Bu eser, Gönüller Sultanı Abdurrahim Reyhan (Erzincanî)



Yüklə 1,89 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə50/89
tarix01.08.2018
ölçüsü1,89 Mb.
#60441
növüYazı
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   89

                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
196 
Şimdi bu zamanımızda bir mürit ruhu ne kadar terakki ederse etsin 
cesetle ünsiyet yapamıyor. Onun için haberdar etmiyorlar. Hayırlısı 
da bu oluyor.  
Çünkü  cesedin  şeriatı  tamam  olacaktır.  Cesedin  nesafeti,  nezafeti 
tamam  olacak.  Olduğunda  buna  manevi  nikâh  deniliyor.  Yani 
manevi nikâh ne oluyor?  
Cesetle ruhun ünsiyet etmesidir.  
Şimdi edemiyor. Edemediği gibi cesedini haberdar etmiyorlar. 
Nasıl mesela diyelim ki şimdi şu lamba kaç mumluk?  
(Her şey misalle anlaşılır. Misal vermeye de gücümüz yoktur da) 
Yüz mumluk.  
Buna  şimdi  yüz  elli  mumluk  karşılığı  cereyan  versek,  patlar, 
dağıtır.  Ama  yüz  elli  mumluk  lamba  da  vardır.  Ama  bu  yüz 
mumluk lamba bu cereyanı taşıyamıyor.  
Mesela  şimdi  günümüzde  eğitimde  eksiklik  var.  Zahirde  zahir 
şeriat  var,  insan  cismiyle  şeriatta  olacak.  Ama  şeriat  şimdi 
tekemmül ettiremiyor, tekemmül yok. Bugün bir insanda, şimdi hiç 
kimsede Şeriat tekemmül edemiyor. Yani ruhu taşıyacak bir kalıp 
değil.  
Hâlbuki  Evliyaullah  velayetine  o  ruhu  almıştır,  artık  ona 
muamelesini yaptırıyor, eğitimini yaptırıyor.  
Mesela  bir  mürit  hâl  tecellisinden,  hâlinden  haberdar  olmasa, 
tecelli  suri,  tecelli  manevi,  tecelli  zat  bunları  hiç  bilmese  de  ruhu 
bunları  görür,  yaşar,  fakat  cesedinin  bundan  haberi  olmaz.  Ne 
zaman ki ölüm anında, o öleceği haleti nezi’de o zaman nimeti ona 
gösterilir. Ölüm anında hâlinden haberdar ederler.  
Şimdi öyle, her şey zamana göredir. Bu zamanımızda bir defa zahir 
adap kalkmış. Hâlbuki zahir adap, tarikatta zahir adap, çile varmış. 
Bak niye? Salih Baba'nın fermanında ne buyuruyor? 
Kakıyıp döğerse artır hubbunu   


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
197 
Sevdiği deriyi çok çiğner debbâğ 
 
Türlü türlü renklere boyar anı 
Taşlara çalar ta olunca dibâğ   
Bu zamanımızda zahir adap kalktığı gibi zahir çile de kalkmış.  
Yani  seyr-i  sülûk  da  kalkmış.  Şimdi  seyr-i  sülûk’ün  muhatabı, 
karşılığı çileyi de kaldırmışlar.  
Onun  için  Elhamdülillah,  neyimize  lazım,  bize  ne  emredilmişse 
onları hizmet bilelim. Tarikatta hizmetin azı, çoğu olmaz. Yeter ki 
az  da  olsa  biz  onu  hizmet  olarak  kabul  edelim,  hizmet  olarak 
bilelim.  

 
Bir  de  mümkün  olduğu  kadar,  bildiğimiz  kadar, 
yapabildiğimiz  kadar,  gücümüz  dâhilinde  helâli-haramı, 
hayrı-şerri tatbik edelim.  

 
Bir  de  bağlandığımız  yere  sımsıkı  bağlanalım.  Ondan 
ancak ve ancak rıza isteyelim, rıza bekleyelim.  
Ama  bu  zamanımızda  rızanın  nasıl  kazanılacağını  biz  bilemeyiz. 
Zaten bilinmez ki.  

 
Acziyetimizi, 
mahviyetimizi 
bilelim, 
yokluğumuzu 
bilelim.  

 
Mümkün olduğu kadar insaflı, merhametli olalım.  

 
İnsanlara  karşı,  artık  adamına  göre,  yerine  zamanına  göre 
şefkatli, hürmetli olalım.  

 
Normal ibadetimizi yapalım, hizmetimizi yapalım.  

 
Rabıtamıza  çok  bağlanalım,  rabıtamıza  her  şeyimizde 
sığınalım,    her  daraldığımız  zaman  ondan  yardım 
isteyebilelim. Her geniş zamanımızda da unutmayalım.  
Mesela tarikatta bütün büyükler destur, destur, destur demeyi amel 
olarak işlemişler, bizlere de tavsiye etmişler.  


