DÖNÜŞÜM SÜRECİNİ CANLANDIRAN ÖRNEK SİMGELER
357
İman edip salih amel işleyene ise en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada
kolaylık gösterir, zor işlere koşmayız.
Sonra Zülkameyn yine sebeplere sarılarak yoluna devam etti.
Gide gide güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendilerine güneşten koruya
cak bir şey vermediğimiz bir kavim üzerine doğuyor gördü.
İşte Zülkameyn sebeplere sarılarak böyle yaptı. Biz onun bütün yaptıkla
rından haberdardık. Sonra Zülkameyn yine sebeplere sarılarak yoluna devam etti.
Sonradan set yaptığı iki dağın arasına varınca, söyleneni hemen hemen hiç
anlamayan bir kavme rastladı.
Zülkarneyn’e: «Ey Zülkameyn! Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran Yecüc ile
Mecüc ile aramıza bir set çeksen de vergi versek» dediler.
Zülkameyn de onlara şöyle dedi: «Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve
saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddi yardımda bulunun,
sizinle onların arasına bir set yapayım. Bana demir kütleleri toplayıp getirin.»
Zülkameyn iki dağın arasını doldurup düzleyen bir set yapınca: «Ateş yakıp
körükleyin» dedi. Demirleri kızdırıp akkor haline getirince: «Bana erimiş bakır
getirin üzerine dikeyim» dedi.
Yecüc ile Mecüc bu seti aşabildiler.
Zülkameyn şöyle dedi: «Bu, Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin kıyamet
vaadi gelince O, bu seti yerle bir edecektir. Rabbimin vaadi haktır, gerçektir.»
Biz o gün insanları, birbirine girip dalgalanır halde bırakacağız. Sûr’a
üfürülünce de bir araya toplayacağız, O gün biz cehennemi mutlaka kâfirlerin göz
leri önüne dikeceğiz. Onların gözleri âyetlerine karşı perdeliydi. Kelâmını işitemi
yorlardı.
Derken, birdenbire Zülkarneyn’e, İkiboynuzlu’ya, yani Büyük
İskender’e geçiliyor durup dururken. Büyük İskender nerden çıkıyor
ansızın? Vollers’in haklı olarak belirttiği gibi, Hızır ile Zülkameyn,
Dioscuri2 ile karşılaştırılabilecek olan büyük iki dost. Bunun psikolojik
bağlantısı şöyle var sayılabilir: Musa, bilinçdışı süreçleri göz önüne seren
Öz-Beni derinden kavramıştı. Sonradan imansızlardan sayılan Yahudi
halkına döndüğünde, yaşantısını anlatmak için bir tür gizemli bir efsaneye
başvurmaya karar vermiştir. Kendisinden söz edeceğine İkiboynuzlu’dan
bahis açmaktadır. Kendisinin de «boynuzu» olduğundan, kendi yerine
Zülkameyn’i koyması akla yatkın görülebilir. Böylece bu dostluğun
hikâyesini, H ızır’ın nasıl kendisine yardım ettiğini anlatmaktadır.
Zülkameyn güneşin batışına, sonra da doğuşuna doğru gitmektedir. Yani
2 DİOSCURİ: D enizde tehlikede olanların yardım ına koşan varlıklar.
358
ANALİTİK PSİKOLOJİ
güneşin nasıl yenilendiğini, ölüm ve karanlıktan geçerek yeniden nasıl
dirildiğini imgelemektedir. Bütün bunlar Hızır’ın insanın sadece bedensel
gereksinimine değil, aynı zamanda insanın yeniden doğmasına da yardım
ettiğini göstermektedir. Kuran’ın, birinci şahıs çoğul olarak konuşan
Allah ile Hızır arasında kesin bir ayırım yapmadığı doğru. Ancak bu
bölümün, daha önce tasvir edilen yardıma koşma eylemlerinin devamı
olduğu açık, böylece Hızır’ın, Allahın simgeleştirilmesi, «insan halinde
tecelli etmesi» olmaktadır. Hızır ile Büyük İskender arasındaki dostluk ve
İlyas Peygamber ile olan bağlantı Vollers’in tefsirinde özel yer kapla
makta. Vollers bu karşılaştırmayı bir başka dost İkilisine, Gılgamış ile
Enkidu’ya da teşmil etmektedir.
Özetleyelim: Musa, halkından iki dostun maceralarını kişidışı bir
gizemsel efsane ile anlatmıştır. Psikolojik bakımdan bunun anlamı
dönüşümün, «öteki»nin uğradığı bir olay gibi düşünülmesi ya da duyul
ması gerektiğidir. Her ne kadar Hızır ile olan yaşantısında Zülkameyn’in
yerinde M usa’nın kendi varsa da, hikâyeyi anlatırken kendini değil de,
ötekini ortaya koymaktadır. Bu, rastlantısal olamaz, çünkü ruhsal
tamlaşma ile ya da Öz-Ben’in, gelişim ile daima bağlantılı olan o büyük
psişik tehlike, Ben bilincinin Öz-Ben ile özdeşleştirilmesi olayıdır bu. Bu,
«enflasyona» (şişmeye) yol açar, şişme eylemi ise bilinci yok etmekle
tehdit eder. Daha eski, ilkel kültürlerde «ruhu tehdit eden tehlikeler»in iyi
sezildiği ve tanrıların tehlikeli, güvenilmez oluşundan korkulurdu. Yani
arka planda gelişen belli belirsiz, ancak hayati önemi olan «süreçler»
konusunda, henüz ruhsal içgüdülerini yitirmemişlerdi; aynı şeyi çağdaş
kültürümüz için söyleyemeyiz tabiî. Elbette karşımızda Nietzsche ile
Zerdüşt gibi «şişme» ile bozulan dost İkilisine benzer bir uyarı vardır, ne
var ki bu uyarıya kulak asılmamışım Faust iie Mephistopheles’e ne
demeli peki? Faust’un «hybm »\ (haddini bilmezliği, taşkın gururu) cin
nete giden ilk adımdır. Faust’ta dönüşümün tatsız başlangıcının, yenir bir
balık yerine bir köpek olması, dönüşüme uğrayan figürün «hikmetimiz ve
rahmetimizle donanmış» bir bilge dost değil de şeytan oluşu, bence, çok
esrarlı Germen ruhunun anlaşılmasında anahtar rolü oynayabilir.
Metnin başka ayrıntılarına girmeden, bir noktaya daha dikkatinizi
çekmek istiyorum: Yecüc ile M ecüc’e karşı set çekilmesi sorununa. Bu
DÖNÜŞÜM SÜRECİNİ CANLANDIRAN ÖRN EK SİMGELER
359
motif, H ızır’ın yukardaki serüveninin son eylemi, şeddin yeniden
yapılması eyleminin bir tekrarıdır. Ama bu kez, bu set Yecüc ile Mecüc’e
karşı güçlü bir kale olacaktır. Bu paragraf Kitab-ı Mukaddes’teki Vahiy
20:7 f ye atıfta bulunuyor:
Ve bin yıl tamam olunca, şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört
köşesinde olan milletleri, Yecüc ve Mecüc’ü saptırmak ve onları cenk için bir
araya toplamak üzere çıkacaktır; onların sayısı denizin kumu gibidir. Ve yerin
üzerine çıktılar ve mukaddeslerin ordusunu ve sevgili şehri kuşattılar ve gökten
ateş inip onları yedi.
Burada Zülkarneyn, H ızır’ın rolünü üstlenmekte ve «İki dağ
arasında» yaşayan halk için aşılamaz bir sur inşa etmektedir. Bu, ne
olduğu belirsiz düşman yığınları Yecüc ile M ecüc’e karşı korunması
gereken aynı orta yerdir. Psikolojik olarak, bu gene Vahiy’de atıfta
bulunulan sevgili şehir (dünyanın merkezi, Kudüs) olarak atıfta bulunulan
Orta Yerde tahtını kurmuş olan Öz-Ben sorunudur. Öz-Ben, kıskanç ortak
güçler tarafından daha doğduğunda yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya
bulunan kahramandır; her şeyin göz diktiği, kıskançlık kavgası yaratan
mücevherdir; eski, karanlık, kötü kuvveti ile uzuvları parçalanacak olan
tanrıdır. Psikolojik bakımdan, tamlaşma ortak katmanda bir horror vacui
(boşluk korkusu) yaratan bir opus contra naturam’dır (doğaya karşı bir
eylemdir) ve ancak ruhun ortak güçlerinin darbesi altında çökebilir. İki
yardımcı dostun gizemli efsanesi, arayıp mücevheri bulana, koruma vaat
etmektedir. Ama bir gün gelecek, Allah’ın takdiri ile, demir setler de kıya
met günü un ufak olacaktır; psikolojik ifade ile, bireysel bilinç karanlığın
sularına batınca, yani dünyanın öznel sonu yaklaştığında.
Bilincin, Hızır’ın adası gibi içinden çıktığı karanlığa yeniden battığı
aydır bu; yani ölüm anıdır.
Efsane dünya ve hayatın sonu ile ilgili konuları işlemeye devam
etmektedir: o gün (kıyamet günü) ışık, sonsuz nura, karanlıksa sonsuz
karanlığa dönüşecektir. Karşıtlar ayrılmış ve zamandışı bir süreklilik
durumuna gelmiştir, buysa karşıtların salt olarak ayrılması yüzünden gene
de aşırı bir gerilim durumu yaratmaktadır, dolayısıyla ihtimal dahilinde
Dostları ilə paylaş: |