Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə55/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   138

168

ANALİTİK PSİKOLOJİ

gelebilirdi.  Yani, yeniden,  bütün yöntemin gerekli  ve açık talebi olan şeyi 

yapar,  içerikleri  bilinçte  tutacağına  yeniden  bastırmaya  başlardı.  Ama 

bununla bir şey kazanmış olmazdı;  tersine, X  bu kez bilinçdışından  tedir­

gin  etmeye  başlardı,  ki  bu  da  çok  daha  kötü  olurdu.  Bu  tür kabul  edile­

meyecek  içerikler  ortaya  çıkınca,  bunun  kişisel  nitelik  taşıyıp  taşımadı­

ğına dikkat etmeliyiz.  «Büyücü»  ve «şeytan»,  adından da kolayca anlaşı­

lacağı  üzere  insansı  ve  kişisel  nitelikleri  değil,  mitolojik  nitelikleri  can­

landırmaktadır.  Büyücü  ve şeytan hastaya çullanan  o  bilinmeyen  «insan- 

dışı»  duyguyu  ifade  eden  mitolojik  figürlerdir.  Daha  yakın  bir  eleştiriye 

tâbi  tutulmayan  sezgisel  hükümlerse  de  bir  insan  kişiliğine  herhangi  bir 

şekilde uygulanamayacak sıfatlardır bunlar; sürekli hemcinslerimiz üzeri­

ne yansıtılmakta ve  insan  ilişkilerini  bozmaktadır.

Bu  sıfatlar  daima  kişiüstü  ya  da  ortak  bilinçdışının  yansıtılmakta 

olduğunu  gösterir.  Her  ne  kadar  hepimiz  «şeytanlar»dan  ya  da  «cadı 

büyücülerden» söz edildiğini duymuşsak, ya da okumuşsak da, bu, kişisel 

anılarımızın  kapsamına girmez.  Hepimiz  çıngıraklı  yılanları  işitmişizdir, 

ama  sırf bir kertenkele hışırtısı duyduk diye kertenkeleye çıngıraklı  yılan 

demiyoruz.  Bizim  üzerimizde  gerçekten  şeytanî  bir  etkisi  yoksa,  durup 

dururken  tanıdıklarımızdan  birine  şeytan  demeyiz.  Ancak  bu  etki,  onun 

kişisel  karakterinin bir bölümünü  oluşturuyorsa, kendisini her yerde belli 

eden, o  zaman  bu  adam  gerçekten  bir şeytan,  bir tür insan kılığına girmiş 

kurt  olur.  Ama bu  mitolojiye  girer,  yani  ortak  psişe  kapsamına,  bireysel 

psişenin  alanında  değildir.  Bilinçdışımız  yoluyla  tarihsel  ortak  psişede 

payımız olduğu  siiıece, doğal olarak bilinçdışımızda insan  kılığında kurt­

lar,  şeytanlar,  sihirbazlar  dünyasında  yaşıyoruz,  çünkü  bunlar,  geçmiş 

çağların  üzerine  büyük  duygu  yatırımı  yaptığı  şeylerdir.  Aynı  şekilde 

tanrılar,  şeytanlar,  kurtarıcılar  ve  suçlularla  da  ortak  taraflarımız  vardır; 

ancak  bilinçdışının  bu  gizilgüçlerini  kişisel  olarak  kendinize  atfetmek 

saçma  olur.  Dolayısıyla  psişenin  kişisel  ve  kişisel  olmayan  sıfatlar 

arasında kesinkes  bir ayırım yapmak zorundayız. Ortak bilinçıdışın bazen 

dehşet  saçıcı  varlığını  yadsıyamayız,  bunlar  ortak  psişenin  içerikleri 

olarak  bireysel  psişeye  karşıt  ve  ondan  ayrıdır.  Basit  kafalı  halk  bunları 

hiçbir zaman  bireysel  bilinçten ayırt etmemiştir, çünkü tanrılar ile şeytan­

lar  psişik  yansıtmalar,  dolayısıyla  da  bilinçdışının  içerikleri  olarak




ORTAK BİLİNCİN ARKETİPLER!