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
198 
Desturun anlamı, manası nedir?  
İnsan  destur  dediği  zaman  şeyh  efendisinden  müsaade  alıyor. 
Müsaadeyle her işini yapıyor.  
Bismillah destur ya Hazreti Pîr ne demektir?  
Destur alıyor-müsaade alıyor; kalkıyor,  
Destur alıyor-müsaade alıyor; oturuyor,  
Müsaade alıyor; yiyor, içiyor. Hep ondan müsaade alıyor. Ne güzel 
bir amel, ne büyük bir ameldir.  
Ama  bu  böyle  olmazsa  daraldığımız  zaman  da  zaten  medet 
diyemeyiz.  Desek  de  biraz  geciktirirler,  dolaştırırlar,  ezerler, 
büzerler.  
Sadık  olmamız  lazım.  Onlar  da  sözlerinde  vefalarını  yaparlar, 
gösterirler. Bizim sadık olmamız gerek.  
Sadık  olmamızda;  işte  neme  lazım  sana  işte  bir  gölge  git  yat. 
Tamam daha gerisine karışma, hiçbir yere sağa sola geriye bakma, 
onlar ne yapıyorsa sen de yap.  
Akdağmadeni’nde Hafız Bedrettin (herhalde kendisi de yaşlıymış) 
müritlerinden bir tanesiyle görüştük. Hatta bir şey var yani kemalat 
da görünüyor. Fakat onlardan  bir tanesi diyor ki
—Bizim  şeyh  efendimiz  illa  ki  müridini  sülûka  koyar,  hiç 
koymadığı  mürit  yok,  koyar.  Sülûksüz  tarikat  olmaz,  sülûksüz 
terakki olmaz, diyormuş.  
Şimdi biz ondan mı amel edeceğiz? Onlara inanan gitsin ondan el 
tutsunlar, o zaman onun hizmetini görsünler.  
Bizim efendimiz de dedi ki
—Seyri  sülûkü  kaldırdılar.  Zahir  adabı  da  kalktı,  kolaylaştı;  seyri 
sülûk da kalktı kolaylaştı. Tarikatımız çok kolaylaştı.  
Seyri  sülûkün  yerine  yalnız  gönül  meşakkati  çektirirler.  Mesela 
senin elinde çıkan, parmağında çıkan bir yara veyahut da kazadan 


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
199 
olsun veya herhangi bir kendi kendinden vücudunda olan bir arıza, 
hastalık, onun seyri sülûk yerine terakki olurlar.  
Allah'a  şükür  zahir  adabı  da  zaten  gönle  bağlamışlar.  Ama 
gönülden unutmayacaksın tabii. Her zaman zahirdeki adabın neyse 
gönülden yapacaksın.  
Bu şimdi müridi ne yapar?  
Tekebbür sahibi etmez.  
Daima müridi ne yapar?  
Yani  alçaltır,  tevazuyu  andırır,  tevazuyu  yaşatmış  olur.  Şimdi  bu 
zamanımızda tevazu da zaten hazmedilmiyor. Ama adamına göre, 
yerine göre, lazımsa yapacaksın.  
Ama  icabında  bunu  sen  yapabilir  misin?  Çarşıda  çıktığın  zaman 
görmüş olduğun hep insanların ayağının altına yüzünü koyabiliyor 
musun?  Bunların  hepsi  benden  iyi,  buraya  yatayım  da  yüzümü 
çiğnesinler diyebiliyor musun?  
Bunu gönülden yapabilmek zaten yetmiş beş bin evrat çekmekten  
daha  fazla  seni  terakki  ettiriyor.  Ama  bu  zahirde  bilinmiyor, 
görünmüyor. Tatbikatı yok çünkü sen de bilmiyorsun.  
Mesela  bir  insan  sülûka  koyulsun  bunun  çeşitli  çeşitli  zahirde 
ibadeti  ameli  olsun,  ne  kadar  olursa  olsun  bunların  hepsinin  sonu 
nedir? 
Hepsinin sonu mahviyettir. Mahviyete düşmedikten sonra onlar hiç 
hava olur.  
Allah'a  şükür  seni  bir  mahviyete  düşürmüşler  sen  daha  ne 
istiyorsun yahu? 
Hatta buyurmuştur aşkın bile nihayeti mahviyettir.  
Aşk  da  bir  varlıkmış,  ondan  da  geçecekmiş  insan.  Hâlbuki  Salih 
Baba  "Aşkım  bana  oldu  Burak"  buyurduğu  halde;  ondan  da 
geçilecekmiş.  


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə