Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə23/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   138

72

GİRİŞ


«Herkesin  bir  gölgesi  vardır,  bu,  bireyin  bilinçli  yaşamında  ne 

kadar  az  somutlaşmışsa,  o  kadar koyu  ve yoğun  olur,»  der Jung.26

Bölünmezleşme  sürecinin  ikinci  evresi  «ruh  imgesi»  ile  karşılaş­

madır;  erkekteki  ruh  imgesine,  Jung,  «Anima»,  kadındakineyse  «Ani- 

mus»  demektedir.  Ruh  imgesinin  arketip  figürü,  ruhun  tamamlayıcı 

karşı  cinsiyetini  canlandırır;  ona  hem  kişisel  tepkimizi,  hem  de  karşıt 

cinsiyetin  bireydeki  yaşantısını  yansıtır.  İçimizdeki  bireyler  olarak 

taşıdığımız  karşı  cinsiyetin  imgesini  canlandırır.  Gölgemizi  nasıl 

başka  birine  yansıtarak  yaşıyorsak,  içimizdeki  temel  karşı  cinsiyet 

Öğelerini de başkası  aracılığıyla yaşamaktayız. Kendi ruhumuzun  nite­

liklerini  canlandıran  birine  bağlıyoruz.

Gölge'de  olduğu  gibi,  bunda da  bir  iç,  bir dış  belirti  söz  konusu­

dur.  Düşlerde, fantezilerde,  vizyonlarda iç  belirtiyi görürken, farkında 

olmadan başkasına yansıttığımız zaman dış görüntü  söz konusudur.

Animus  ile  Anima'nın  günlük  yaşam  üzerindeki  etkileri  üzerine 

bir  an  düşünecek  olursak,  örneğin  sempati  ve  antipati  büyük  çapta 

Animus  ile  Anima'ya  bağlıdır.  İdeal  imgeler  gibi  bunlar  birbirini 

kaçınılmaz  biçimde  çekerler,  sonra  da  söz  konusu  bireyler  tam  bir 

düşkırıklığına  uğrarlar.  Y ansıtm a kişiler birbirlerini  görür görmez  yer 

alır  hep.  Sanki  çok  eskiden  birbirlerini  tamyorlardır  ve  gerçeği  görme 

yeteneği  yitirilmiştir.

Kendilerini  ayrıştırm am ış  huzursuz  erkekler  görürüz,  içinde 

kadınsı  dürtüler vardır,  coşkularının  oyuncağı  olur;  Animus'un musal­

lat  olduğu  kadınsa,  inatçı,  ukalâdır;  erkek  gibi  tepki  gösterir,  bu  tep­

kiler  içgüdülere  dayanmazlar.  Anima,  güzel  bir  yaratık,  tanrıça,  cadı, 

melek,  cin,  dilenci,  kadın,  orospu,  yakın  arkadaş,  Amazon  v.b.  gibi 

belirebilir.  Edebiyatta  tipik  Anima  figürleri:  Truvaiı  Helen, 

İlahî 

K om edya'daki  Beatrice,  Don  K işot'un  Dulcinea’sı  vb.

26 


The  Relations Between  the  Ego and the  Unconscioıts,

  s.  360.




GİRİŞ

73

d ü n y a



I Ç O U N Y A

Şekil  7

Animus  simgeleri:  Diyonizos,  Uçan  HollandalI,  boks  şampi­

yonu,  siyasal  lider,  hayvanlar,  v.b.  A nim a  simgeleri:  İnek,  kedi, 

kaplan,  mağara,  v.b.

Ruh imgesi ile persona arasında doğru bir ilişki vardır. Persona'da 

zihin  eğilimleri  ağır  basıyorsa,  ruh-imgesi  duygusal  olur.  Çünkü  per­

sona,  insanın  alışık  olduğu  dış  davranışına,  animus  ya  da  anima  içi 

davranışına  tekabül  eder.  Persona,  BEN  ile dış  dünya arasındaki  aracı 

işlevdir,  ruh-imgesi  ise  buna  tekabül  eden  BEN  ile  dünya  arasındaki 

aracı  işlevdir.