169


görülmemiş  aşikâr  hakikatler  gibi  kabul  edilmiştir.  Ancak  aydınlanma 

çağında  insanlar  tanrıların  gerçekte  var  olmadığını,  tanrıların  düpedüz 

yansıtmalardan  ibaret olduğunu  anlamışlardır.  Böylece  tanrılar bir  tarafa 

bırakılmıştır.  Ne  var  ki,  buna  tekabül  eden  psikolojik  işlev  bir  tarafa 

bırakılmış  değildi,  bilinçdışına  inmişti,  böylece  bir  zamanlar  tanrısal 

imgeler  kültüne  yatırılmış  olan  libidonun  fazlalığı  insanları  zehirlemişti. 

Dinsel  işlev  gibi  güçlü  bir  işlevin  değerinin  yitirilmesinin  ve  bastırılma­

sının  ister  istemez  bireyin  psikolojisi  üzerinde  ciddi  sonuçları  oldu. 

Bilinçdışı  libidonun  bu  geri  akışı  sonucu  alabildiğine  kuvvetlendi  ve  o 

eski ortak içerikler yoluyla bilinç üzerinde güçlü bir etkisi olmaya başladı. 

Aydınlanma Çağı bildiğimiz gibi Fransız Devriminin korkunç faciaları  ile 

son  buldu.  Şimdi  de  ortak  psişenin  bilinçdışı  yıkıcı  kuvvetlerinin 

başkaldırdığını  farkediyoruz.  Sonuç,  eşine  rastlanmamış  çapta  bir  kitle 

katliamı  olmuştur.  Bilinçıdışının  amacı  da  buydu.  Pozisyonu,  çağdaş 

yaşamın  akılcılığı  ile  sonsuz  güç  kazandı;  akıldışı  her  şeyi  horgörerek, 

akıldışının  işlevini  bilinçdışına  itti.  Bu  işlev  bilinçdışına  varınca  odak 

noktası  görülemediği  için  kökünden  çıkarılıp  atılamayan,  tedavisi 

olanaksız bir hastalık gibi durmadan  allakbullak eder ortalığı: Bu durum­

da  birey  olsun,  millet  olsun,  kendi  yaşamlarında  akıldışını  yaşamak 

zorunda  kalır,  en  yüksek  ideallerini,  en  parlak  zekâlarını,  cinnetlerini  en 

mükemmel  biçimde  ifade etmeye  adarlar.  Aynı  şeyi  küçük  çapta  kendi­

sine  akıldışı  görünen  bir  yaşam  tarzından  kaçan  hastamızda  —  Bayan 

X'de görüyoruz,  kendisi  bunu patolojik bir biçimde,  büyük fedakârlıklara 

girerek, arkadaşıyla olan  ilişkilerinde yaşamıştı.

Akıldışını her zaman  varolduğu için,  gerekli psikolojik bir işlev gibi 

görüp,  içeriklerini,  somut  hakikatler  gibi  değil  — öyle  olsaydı  regresyon 

olurdu—  bayağı iş gördüklerine göre gerçek, psişik gerçekler olarak kabul 

etmek  zorundayız.  İnsanoğlunun  deneyimlerinin  haznesi,  aynı  zamanda 

bu  yaşantının  ön  koşulu  olan  ortak  bilinçdışı,  vücut  bulması  uzun  yıllar 

alan  dünyanın  bir  imgesidir.  Bu  imgede,  arkelipler  ya  da  dominantlar 

zaman  içinde  billurlaşmışlardır.  Bunlar  iktidar  kuvvetleri,  tanrılardır, 

ruhun deneyim çemberinde muntazaman vukubulan tipik olayların baskın 

yasaları  ve  ilkelerin  imgeleridir.  Bu  imgeler,  psişik  olayların  oldukça 

aslına uygun kopyaları, arketipleri olduğu çapta, bunların arketipleri, yani




170

ANALİTİK PSİKOLOJİ

benzer  deneyimlerin  yığılması  ile  vurgulanan  genel  özellikleri,  aynı 

zamanda  fizik  dünyasının  bazı  genel  özelliklerine  tekabül  ederler. 

