ilimle meşgul
Hacı Hüseyn oğlu Ahmed
hamamcı
Elmacızâde
asker / toprak sahibi
Şeyh tekye-dâr oğlu Muhammed
-
Ahmed Çelebi oğlu Mahmûd
katip
Mustafa
gayrimüslim (kuyumcu veya dülger olarak
anılan zümreden)
Beyânî, Sinop şehrinin güzellerini anlattığı bu fasıldan sonra şehrengiz metnini başta da
sözü edilen beş beyitlik bir gazel ile sonlandırır. Metnin sonlarında adını andığı ve gönlünü
kaptırdığını söyledi Mustafa isimli güzele yazılmış olması muhtemel bu manzûme,
Efendüm bilürem gerçi bilinmez ķullaruŋ çoķdur
BEYĀNĪ’dür velį Ǿuşşāķuŋ içre gün gibi meşhūr [g./b.5]
şeklindeki mahlas beytiyle son bulur.
Sonuç
Beyânî’nin
Sinop Şehrengizi
edebiyatımızda Sinop şehrini anlatan tespit edilen tek
şehrengiz olması bakımından önemlidir. Şekil ve muhteva olarak bu türde yazılmış diğer
eserlerle benzerlik gösterse de şehrin tarihî ve doğal güzelliklerine ilişkin son derece ayrıntılı
betimlemeler içermesi bu eseri ayrıcalıklı kılmaktadır. Edebiyatımızda şehrengiz türündeki
diğer eserlerin genelinde, övgüsü yapılacak şehrin adı bir iki beyitle anılıp söz konusu şehrin
havası, suyu ve doğal güzellikleri klasik edebiyatımızın klişe ve mazmunlarıyla anlatılırken bu
eserde şair daha önce de ifade edildiği üzere adeta bir seyyah edasıyla Sinop şehrinin kalesini,
camisini, Boztepesi’ni ayrıntılı bir biçimde tasvir etmiştir. Bu tarihî ve doğal güzellikleri ayrı
fasıllarda ele alarak eserini özgün hâle getirmeyi de başarmıştır.
16
Pakalın’ın verdiği bilgiye göre; esasen İstanbul’daki askerlere Kapıkulu yani Pay-ı Taht askeri, vilayetlerdeki
askerlere de Yerli Kulu denilirdi. Bazı kere Yerlikulu neferatına asker ilave olunur, bunlara da Kuloğlu derlerdi.
(Mehmet Zeki Pakalın,
age
.,
s.
330).