404
ANALİTİK PSİKOLOJİ
ANİMUS VE ANIMA: «Anima» erkeğin bilinçdışının kadınsı yanı «animus» ise
kadının bilinçdışının erkeksi yanıdır. Psikolojik açıdan bu iki cinsellik,
biyolojik bir olgunun yansımasıdır: Cinselliğin belirlenmesinde rol
oynayan etken, erkekteki (ya da kadındaki) gen sayısıdır. Bir kimsede
karşı cinsiyetin genleri ne kadar azsa, o kadar (genellikle bilinçdışında
kalan) karşıt cinsellik karakteri doğurur gibidir. Animus ile anima
düşlerde ve fantezilerde kişileşmiş olarak belirir; ya da erkeğin duyguya,
kadınınsa düşünceye verdiği aşırı önemde görülür. Davranışları ayarlayıcı
olması bakımından en etkin arketiplerdendir.
«Her erkek, içinde, sonsuzca varolan bir kadın imgesi taşır; bu belli bir
kadının imgesi değildir. Gerçekte bilinçdışmdadır bu imge; erkeğin canlı
olarak sistemine kazılmış, ilksel kaynaklı, kalıtımsal bir etkendir; kadınsı
olanın, bütün yaşantılarının damgası, ya da arketipidir; kadının erkek
üzerinde bıraktığı tüm izlenimlerin birikimidir. Bu imge, bilinçdışı olduğu
için, sevgilinin kişiliğine bilinçdışınca yansıtılır, bu aşk veya nefretin
başlıca nedenlerindendir.» (C. G. Jung:
Kişiliğin Gelişmesi,
Cilt 17)
«İlkel, bilinçdışı biçiminde animus kadının coşkusal yaşamı üzerinde
güçlü etkisi olan, kendiliğinden doğan, önceden düşünülmemiş fikirler
topluluğudur; anima ise, erkeğin anlayışını etkileyen ya da bozan duygu
lardan oluşur. Dolayısıyla animus, kendisini entelektüel tiplere, tenor,
ressam, spor rekortmeni gibi her türlü kahramana yansıtır. Animus bil-
inçıdışı karanlık, anlamı belirsiz şeyleri sever, kadında amaçsızlık, kendi
ni beğenmişlik, soğukluk, çaresizlik olarak belirir.»
Uygulamalı Psikote
rapi,
C. G. Jung Cilt 16)
BİLİNÇ: C. G. Jung: «İnsan, bilincin ne olduğu üzerinde düşününce, dışarda,
Kozmos'da yer alan bir olayın aynı anda içinde de bir imge oluşturdu
ğunu, sanki kazandığını görünce şaşırıp kalıyor.» (Vasel Semineri, Özel
baskı)
«... Bilincimiz kendi kendini yaratmaz, bilinmeyen derinliklerden yük
selir. Çocuklarda yavaş yavaş uyanır, büttin yaşam boyunca da, her sabah
bilinçsiz bir durumda, uykunun derinliklerinden gelir. Ruhbilim ve Din
bilinçdışının ilksel döl yatağından her gün yeniden doğan bir çocuk
gibidir.»
BÜTÜNLEŞME: «Bütünleşme» (individuation) deyimini, insanın ruhsal
bakımından bütün, bölünmez duruma, yani apayrı, kendi başına bölün
DEYİMLER
405
mez bir birlik, ya da tamlık durumuna gelmesini anlatmak için kullanıyo
rum» (Cilt 9).
«Bütünleşmek demek, tek, bağdaşık bir varlık olmak demektir: Bu bütün
lük bizim en iç, son ve eşsiz biricikliğimizi kucakladığı çapta kişinin
özbenini dile getirir. Bütünlüğe, özbenleşme, ya da kişinin kendini
gerçekleştirmesi de diyebiliriz.»
ÇAĞRIŞIM: Benzerlik, birlikte varoluş, karşıtlık ve nedensel bağlılığına göre,
düşünceler, algılar vb.'nin birbirine bağlanması. «Serbest Çağrışım»,
Freud'çu düş yorumunda, d Jş durumu ile ilgisi olmayabilecek, düşgörenin
aklına kendiliğinden gelen düşüncelerdir. Jung'un düş yorumunda:
Güdülen, ya da denetlenen çağrışım olup, belli bir düş durumundan
türeyen ve hep onunla ilintili kendiliğinden olan düşünceler. Çağrışım
testi: Tepki zamanım ölçerek ve uyarıcı sözcüklere verilen yanıtları
yorumlayarak, karmaşaları açığa çıkarma yöntemidir. Uyarıcı sözcükler,
deneğin gizlemek istediklerine, ya da bilincinde olmadığı karmaşalara
dokunduğunda, tepki zamanı uzaması, yanlışlar, ya da yanıtların mizaçla
ilgili nitelikleri karmaşaları gösterir.
DERİNLİKLER PSİKOLOJİSİ: Davranış ve uyumu yönelten ruhsal güçlerin bi
linçaltında bulunduğunu savunan ruhbilim.
DÖRTLÜ: C. G. Jung: «Dörtlü, evrenin hemen hemen her yerinde görülen bir
arketiptir. Sağlam, tam bir yargının mantıksal temelidir. Örneğin ufku tam
olarak tanımlamak isterseniz, ufkun dört yönünü söylersiniz... Dört öğe,
dört ana nitelik, dört renk, dört sınıf, dört biçim ruhsal gelişim vb. vardır.
Ruhsal yönelişin de dört yönü vardır, kendimizi yöneltmemiz için bir kere
filan nesnenin falan yerde olduğunu saptayan bir işlemimiz olması
gerekir, duyumdur bu; bunun ne olduğunu saptayan ikinci bir işlev de,
düşüncedir; nesnenin işimize gelip gelmediğini belirten işlevse,
duygudur; nereden gelip, nereye gittiğini gösteren, dördüncü işlevse
sezgidir... Erişilebilecek tamlık, daire ya da küre ile anlatılırsa da doğal
asgari bölümü dörtlüdür.»
(Ruhbilim ve Din)
«Dörtlünün yapısı çoğu kez 3+ 1 biçimindedir; öyle ki, onu oluşturan etkenler
den birinin ya konumu değişiktir, ya da niteliği ötekininkilere benzemez.
(Örneğin
İncil
yazarlarının simgelerinden üçü hayvandır, dördüncüsü ise
Luka'daki Melektir.) Öteki üçü «Dördüncü» eklendi mi, 'Bütünlüğü'
simgeleyen 'Birliği' oluşturur. Analitik ruhbilimde çoğunluk gelişmemiş alt
işlev (yani deneğin bilinçli buyruğunda olmayan işlev) simgeler ’Dördüncü'yü;
bilinçte bütünleşme, tamlaşma sürecinin başlıca görevlerinden biridir.»
406
ANALİTİK PSİKOLOJİ
GÖLGE: «Kişinin aşağı düzeydeki yanı: Kişisel ve ruhsal öğeler toplamı: kişinin
seçtiği bilinçli davranış ile uyuşmazlığı yüzünden, yaşamda anlatım yolu
bulmasına izin verilmeyen, dolayısıyla bilinçdışmda karşıt eğilimleri
olan, büyük çapta özerk 'bölüntü kişilik' durumunda bir vücut olurlar.
Gölgenin bilinci dengeleyici rolü vardır; bu bakımdan etkileri hem olum
lu, hem de olumsuz olabilir.»
«Gölge, kişinin kendinde benimsemediği, ama gene de kendini dolaylı
dolaysız zorla benimsettirmeye çalıştığı her şeyi kişileştirir; ömeğin
aşağı karakter özellikleri ve başka uyuşmazlık eğilimleri.» (
Ortakbilinçdı-
şının Arketipleri,
Cilt 9)
«Gölge, en uç dallarının, hayvan atalarımızın ülkesine uzandığı, dolayı
sıyla bilinçdışının bütün tarihsel görünümünü kapsayan, genellikle aşağı
ve suçlu, gizli ve bastırılmış kişiliktir. Bugüne dek insan gölgesinin bütün
kötülüğün kaynağı olduğuna inanılagelmişse de, şimdi inanabiliriz ki,
daha yakından incelendiğinde, bilinçdışı insan, yani gölgesi, yalnızca
ahlaksal açıdan hoşgörülmeyen eğilimlerden oluşmamaktadır; aynı
zamanda normal içgüdüler, uygun tepki, gerçekçi görüşler, yaratıcı
içtepiler de söz konusudur.»
(Aion
Cilt 9)
KOMPLEKS: «Karmaşalardan, travmatik etkilerden ya da bazı uyuşmaz eğilim
lerden oluşan kopuk ruh parçalarıdır. Çağrışım testlerinin kanıtladığı
üzere, kompleksler, istencin niyetlerine karışır ve bilinçli davranışları
bozar; belleği tedirgin eder, çağrışımların akışında tıkanmalara yol açar:
Kendi yasalarına göre belirir ve yok olur; geçici bir süre bilince saplanır,
ya da bilinçdışı bir yoldan konuşmayı ve davranışı etkiler. Kısacası komp
leksler, bağımsız varlıklar gibi davranırlar; bu, özellikle akıl hastalarında
daha belirgindir. Akıl hastasının işittiği seslerde, otomatik yazı ve benzeri
yollarla varlığını belirten ruhlar gibi kişisel bir BEN-karakteri kazanırlar.»
C
Ruhun Yapısı ve Dinamiği,
Cilt 8)
MANDALA: (Sanskritçeden) Büyüsel Daire. Sihirli Çember. Jung'da, merkez
amacın, ya da ruhsal tamlık olan özbenin simgesi; ruhsal odaklama
sürecinin kendi kendini betimlemesi; kişiliğin yeni bir merkezinin
oluşturulması. Bu, simgesel olarak, daire, kare ve dörtlü (Bak) ile gösteri
lir. Dört sayısı ve çarpanlarının simetrik düzenlemesiyle oluşur.
Lama'larda, ya da Tantra Yogası'nda, Mandala, bir temaşa aracıdır
(Yantra); tanrıların makamı ve doğum yeridir.
«Mandala bir dairedir, özellikle de büyüsel bir daire, bu simge biçimi,
bütün doğuda olduğu gibi bizde de vardır; Orta Çağda sık sık yapılırdı;
Dostları ilə paylaş: |