Dolayısıyla,  arketipik  imgeler  mecazi  olarak  fiziksel  olayların  sezgisel 

kavramlarıdır.  Örneğin  ilksel  soluk,  ya  da  ruhun  özü  esir,  dünyanın  her 

yerinde var olan  bir kavramdır,  enerji ya da  büyüleyici  güç de aynı dere­

cede yaygın bir sezgisel düşüncedir.

Fiziksel  olaylarla  benzeştiğinden,  arketipler  genelde  yansıtılınca 

belirginleşirler; yansıtmalar bilinçdışı olduğu için de, bunlar, anlaşmazlık­

ları, kavgaları,  bağnazlıkları ve her türlü çılgınlığı kışkırtan anormal dere­

cede çevredekileri  göklere çıkaran  ya da yerin dibine batıran yansıtmalar 

halinde  görülür.  «Falan  kimseyi  tanrılaştırıyor»  deriz,  «Filan  kimse  Bay 

X ’in  baş  belâsı  deriz.  Böylece  çağdaş  mitos  oluşumları,  acayip  dediko­

dular,  kuşkular,  önyargılar  çıkar  ortaya.  Arketipler  çok  dikkat  isteyen, 

güçlü  etkisi  olan  son  derece  önemli  şeylerdir.  Öyle  uluorta  yadsınma- 

malıdır  varlıkları,  dikkatle  ölçülüp  tartılmalıdır;  bunlann  psişik  enfeksi­

yon  taşıma  tehlikeleri  unutulmamalıdır.  Sadece  yansıtmalar  yoluyla 

gerçekleştikleri  için  ve  bu  yansıtmalar  kendilerine  uygun  bir  çengel 

bulunca  ancak,  kendilerini  astıklarından,  bunların  değerlendirilmeleri  ve 

ölçülmeleri  kolay  iş  değildir.  Böylece,  bir  kimse  şeytanını  komşusuna 

yansıtacak olduğunda,  söz konusu kimsenin,  böyle bir imgenin  kendisine 

affedilmesini  mümkün  kılan  bir yanı  var demektir.  Ama  bu,  söz  konusu 

kimsenin ille de şeytan olduğunu göstermez; tersine, çok iyi bir insan ola­

bilir,  ancak yansıtmanın  sahibine sevimsiz gelmektedir,  aralarını açan  bir 

durum  var demektir.  Yansıtma sahibinin  ille de şeytan  olması  gerekmez, 

kendinde  şeytansı  bir  taraf  olduğunu,  bu  tarafını  yansıtarak  ancak, 

tesadüfen, farkına vardığını kabul etmelidir.  Bu onu şeytan yapmaz; tıpkı 

karşısındaki  gibi  efendi  biri  olabilir.  Şeytanın  ortaya  çıkması  böyle  bir 

durumda,  sadece  söz  konusu  iki  kimsenin  şimdilik  uyuşamayacağını 

göstermek  içindir:  bu  yüzden,  bilinçıdışı  bunları  ayırmaktadır.  Şeytan, 

«Gölge»  tipinin  bir  değişik  biçimidir;  yani  kişiliğin  kabul  edilmeyen, 

gölgede kalan yanının tehlikeli cephesidir.

Bilinçıdışı  ortak içeriklerin  yansıtmasında hemen hemen  her zaman 

karşılaşılan  arketipler gizli  güçleri  olan  «büyücü  şeytan»dır.  Buna iyi bir 

örnek  Gustav  Meyrink’in  Golem’i,  ya  da  büyü  ile  dünya  savaşı  çıkartan




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə