Bu eser, Gönüller Sultanı Abdurrahim Reyhan (Erzincanî)



Yüklə 1,89 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə52/89
tarix01.08.2018
ölçüsü1,89 Mb.
#60441
növüYazı
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   89

                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
204 
nimet  sana  bir  gün  verilecek.  Ama  nasıl  bir  nimet  ki;  o  nimet, 
itimat edin ki en büyük kapı, en büyük nimettir.  
Erken vermiyorlar, çırpın çırpın dur vermiyorlar. Yani erken istese 
de zaten eline geçmez de mühim olan
Nimetim  benim  buradadır,  er  geç  buradan  verilecek  demek  ve 
onunla çırpınmasıdır.  
Öyleyse  başka  bir  yere  gitmek  mi?  Veyahut  da  onunkisi  bana 
burada  artık  bir  şey  vermeyecekler,  bir  şey  sahibi  olmayacağım 
demek mi olur?  
Yok. 
 Niye buyrulmuş ki; 
Yâ kabz et rûhumu ya aç bu râhı 
 
Peki, bırakıp kaçsaydı niye öyle demiş?  
Mademki  “ya  kabzet  ruhumu  ya  da  bu  rahı  aç”,  diyor.  Öyleyse 
demek  ki  bırakıp  gitseydi,  bunu  niye  böyle  demiş?  Yani 
sabırsızlığından mı? demiş.  
Yok. 
Artık son demine gelmiş.  
Mesela  bak  şimdi  orada  soba  yanıyor,  sıcağı  buraya  az  vuruyor, 
değil mi? İnsan yaklaştıkça onun sıcağı çoğalır, yaklaştıkça çoğalır. 
Ta ki onun içine girinceye kadar. Girdikten sonra, yandıktan sonra, 
ne sıcağı kalır, ne meşakkati, ne de bir şeyi kalır.  
Ama gerçi o biliyor
 
Bir yerde ki gül yoktur o gülşâneye varmam 
             Hem sohbet-i pîr olmadığı hâneye varmam 
             Aşk ehlinin ahvâlini pervâneye sormam 
Nasıl pervane, kepenek (kelebek) ateşe kendini bile bile atıyor, onu 
yakıyor,  demek  ki  aşk  ehli  de  aşk’tan  her  ne  kadar  o  hararet 


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
205 
kızdırsa bile yine ondan kaçamıyor, oradan dönemiyor. Yine oraya 
gidiyor.  
Ama o aşk ona
Aşk’tır beni avare eyleyen 
Aşk’tır beni ser candan eyleyen 
Aşk’tır beni zarı zarı ağlatan 
Aşktan  doğan  herhangi  sözlerine,  hareketlerine,  onu  bilmeyenler, 
onu  anlayamayanlar,  tabii  onu  yaşayamayanlar  diyorlar  ki 
sabırsızlık etmiş sabretmemiş. 
Ama aslında bir de var ki bir insan gelen bu cezbeyi teskin etmesi 
zaman  zaman  teskin  etmesi  lazım.  Eskiden  cezbeye  çok  kıymet 
vardı,  hürmet  vardı.  Şimdi  bu  zamanımızda  cezbeye  de  kıymet 
vermiyorlar. Çünkü niye?  
Eskiden cezbe hoş görülüyordu, herkes tarafından gıpta ediliyordu. 
Fakat  şimdi  tenkit  ediliyor.  Tenkit  ediliyorsa  tarikat  sahipleri 
tarikatın  hiçbir  şeyinin  böyle  ucuz  olmasını  mülevves  olmasını 
istemezler.  Kıymetli  bir  cezbeyi  bile  muhalifler  bunu  tenkit 
etmesinler diye ondan da geçin diyorlar. Onu da teskin et diyorlar.  
Evet  şüphe  yok  itimat  edin  ki  şimdi  bu  zamanımızda  hizmetin 
azlığı çokluğu bizim için mevzu değil, inanın buna.  
Bizim için mevzu olan Rabıtamız.  
Rabıtamıza, mürşidimize olan sevgimiz. Bunu muhafaza etmemiz, 
bunu çoğaltmamız.  
Zaten bu olursa, bunu muhafaza ederse insan az hizmetine de çok 
hizmetine  de  sahip  olur.  Ama  tabii  hizmettir,  ne  kadar  az  olursa 
olsun hizmettir; onu basit görmek yok.  
Sonra  biz  öyle  inanacağız  ki  bizim  pirlerimiz  bizi  hizmetimizden 
dolayı değil…  
Ne hizmetimiz var ki?  


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
206 
Ama  olsun  biz  onu  yine  emir  olduğu  için  kıymetli  bileceğiz,  çok 
kıymetli bileceğiz. 
Fakat bizim nimetimiz hizmetimizin karşılığı değil. Bunu da böyle 
bileceğiz.  
Yani  onların  merhametleri,  onların  gani  olmaları,  onların 
merhametli şefkatli olmalarından bileceğiz, oradan bileceğiz.  
Eğer  zaten  oradan  bilmezsek  hizmetimiz  çok  da  olsa  nimete 
mazhar  olunmaz.  Mürşide  çok  hizmet  görenler  olmuş, 
hizmetlerinden beklemişler de hiçbir nimete mazhar olamamışlar. 
Derler; 
—Horasan'da  halı  dokumasını  işitmişler  ama  eninden  ucundan 
haberleri yok.  
Şimdi tasavvuf kitaplarını okuyorlar, mesela diyelim ki başka her 
bir  tarikatın  eğitimi  değişir,  hâli  değişir.  Onlardan  bir  şeyler 
işitiyorlar,  duyuyorlar.  Halbuki  bu  zamanımızda  zahiren  bunların 
hepsi kalkmış. Mesela yine geçmişin adabını tatbik eden tarikatlar 
var. Mesela hizmetini de gören tarikatlar var.  
Ama  bizim  tarikatımızda  şimdi  bunlar  kalkmamış  da 
kolaylaştırılmış,  veya  da  gizlenmiş,  sindirilmiş.  Anlaşıldı  mı 
efendim?  
Bunlar sindirildiyse demin ifade ettiğimiz gibi mesela mürit gönül 
muamelesinden tatmin olamıyor da; 
—İllaki ben çile çekeceğim, yemeyeceğim, aç duracağım veyahut 
ta çok ibadet edeceğim. Veyahut da mesela nefsimin arzularını terk 
edeceğim, derse; 
Evet,  nefsin  arzuları  vardır;  meşru,  bir  de  gayrimeşru.  Bir  yasak 
olmayan, bir de yasak olanlar, haram olanlar vardır.  
Fakat bizde mühim olan bir insan mesela rabıtasıyla her işini, her 
ef’alini rabıtasıyla işlerse onlar emir hududunda olur. Başka hiçbir 
zarar gelmiyor, hem de terakkisi de muazzam oluyor.  


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
207 
İşte bunu biz anlatamıyoruz, yahu !!  
Onlar illaki yok; karşısındakileri görüyor, ben de öyle olacağım.  
Git kardaş öyle ol sen! Daha ne edeyim. 
Abdülhalik Gücdüvani Hazretleri ne buyurmuş?  
—Zahirinizi  gözetmeyin,  zahirinizi  gözetirseniz  batınınız  harap 
olur. 
Elbiseyle mi gözetmeyin demiş? Elbiseyi burada kastetmemiş.  
Kendinizi  amelle  süslemeyin,  amelle  gözetmeyin.  Zahirinizi 
gözetmeyin, zahir gözetmek batın harabatına işarettir.  
Yani hepsi geliyor mahviyetin başına. İşte bunu anlatamıyorsun. 
Nakşibendî Efendimizin emri de bu.  
—Sair tarikatların nihayet kârını bidayete getirdik.  
İşte nedir?  
Bizim tarikatımızda bidayeti de mahviyet, nihayeti de mahviyet.  
Ama  bidayetindeki  mahviyeti  iradenle  yapıyorsun,  nihayetindeki 
mahviyet artık o kendi hâl bir hakikat sende tecelli ediyor iradenle 
değil.  
Bu  iradeyle  yapılan,  öbür  iradesiz  yapılana  karşı  mecaz  oluyor. 
Ama  mecazdan  da  hakikate  geçiliyor.  Ama  bu  mecaz  hakikate 
köprüdür.  
Evet, olduğun gibi görün; göründüğün gibi ol.  
Fakat bu zamanımızda olduğumuz gibi görünmek olmuyor. İşte o 
da olmuyor. Artık siyaset, burada da bir siyaset şarttır.  
Ama ne mesela?  
Sadakatinde,  doğruluğunda,  muamelende,  almanda,  vermende; 
olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol.  


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə