D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   113

81
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
Baytursun, 8 Aralık 1937’de kapatıldığı Almatı cezaevinde yatarken (beşinci hapis 
cezasıdır) kurşuna dizilerek öldürülmüş, cesedi gizlice şehir dışına gömülmüştür 
(Doscanov 1992: 157). 
1907’de Çar’a karşı muhalif fikirler yaydığı gerekçesiyle ilk kez hapse atılan 
Baytursun,  1909’da  Semey  Gubernatoru’nun  (vali)  emriyle  tutuklanmış,  sekiz  ay 
hapis  yattıktan  sonra  1910’da  Kazak  ülkesi  dışına  sürülmesi  kararlaştırılmıştır. 
Hapsedilip sürülmesine neden olan suçlamalar ise, Bökeyhanov Alihan ile birlikte 
hükûmete karşı gizli örgüt kurmak ve hocalık ettiği okullarda sadece Kazak kökenli 
çocukları  okutmak  olmuştur.  1910’dan  1917  yılının  sonlarına  kadar  Orınbor’da 
yaşamak  durumunda  kalmıştır.  Türkçülüğü  ve  1920’de  girip  de  1921’de  ayrıldığı 
Komünist Partisi’nin ilkelerini savunmamış olması, Sovyet döneminde de hapislerde 
ve sürgünlerde büyük acılar çekmesine neden olmuştur. 1929’da “Kazak Memlekettik 
Üniversiteti” (daha sonra “Abay Atındağı Eñbek Kızıl Tuv Ordeni Kazak Pedagogika 
İnstitutı”)’nde Kazak dili ve edebiyatı profesörü olarak göreve başlayan Baytursun, 
aynı yıl ülke bilim adamlarının kurultayına iştirak etmek, yazdığı “Til Cumsar” adlı 
kitabının tanıtım ve satış işlerini düzenlemek gibi amaçlarla Kızılorda’ya da gidip 
gelmiştir.  Baytursun,  Kızılorda’daki  kurultaydan  döndükten  sonra  tutuklanmış, 
üniversitedeki  görevinden  uzaklaştırılmıştır.  1929  yılından  tutuklanıp  da  1931 
yılına kadar on kez sorgulanıp dört kez yüzleştirilen Baytursun, güneşin sadece iki 
ay göründüğü Arhangelski’ye sürgün edilmiştir. 1934’te Almatı’ya dönen Baytursun 
1937’de  yeniden  tutuklanmış  ve  hapse  atılmıştır.  25  Kasım  1937’de  kurşuna 
dizilerek idam edilme cezasına çarptırılan Ahmet Baytursun, tıpkı diğer milliyetçi 
Kazak  aydınları  Alihan  Bökeyhanov,  Mağcan  Cumabayev,  Mircakıp  Dulatov, 
Mirzağazı Esbolov, Halel Ğabbasov, Dinmuhamed Adilov, H. Bolğanbayev, Cüsip 
Aymavıtov,  M. Avezov  gibi,  millî  bir  edebiyatın  oluşumu  için  çabaladığı,  Kazak 
Türkçesiyle  ders  kitapları  yazdığı,  Kazak  Türkçesi  gramerinin  esaslarını  tespit 
ettiği, Arap harflerinden Latin harflerine geçişe karşı çıktığı (1926 Bakü Türkoloji 
Kurultayı’nda Latin harflerine geçiş kararı karşısında direnmiştir), köy okullarının 
sayısını  arttırmak  istediği,  Kazakların  kendi  topraklarına,  sularına  sahip  olması 
gerektiğini  düşündüğü,  eski  bir  Alaş-Ordacı  olduğu,  Komünist  Parti’ye  mensup 
olmayıp  da  ideolojisini  yaymaya  çalışmadığı  (1920’de  girmiş,  fakat  bir  yıl  sonra 
üyelikten ayrılmıştır), çok çalışkan ve üretken bir bilim adamı ve yurtsever olduğu 
için defalarca hapse atılmış, iki kez Sibirya’ya sürülmüş, 8 Aralık 1937’de Stalinci 
temizlik  girişiminin  kurbanı  olmuştur.
21
  Kendisini  kurşuna  dizerek  öldürüp  de 
cesedini gizlice Almatı’nın dışında bir yere gömenler onu, Basmacılarla, özellikle 
de 1920’de Moskova’da tanıştığı Zeki Velidi Togan ile ilişki kurmak ve bu ilişkiyi 
sürdürmekle suçlamışlardır. Onu kurşuna dizenlere göre suçları şunlardır:
1. Alaş-Ordacılara af çıkarıldıktan (1919’da Lenin tarafından çıkarılmıştır) sonra da 
Velidov (Zeki Velidi Togan) ve Ermekov’a katılıp Şura Hükûmeti’ne karşı örgüt kurmak,
2.  Bu  örgüte  üye  olduğu  dönemlerde  Velidov  ile  ilişki  kurmuş  olmak,  bunun  için 
Velidov ile şifreli mektuplaşmak,


82
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
3.  Basmacıların  üstesinden  gelindikten  sonra 
Sovyetler Birliği dışına kaçan Zeki Velidi ile ilişki kurma 
işlerini yürütmek, 1926’da Bakü’de düzenlenen Türkoloji 
Kurultayı’nda  Mehmet  Fuad  Köprülü’den  Zeki  Velidi 
hakkında  haber  almak, Almanya’da  okuyan  bir  öğrenci 
vasıtasıyla Zeki Velidi’den şifreli bir mektup almak ve bu 
mektubu 1928’e kadar evinde saklamak,
4. Halk düşmanlığı yapmak,
5.  Japon  casusu  bir  kadınla  münasebet  kurmuş 
olmak,
6. 1927-1928 yılları arasında Sovyet hükûmetine 
karşı  silahlı  mücadele  başlatabilmek  için  faaliyet 
yürütmek (Doscanov 1992: 201-203).
22
Mağcan Cumabayoğlu 
25  Haziran  1893’te  Akmola’da  dünyaya 
gelen  Mağcan  Cumabayoğlu,  ilköğrenimini  dört 
yaşından itibaren, Rus ordusundan kaçıp babasının 
yaşadığı obaya gelen Başkurt kökenli Ahiyetdin Akanov’un açtığı okulda görmüştür. 
Babası tarafından daha sonra Kızılcar’daki Muhammedcan Begişov’ın üstatlık ettiği 
medreseye gönderilmiş, burada dört yıl okuyarak Türkçe, Arapça ve Farsça ile bu 
dillerde  meydana  getirilen  edebi  eserleri  öğrenmiştir.  Muhammedcan  Begişov, 
üniversite  eğitimini  İstanbul’da  almış  ve  Kızılcar’a  döndükten  sonra  şehrindeki 
“Şalkazak  Medresesi”nde  dersler  vermiştir.  Mağcan’ın  da  öğrenim  gördüğü  bu 
medresede  Arap,  Fars  ve  Türk  dillerinde  dersler  verilmiş,  bunların  yanı  sıra  bu 
medresede  Türk  halklarının  tarihi  de  okutulmuştur.  Çağdaşı  olan  diğer  Kazak 
aydınları gibi eğitim konusu üzerinde ısrarlı bir şekilde duran Cumabayoğlu’nun 
Gaspıralı’nın başlattığı eğitim seferberliğiyle İstanbul’da eğitim gören aydınlardan 
güçlü  bir  şekilde  etkilendiği  ortadadır.  Medrese  öğreniminden  tatmin  olmayan 
Mağcan,  Bekmukambet  Serkebayev  ile  birlikte  Ufa’ya  geçmiş  ve  “Galiye  (Aliye) 
Medresesi”nde  öğrenime  başlamıştır.  Medresenin  başmuallimi  olan  Galimcan 
İbrahimov,  Mağcan’ın  zekâsını,  bilgi  seviyesini,  öğrenme  açlığı  ve  yeteneğini 
gördükten sonra onun Galiye Medresesi’nden alacağı fazla bir şey olmadığına kanaat 
getirmiş, onu başka bir yerde eğitim almaya yönlendirmiştir. Galimcan İbrahimov, 
Kazak Türklerinin Abay’dan sonra yetiştirdiği en büyük sairi Mağcan’ın şiirlerinin 
1912’de  Kazan’da  yayınlanmasına  da  yardımcı  olmuştur.  Mağcan’ın  asıl  üstadı, 
Mircakıp Dulatov’dur. Dulatov’dan Rusçayı öğrenen Mağcan, bir yandan da Ahmet 
Baytursun’un çıkardığı “Kazak” adlı gazetede yazmaya başlamıştır. Baytursun ile 
diğer dostlarının teşvikiyle Avrupa bilimine yakınlaşmak niyetiyle Ombı’ya gelip 
öğretmenler  seminerine  katılmıştır.  Seken  Seyfullin  ile  de  bu  seminerde  tanışıp 
Çağdaşı olan di- 
ğer Kazak aydın- 
ları gibi eğitim ko- 
nusu üzerinde ıs- 
rarlı bir şekilde 
duran Cumabay-
oğlu’nun Gaspı- 
ralı’nın başlattığı 
eğitim seferber-
liğiyle İstanbul’da 
eğitim gören ay- 
dınlardan güçlü 
bir şekilde etki-
lendiği ortadadır.


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə