Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/73
tarix14.07.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#55525
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   73

Kur’an’da müşkil bir mesele: Cehennem azabının ebediliği 
 
81 
Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi Begavî (ö. 516/1122) bu rivâyeti naklettikten 
sonra şu değerlendirmeyi yapar: Ehl-i sünnete göre İbn Mes’ûd bu sözüyle –
şayet ona ait olduğu sâbitse- müminlerden kimsenin cehennemde 
kalmayacağını ifade etmektedir, kâfirlerin yerleri ise ebedî olarak dolu 
kalacaktır.
108
  İbn Mes’ûd’a nisbet edilen başka sözler de, onun yukarıda 
zikredilen sözüyle günahları yüzünden cehenneme girmiş müminleri 
kastettiği yorumunu desteklemektedir. Muhaddis ve Hanbelî fakîhi İbn 
Receb’in isnâdını “ceyyid” diye nitelendirip kaydettiği bir rivâyete göre İbn 
Mes’ûd “Şayet cehennem halkına, ebedî olan cehennemde dünya günlerinin 
sayısınca kaldıktan sonra bir gün (gelip oradan çıkacakları) vaat edilmiş 
olsaydı, onlar o günle sevinirlerdi. Çünkü her âtî yakın sayılır”
109
 demiştir. 
Buna göre o, inkârcıların cehennemden aslâ çıkamayacaklarını dile 
getirmektedir. Öte yandan Hâkim en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014) öbür dünyada 
cehennemlik olmuş ehl-i tevhid için meleklerin, peygamberlerin, müminlerin 
ve Cenâb-ı Hakk’ın şefaat edecek olmasını konu edinen uzunca bir rivâyeti 
İbn Mes’ûd’dan nakleder. İbn Mes’ûd, rivâyet sırasında Müddessir sûresinin 
42-45. âyetlerini okur ve bu âyetlerde sözü edilen dört sınıf (namaz 
kılmayan, yoksulu doyurmayan, bâtıla dalan ve cezâ gününü yalanlayan) 
insanda hiçbir hayrın bulunmadığını (dolayısıyla cehennemde kalacaklarını), 
kendinde bir hayır bulunan hiç kimsenin ise cehennemde (sonsuza dek) 
konaklamayacağını belirtir ve sözlerini –ana hatlarıyla- şu şekilde tamamlar: 
Cenâb-ı Hak cehennemden artık kimsenin çıkmamasını irade buyurunca 
cehennemliklerin yüzlerini ve ten renklerini değiştirir (ki, şefaatçiler tanıyıp 
da onlar hakkında  şefaatçi olmak istemesin). Cehennemlikler oradan 
çıkarması için Cenâb-ı Hakk’a yalvarırlar. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak 
Alçaldıkça alçalın orada, bana karşı konuşmayın artık!” (Müminûn 
23/108) buyurur. Bu buyruk üzerine cehennem üzerlerine kapatılır, artık 
onlardan hiçbir beşer çıkamaz”. Hâkim, bu rivâyetin Buhârî ve Müslim’in 
şartlarını taşıdığını belirtmiş Zehebî de ona muvâfakat etmiştir.
110
 Diğer 
taraftan, ölümün cennetle cehennemin ortasında alaca bir koç suretinde 
                                                 
108
 Begavî, Me‘âlimü't-tenzîl, IV, 202. 
109
 İbn Receb, et-Tahvîf mine’n-nâr, s. 275. 
110
 Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, VIII, 3032-3034; ayrıca bk. İbn Receb, a.g.e.
s. 233.  


Mustafa Altundağ 
 
82 
boğazlanıp öldürülmesiyle ilgili daha önce zikredilen hadisi (bk. A/7) İbn 
Ebû Hâtim, İbn Mes’ûd’dan nakleder. Rivayetin sonunda şu ifade yer alır: 
“Bunun üzerine cennet halkı öyle sevinir ki, bir kimse sevinçten ölecek olsa 
onlar ölürlerdi; cehennem halkı üzüntüden hıçkıra hıçkıra öyle ağlarlar ki bir 
kimse hıçkırıktan ölecek olsa onlar ölürlerdi”
111
 