A.  BEN  ile dış  dünya arasında aracılık eden  persona'dır.

B.  BEN  ile  bilinçdışının  iç  dünyası  arasında  aracılık  edense 

Animus  ya da Anima'dır.

C.  Dıştan  görülen  ruhsal  durumumuzu  gösteren  hem  BEN,  hem 

persona'dır.

D.  Gözle görülmeyen gizli,  bilinçdışı  iç  niteliğimiz.




74

GİRİŞ


Persona  ile  ruh-imgesi  arasındaki  ilişkiler  dengeleyici  nitelikte­

dir;  maske,  yani  persona,  ne  kadar  katı  ise,  bireyi  doğal  igçgüdesel 

yaşam ından  ne  derecede  koparıyorsa,  ruh-im gesi  o  kadar  eski, 

ayrışmamış  ve  güçlü  olur.  Persona ne  kadar  kuvvetliyse,  o  kadar  katı 

olur,  onu  taşıyan  kişi  de  o  kadar  içten  etkilenir,  tehdidi  altında  kalır. 

Kişinin kendini bunlardan koparıp kurtarması çok güçtür.  Ancak birey 

kendini persona'dan ve ruh-imgesinden ayıramazsa, ne yapıp yapıp bir 

an önce  bunlardan  kurtarm ak gerekir onu.

B ilinçdışı  ruhun  türlü  yanları  ve  özellikleri  birbirlerinden 

ayrışm adıkça  ve  bilinç  yüzeyine  çıkarılıp  bütüne  katılmadıkça,  yani 

insan, gölgesini tanımadıkça, erkeğin bilinçdışında üstün gelen nitelik, 

kadınsı  olacaktır;  tersi  de  kadın  için  geçerlidir;  ruh-imgesi  ile 

karşılaşm a  gençliğin  değil,  olgun  yılların  işidir.  Bu  sorun  ancak  geç 

yaşlarda ele  alınabilir.

Ruh-im gesiyle karşılaşmadaki tehlikeler bir yana itildiğinde, yeni 

arketip figürleri doğar.  Bunlarla da başetmemiz gerekmektedir.  Her ne 

kadar bilinçdışı,  belirli  ya da açık bir amacı olmayan,  doğanın  ta ken­

disi ise de, bir tür gizli yönelmişliği vardır.  Kendine özgü bir iç düzeni 

vardır,  iç  yapısında  bir  am aca  doğru  çabalama  isteği  vardır.  Öyle  ki, 

«bilinçli zihin etkin olarak kalır da, sürecin her bir evredeki yaşantısını 

duyarsa,  ya  da  hiç  olmazsa  bu  süreci  sezgi  ile  anlarsa,  ortaya  çıkan 

imge  kazanılmış  olandan  daima daha yüksek bir düzeyden  yola çıkar; 

böylelikle erkeklik oluşur.»27

Bu  süreç,  simgelerin basit bir dizi olarak  sergilenmesinden ibaret 

değildir;  belli  bir  sorun,  bilinç  yüzüne  çıktığında  çözümlenir,  bütüne 

katılırsa yeniden  harekete  başlar.

YAŞLI  BİLGE  arketipindeki  ruh-imgesiyle  karşılaştıktan  sonra 

kişinin  manevilik  ilkesinin canlandırılması  raslantı  işi  değildir.  Bunun 

kadındaki  bölünmezlik  sürecindeki  karşıtı  BÜYÜK ANA'dır;  doğanın 

soğuk, kişidışı  gerçeğini  simgeleyen büyük Toprak Ana'dır.

Sıra şimdi,  erkekteki  «manevilik» ilkesiyle kadındaki  «maddîlik» 

ilkesinde.  Erkek maddîleşmiş manevilik, kadınsa manevîlikte doygun­

27 

Two Essays on Analytical Psychology,

  s.  74.




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə