Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   138

54

GİRİŞ


geçerlidir.  Örneğin  bilinçdışı,  doğal  akışına bırakıldığında,  olumlu  ve 

olum suz  içerikler  birbirini  izler.  Aydınlık  bir  ilkeyi  canlandıran  bir 

fantezinin,  hemen  ardından  karanlık  bir  ilke  imgesi  gelir.  Olumsuz 

türdeki coşkusal tepkilerde,  bilinçte büyük bir düşünce çabası güdülür. 

Bu  ilişkileri,  ruhsal  enerjinin  hareketleri  ve  «devir»leri  ayarlar:  arala­

rındaki  yaşamsal  gerilim  böylece  korunmuş  olur.  Bütün  bu  ikili 

karşıtlar,  yalnızca  içerik  bakımından  değil,  enerjetik  yoğunluklarına 

göre  de  karşıttırlar.  Düzenin  bütününde  enerji  miktarı  değişmez; 

değişen  yalnızca dağılımdır.

Fizikteki  enerji  saklanması  ile  Platon’un  «kendi  kendini  harekete 

geçiren  ruh»  kavramı,  arketip  açısından  birbirine  yakındır.  «Hiçbir 

ruhsal değer, aynı yoğunlukta, başka bir değerle yer değiştirmeden yok 

olamaz.»

Demek  ki  enerji,  enerji  saklanması  yasasına  göre,  yer  değiştire­

bilm ektedir.  Örneğin  bilinçdışının  enerji  yükü,  bilincin  enerjisi 

azaldıkça artar. Enerji aynı zamanda iradenin yöneltilmiş bir eylemi ile 

karşıt  kutba  atlayabilir.  Freud  buna  yüceltme  (sublimasyon)  demekte­

dir;  ancak Freud'un  sözünü  ettiği  enerji,  cinsel  enerjidir.

Libido  birikirse,  nevrotik  belirtilere,  komplekslere  yol  açar. 

Karşıt  kutuplardan  biri  tamamiyle  boşaldığı  zaman,  karşıtlar  çifti 

parçalanır. Bu hafif bir nevroz  vakasından tutun da, kişiliğin topyekûn 

bölünmesine  ya  da  parçalanm asına  kadar  her  türlü  ruhsal  bozukluğa 

yol  açabilir.  Çünkü  bilincin  yitirdiği  enerji,  bilinçdışına  akmakta  ve 

içeriğini,  arketipleri,  bastırmaları,  kompleksleri  harekete  getirmekte­

dir;  harekete  geçen  bu  içerikler,  canlanıp,  kendilerine  özgü 

yaşamlarıyla  bilince  akmakta,  çoğu  kez  davranış  bozukluklarına  ve 

psikozlara  yol  açmaktadır.

Öte  yandan,  tamamiyle  bir  örnek  enerji  dağılımı  da  tehlikelidir. 

Hareketsizlik,  nötürlük,  cansızlık  ifadesidir.

Enerji  akımının iki  yönü vardır:  İleri  ve geri hareket zaman içinde 

birbirini  izler.  İleri  hareket,  yönünü  bilinçten  alır,  yaşamın  bilinçli 

gereksinim lerine  sürekli  olarak  uymaya  çalışır,  bunun  gerektirdiği 

davranışsal  ve  işlevsel  tipin  ayrımını  yapar.  Bunu,  çatışmaları  çöze­

rek,  karşıt  kutuplan  eşgüdümleyerek  başarır.  Bilinçli  uymada  başarı-




GİRİŞ

55

sizlik olursa, bunun doğuracağı bilinçdışında bir yoğunlaşma, ya da bir 



bastırma,  enerjinin  tek-yanlı  birikmesine  yol  açar;  bu  yüzden  de  aşırı 

derecede  yüklü  bilinçdışı  içeriği  yüzeye  çıkar,  bu  da  geri  harekettir. 

Eğer bilinç, zamanında araya girmezse, kısmî bir gerileme (regresyon) 

bireyi daha önceki gelişim evresine götürür, bu da bir nevroza yol aça­

bilir;  tam  gerileme  durumundaysa,  bilinç,  bilinçdışının  içeriği  seline 

kapılır,  psikozu oluşturur.

İleri  geri  hareket,  yalnızca  aşırı  biçimlerde  düşünülmemelidir. 