Delâleti açık bu rivâyetler dikkate alındığında  İbn Mes’ûd, inkârcıların 
cehennemden asla çıkmayacakları görüşünde olmalıdır. Tartışma konusuyla 
ilgili olarak ona nisbet edilen söz ise açık değildir. Burada yapılması gereken 
şey, kapalı olan sözü uygun bir manaya hamletmektir. İbn Mes’ûd’un 
konuyla ilgili diğer sözleri dikkate alındığında, en doğru yorum, onun âsî 
müminleri kastetmiş olmasıdır. 
d) Ebû Saîd el-Hudrî. Sahâbeden Ebû Saîd el-Hudrî’nin, inkârcılar için 
azabı sonlu gördüğünü öne sürenler, Ebû Nadre’den gelen bir rivâyete 
dayanırlar. Buna göre Ebû Nadre şöyle demiştir: Ebû Saîd el-Hudrî veya 
Câbir b. Abdullah ya da sahâbeden birisi dedi ki: Hûd sûresinin 107. 
âyetindeki “”…Rabbinin dilediği müstesnâ, şüphesiz Rabbin dilediğini 
yapandır” (Hûd 11/107) meâlindeki ifâde, Kur’an’da “cehennemde 
ebedîdirler” (hâlidîne fîhâ) sözünün geçtiği her âyeti sınırlandırıcı, ona 
hâkim durumdadır”.
112
 Yani Hûd âyetindeki istisnâyı “cehennemde 
ebedîdirler” sözünün geçtiği her âyet için getirilmiş kabul etmek gerekir.  
Her şeyden önce belirtilmelidir ki bu rivâyetten Ebû Saîd’in bu görüşte 
olduğunu kesin bir dille söylemek mümkün değildir. Çünkü râvî onun adını 
üç ihtimalden birisi olarak zikretmiştir.
113
 Bir görüşün taraftarının çokluğu, 
onun kuvvetliliğini –kısmen de olsa- gösterse bile, taraftar sayısını şişirmek, 
söylediği kesin olmayan veya sözünün delâleti açık olmayan şahısları da 
aynı gruba dâhil etmek isabetli olmaz. Bu gibi durumlarda en azından 
ihtiyatlı bir dil kullanmak gerekir.  
Öte yandan bu sözün Ebû Saîd’e ait olduğu farz edilse bile, söz konusu 
istisnânın ilgili her âyet için geçerli olduğunu söylemek, Kur’an’a göre 
cehennemin sonlu olduğu sonucunu vermez. Çünkü Hûd âyetindeki istisnânın 
kâfirleri de içine aldığı hususu herkesin kabulü değildir. Âyetin tahlilini 
                                                 
111
 İbn Ebû Hâtim, Tefsîr, VII, 2410. 
112
 İbn Kayyim, Hâdi’l-ervâh, s. 346; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, IV, 476. 
113
 bk. San’ânî, Ref‘u’l-estâr, s. 8.
 


Kur’an’da müşkil bir mesele: Cehennem azabının ebediliği 
 
83 
yaptığımız kısımda da belirttiğimiz gibi, istisnâyı kâfirleri de içine alacak 
tarzda yorumlamak birçok açıdan zorlama bir tevil olarak ortaya çıkmaktadır. 
Zaten ilk dönem İslâm âlimlerinden hiç birinin de bu yönde açık bir beyanı 
yoktur. Aksine İbn Abbâs, daha önce geçtiği gibi, istisnâyı ve ilâhî meşîeti, 
“Allah kâfirlerin cehennemde kalmalarını dilemiştir” sözleriyle tefsir etmiştir.  
Sonra, kıyâmet günü ölümün alaca bir koç suretinde boğazlanıp 
öldürüleceğine dair rivâyetin meşhur râvîsi Ebû Saîd’dir. Onun Hz. 
Peygamber’den rivâyet ettiğine göre ölüm, cennetliklerin ve 
cehennemliklerin huzurunda boğazlanacak, ardından her iki gruba da ayrı 
ayrı “artık (bulunduğunuz yerde) ebedîlik var, ölüm yok” denilecektir (A/7). 
Ayrıca âhirette cehennemlik olmuş muvahhidler için meleklerin, 
peygamberlerin, müminlerin ve Allah Teâlâ’nın  şefaatte bulunacağına, 
neticede cehennemde kalbinde zerre ağırlığınca imân bulunun hiç kimse 
kalmayacağına dair sahih rivâyetlerde de Ebû Saîd’in adına sıkça 
rastlamaktayız. Bu ve benzeri veriler göstermektedir ki Ebû Saîd, kâfirlerin 
cehennemde ebedî kalacakları, günahları yüzünden cehennemlik olmuş ehl-i 
tevhidin ise bir süre sonra şefaatle kurtulacakları bilgisinin önemli 
kaynaklarındandır. Bu açık ve kesin veriler varken, onun anlamı kapalı bir 
sözünden hareketle cehennemi sonlu gördüğünü söylemek oldukça zordur. O 
sözüyle –gerçekten ona aitse- bir süre ateşte yanacak olan ehl-i imanı 
kastettiğini söylemek daha isâbetli bir yaklaşım olsa gerektir.  
e) Ebû Hüreyre.  İbn Mes’ûd’a nisbet edilen sözün bir benzeri Ebû 
Hüreyre’den de nakledilir. Rivâyete göre o, “Zaman gelecek cehennemde 
kimse kalmayacak” demiş ve ardından Hûd sûresinin 107. âyetini 
okumuştur.
114
  İbn Mes’ûd rivâyeti hakkında söylenenler bu rivâyet için de 
geçerlidir. Bu yüzden üzerinde fazla durmaya gerek yoktur. Ancak şu da 
belirtilmelidir ki ölümün öldürülmesiyle ilgili Ebû Saîd el-Hudrî’den gelen 
rivâyetin bir benzerî Ebû Hüreyre’den de nakledilir.
115
 Dolayısıyla Ebû 
Hüreyre’nin cehennemi kâfirler için sonlu gördüğünü söylemek zordur. 
f) Abdullah b. Amr b. Âs. Ona nisbet edilen söz İbn Mes’ûd’a isnad 
edilenle ile benzerlik arz eder: “Cehennemin üzerine öyle bir zaman gelecek ki 
                                                 
114
 Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, IV, 478. 
115
 Hâkim, el-Müstedrek, I, 120. 


Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə