M EKTUPLARINDA N SEÇM ELER
393
simgesel oluşu, yansız bir yaklaşımla inceleme gerektirir. Falan şeyi kabul
etmeyebilirsiniz, ancak, onun simgesel anlamını araştırmanız gerekir,
kabul edilmesi gereken işte o simgesel anlamdır. Bilinçdışıyla uğraşma
nın en iyi yolu yaratıcı yöntemdir. Örneğin, bir hayal kurun ve eliniz
altındaki bütün araçları seferber ederek, işleyin onu. Sanki o hayal siz
kendinizmişsiniz gibi, ya da siz kendiniz onun içindeymişsiniz gibi işleyin
onu, içinde bulunup da kaçamadığınız gerçek hayattaki durumlarda nasıl
davranıyorsanız, öyle davranın. Böyle bir hayalden üstesinden
geleceğiniz bütün güçlükler, sizin kendi içinizdeki psikolojik güçlüklerin
simgesel ifadeleridir, hayalinizde bunlarla başedebiliyorsanız, ruhunuz-
dakilerle de başedebiliyorsunuz demektir.
23 Aralık 1932
H ans W elt'e
Çağdaş sanat yapıtları bana altdünyanın putları gibi geliyor, ancak
bilinçdışı psikoloji bilgimle erişebiliyorum onlara. Estetik heyecan
uyandırmıyorlar bende...
17 Şubat 1933
Sayın Rahip Arz
Zamandışı ve mekândışı algılar mümkün, algılayan ruhun kendi de
aynı yapıda çünkü...
394
ANALİTİK PSİKOLOJİ
G. Meyer
Sayın meslektaşım,
İşlerim ziyaretinize gelmeme engel; ayrıca, kutuplar çatışmasını
yaşamak olumlu bir olay. Çatışmalarınızı kendinizden başka kimse
çözümleyemez sizin için; çünkü içinizdeki sizin kendi çatışmanızdır. Bu
mücadeleyi göğüslemek zorundasınız. Hekim, yürekli olmalı bu gibi
durumlarda. Çatışmayı sizin yerinize çözümleyecek kişi, size üstünlük
elde etmiş olur, çünkü onurunuzun ve erkekliğinizin eninde sonunda üze
rine dayandığı bir ödülden yoksun kılmış olur sizi.
12 Haziran 1933
S. Malkinson'a
... Eninde sonunda, ancak bireyin kendi kazanabilir kendi savaşını,
başkası, onun yerine beceremez bunu...
20 Haziran 1933
Paul Maag'a
... Öznel yaşantının mümkün olup olmadığını hiçbir zaman tartışma
konusu yapmadığımı unutur gibisiniz. Öznel yaşantı ancak bir «psikolo-
jem» olarak ele alınırsa bilimsel araştırmaya konu edilebilir. «Bilimin
yapısı, önyargısız olmayı» gerektirir demektesiniz. Bu cümle, inancı,
düpedüz dışta tutuyor; çünkü inanç, bilimsel bilgi sayılmadığı için bir
önyargıdır. İnanç dışındaki bütün bilimsel bilgiler tartışmaya açıktır.
Buda'yı dünya kurtarıcısı kabul eden, Tanrıya inanmayan, ama herhangi
bir Hıristiyan gibi kendi görüşüne bağlı bir Budist'e ne demeli? Siz
haklısınız, sizse haksız, nasıl denebilir uluorta? Bilimle inancı ayırt
etmezseniz, Orta Çağda olduğu gibi bilimin tümünü dinbilimin boyun
duruğu altına sokmuş olursunuz. En yüksek bilimsel kuramının kanıtı
olarak ya neye başvuruyor dinbilim? Her türlü tartışma olanağı dışında
20 Mayıs 1933
MEKTUPLARINDAN SEÇMELER
395
kalan, dolayısıyla da bilimsel ilke olarak tamamiyle tutarsız inanca, yoksa
bilimin kendi de önyargılı olurdu, ki sizin benimsediğiniz görüşe göre
böyle olmamalı, çünkü önyargısızlığı kendi iç yapısında.
İnancın ne kadar öznel bir konu olduğunu, düşündüğümü Hıris
tiyanlığın, hakkın tek ve en yüksek tecellisi olduğuna kesinlikle inan
madığımdan çıkarabilirsiniz. Budizm'de olsun, başka dinlerde olsun en
azından Hıristiyanlıktaki kadar hakikat var. Örneğin, Yunan Ortodoks
kilisesini mi seçersin, İslamz mı deseler bana, İslamı seçerdim. Siz kendi
inancınız konusunda ne kadar böbürleniyorsanız, başkaları da kendi
inançları konusunda o kadar böbürleniyor. Bu durumda bütün tartışmalar
din kavgalarından öteye gitmiyor, gerçek bir tartışma olanaksızlaşıyor.
12 Ağustos 1933
Sayın Bayan Oppenheim,
İnsan hayatının cevabı, insan hayatının sınırlan içinde değildir...
26 Mart 1934
Sayın Bay Cohen,
Yahudilikle ilgili bildiklerim, dediğiniz gibi, kıt. İbranice bilmem.
Ne var ki, aslı astan olmayan siyasal bir tutumla suçlanıyorum. Freud'a
karşıyım, doğru, ama Yahudilere karşı değil. Freud'u eleştirmem, onun
maddeciliğinin akılcılığa saplanıp kalması ve hele dine karşı tutumu
yüzünden, Yahudi olduğu için değil; kuramı, bazı Yahudilik verileri üze
rine dayandığı çapta geçerli olsa da, Yahudi olmayanlar için geçerli değil.
Burada benim Protestan önyargım da rol oynuyor. Freud, başkalannın
fikirlerine karşı daha hoşgörülü davransaydı, gene de yanıbaşından
ayrılmazdım. Beni iten onun, yapısındaki hoşgörüsüzlüktür.
396
ANALİTİK PSİKOLOJİ
J am es Kirsch'e
Azizim Kirsch,
Yeniden yazmanız sevindirdi beni. Hakkımda uluorta gülünç
dedikodular dolaşıyor. Bütün bu saçma dedikoduların ardındaki kuşku
götürmeyen tek gerçek, Kretschmer istifa ettiği zaman, Uluslararası
Psikoterapi Derneği'nin fahri başkanı olarak, Demeği, güç bir zamanda
bırakıp gitmeye yanaşmamam. Alman hekimler görevimden ayrılmamam
için özellikle rica ettiler, yerimde kim olsaydı aynı şeyi yapardı. Ben de
bu Uluslararası derneğe karşı görevimi yerine getirdim. Amacım, ulus
lararası örgütün çerçevesini bozmamak ve Almanya'daki derneği de onun
üyesi yapmaktı. Son Nauheim kongresinde gerçekleşmiş oluyor bu. Öne
rim üzerine alınan özel bir karara göre, Alman Yahudi hekimler de ulus
lararası derneğe artık kendi başlarına girebilecekler. Böylece onlar da eşit
haklarla üye olmuş oluyorlar. Öteki dedikodular üzerinde durmaya bile
değmez. Sözüm ona Yahudilerin analizde namuslu davranmadıklarını
söylemişim, düpedüz iftira. Böyle aptalca bir şey söyleyebileceğimi
düşünenler beni budalaların budalası yapıyor olmalılar. Radyo ile ya da
başka bir yolla Hitler'e karşı herhangi bir hitapta bulunmadığım gibi,
başka herhangi siyasal bir açıklamada da bulunmuş değilim.
Yahudilerin, tanıdığım kadarıyla, kendilerine özgü bir kültür biçimi
oluşturmadıkları konusuna gelince, dayanaklarım şunlar: 1. Tarih verileri;
2. Yahudilerin çizgileri belirli kültür başarısının, onları kendi içlerinde
barındıran kültür içinde en iyi geliştiği; nitekim çoğunluğunun, o kültürün
taşıyıcısı, ya da yayıcısı olması. Bu görev öylesine belirli ve açık ki, bu
gerçek karşısında, Yahudilere özgü herhangi bir kültür gelişimini hayal
etmek güç. Filistin'de özel durumlar olabilir, bilmiyorum, bu yüzden
«tanıdığım kadarıyla» dedim başta, orada tamamiyle Yahudilere özgü
şeyler yapılıyor olmalı, ancak benim bilgim dışında. Yahudi düşmanlığı
bunun neresinde?
26 Mayıs 1934
Dostları ilə paylaş: |