G ünlük  yaşam ım ızda,  sayısız  büyük,  küçük,  önem li,  önem siz 

hareketlere  rastlamaktayız.  Her  dikkat  eylemi,  ruhsal  güç  sarfının, 

iradenin  her  bilinçli  eylemi,  enerjik  ileri  hareketin  ifadesidir;  her 

yorgunluk,  ya  da  dalgınlık  örneği,  her  coşkusal  tepki,  özellikle  de 

uyku,  gerileme  örnekleridir.  Genellikle,  ileri  hareket,  ruh  işleminin 

olumlu  biçimi,  geri  hareket  ise  olumsuz  biçimidir.  Ancak  doğru 

değildir bu;  her ne  kadar  ideal  normal bir  ruhun  hareketinin  gerçekte, 

yalnızca  ileri  doğru  olması  gerekse  de,  gerilemede,  Freud'un  bu 

konudaki  kanısının  tersine,  Jung'a göre,  olumlu  bir  değer  vardır.  İleri 

hareket,  dış  dünyaya,  bireyin  iç  yasasına  uyma  gereksiniminden  kay­

naklanır.  Bireyde  gerileme  bir  bozukluk  belirtisi  olabilirse  de,  denge 

sağlamak  için  bir  yöntem  de  olabilir.  İmgeleri  canlandıran  ve  onları 

örneğin  düşlerde,  bilinçdışından  yükselten,  gerilem edir;  bilinci 

zenginleştirir.  Çünkü  ayrışmamış  da  olsa  yeni  ruhsal  sağlığın  tohum­

larını  içerir.  İleri  atılmak  için  bir  gerilemedir  söz  konusu  olan.  Enerji 

sürecinin  zaman  içinde  yönelmesinden  ve  hareketinden  sonra  (libido 

yalnızca  öne  ve  arkaya  doğru  hareket  eder)  bu  sürecin  ikinci  önemli 

özelliği  değer  şiddetidir.  Ruhta  enerji  imge  ile  biçimlenir;  bu  nesnel 

ruhtan,  ortak  bilinçdışının  gereçlerinden  yaratıcı  düşlemin  biçim- 

lendirici  gücüyle  yüzeye  çıkar.  Ruhun  bu  yaratıcı  etkinliği  bilinçdışı 

içeriğinin  kargaşasını,  düşlerde,  fantezilerde,  vizyonlarda  ve  yaratıcı 

sanatın her türünde  görünen  imgelere dönüştürür.  Enerjiyi  dönüştüren 

psikolojik mekanizma  simgesidir.  En  son  olarak  da,  bu,  değer  şiddet­

lerine  eşit olan  ve her  bir  burçla,  ya da  içinden  her  bir imgenin  ortaya 

çıktığı  bağlam  ile  ölçülen  imgelerin  anlamlı  yükünü  saptar.  Örneğin 

bir  düşte,  anlamı  bağlam  ile,  bu  bağlam  içinde  kapladıkları  konuma



56

GİRİŞ


göre  değişen  öğeler  vardır.  Düşün  birinde  bir imge,  ya da  motif,  arka 

plandayken,  başka  bir  yerde  ana  figür,  ya  da  kompleksi  taşıyan  araç 

olur çıkar; örneğin ana simgesi, bir baba kompleksi taşıyana oranla, bir 

ana kompleksi taşıyan ruhta, daha çok enerji  yüklüdür ve daha yüksek 

değer şiddetine  sahiptir.

- I I I -

Jung'un psikoterapisi, hem bedensel, hem de ruhsal acıları gidere­

cek,  iyileştirecek  niteliktedir.  Ayrıca,  bir  eğitim  düzenidir,  dinsel  bir 

kılavuzdur,  kişiliğin  biçim  bulmasında yardımcıdır.

Jung, bütün dertlere deva olacak, genel  bir reçete yazmış değildir. 

U yguladığı  yöntem   de,  yöntem in  yoğunluğu  da,  ilgili  vakanın 

gereksinim lerine  göre,  hastanın  ruhsal  yapısına  göre  değişmektedir. 

Birçok vaka vardır, nedeni cinsellik olan, iktidar istemine dayanan.  Bu 

gibi  vakaları,  Freud,  ya  da A dler  açısından  ele  almakta  yarar olabilir. 

Ancak  Freud  için  cinsellik,  A dler  içinse  iktidar  istenci  baş  ilke  iken, 

Jung,  aynı  derecede  önemli  başka  ruhsal  güdüler  de  olduğuna  inan­

m akta,  bu  etkenlerden  yalnızca  birinin  ruhsal  bozuklukları 

doğurduğuna  inanmamaktadır.  Önemi  kesin  bu  etkenden  başka  son 

derecede  önem li  güdüler  de  vardır;  bunlardan  ilki  ve  en  başta  geleni 

yalnızca  insana  aittir;  bu  ruhun  yapısında  varolan  manevî,  dinsel 

gereksinimdir.  Bu  görüş,  kavramının  temeli  olup,  onu  öteki  kuramlar­

dan  ayırır  ve  ileriye  yönelik,  sentetik  yönünü  saptar.  Çünkü,  «manevi 

olan şey, ruhta bir içgüdü olarak, hatta gerçek tutku gibi belirir...  Başka 

herhangi  bir  içgüdüden  türememiştir...  Kendine  özgü  bir  ilkedir  ve 

içgüdüsel  kuvvetin  zorunlu biçim idir.»16

Doğal  içgüdüler dünyası  ile,  içimizdeki  ilkel  biyolojik yaradılışı­

mız  karşısına,  Jung,  ta  başlangıçta,  insanın  ilkel  yapısını  oluşturan, 

geliştiren ve yalnızca insanlara vergi, aynı sınıf ve dereceden, karşıt bir 

kutup  çıkarmaktadır.  «îlkel'in  içgüdüsel  yapısının  değişik  evrelerden

16 

The relations Between the Ego and Ike  Unconscious,

  s.  400.




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə