D ü Ş Ü n c e d ü n ya s I n da



Yüklə 1,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə43/113
tarix22.07.2018
ölçüsü1,74 Mb.
#58351
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   113

95
S
İ Y A S E T   V E  
K
Ü L T Ü R  
D
E R G İ S İ
GELECEKTİR. DİĞER BİR DEYİŞLE, RUS HALKININ TÜM DİĞER HALKLAR ÜZERİNDEKİ DİKTA-
TORYASININ YERİNE, BU HALKLARIN RUS HALKI ÜZERİNDE DİKTATORYASI GEREKLEŞECEK-
TİR! Bu ikilem, koşulların oluşturduğu tarihsel bir zarurettir. İhtimaldir ki, birinci şık gerçekleşecektir. İkinci-
sinin gerçekleşmesi halinde ise bu durum birinciye geçiş için yalnızca bir basamak teşkil edecektir. Bugün SSCB 
adı altında yeniden kurulmuş olan eski Rusya, uzun ömürlü değildir. Geçici ve muvakkat bir şeydir. Bu durum, 
ölmekte olan birinin son nefesi, son çırpınışlarıdır.” (Kakınç 2003: 256-257)
7    Moskova’nın  “karşı  devrimci”  olarak  suçladığı  milliyetçi  komünistlerin  kurduğu  örgütler  ara-
sında  özellikle  Türkistan’daki  “Milli  İttihad”  (İttihat  ve  Terakki  Teşkilatı,  daha  sonra  Millî  İttihad’a 
dönüştürülmüştür)  ve  “Millî  İstiklal”  adlı  örgütler  dikkati  çekmektedir.  Bu  örgütlerin  kurulmasını 
sağlayan isimlerin başında Feyzullah Hoca ve Akmal İkramov gelmektedir. Benningsen ve Wimbush, 
1920  baharından  Sultangaliyev,  Zeki  Velidov,  Ahmet  Baytursun,  Ali  Bükeyhanov,  Turar  Rıskulov, 
Veli İbrahimov, Nizameddin Hocayev ve Fayzullah Hocayev’in bir araya gelerek kurdukları “İttihat 
ve Terakki” adında gizli bir örgütten bahsetmektedirler (Benningsen-Wimbush 1995: 110-111). KGB 
arşivlerinde yer alan ve meşhur Türkolog Gaziz Gubaydillin hakkında düzenlenen ve işkenceler so-
nucunda Gubaydillin’e imzalattırılan iddianamede geçen “Karşı Devrimci Pantürkist Teşkilat merke-
zinin üyesi olmak” ibaresi, doğrudan Benningsen ve Wimbush’un sözünü ettiği “İttihat ve Terakki”yi 
akla getirmektedir. Münevver Kari ile yoldaşlarının arasına sızan ve olup bitenleri Ruslara rapor eden 
satkın Madhiddin Muhammedov Salihoviç’in rapor ettiği bilgiler arasında “İttihat ve Terakki”nin ku-
ruluşu ve çalışmaları hakkında bilgiler de yer almaktadır: “Ben Ekim Devrimi arifesinde teşkil olunan 
İttihadi Terakki” (Terakkiperver örgütü) hakkında aklımda kalanları önce yazıp vermiştim. Cemiyet tüzüğünü 
Osmanbeğ ile Haydar Efendiler hazırlamışlardı. Ben bu tüzüğü (Türkiye Türkçesi’nden) Özbek diline aktardım. 
1917 yılı Ağustos ayının sonlarında olsa gerek, benim evimde Terakkiperverlerin, Osmanbeğ başkanlığında geçen 
toplantısında bu tüzük kabul edildi. (...) Cemiyet Ekim Devriminden sonra da faaliyetlerini devam ettirdi. (...) 
Ben 1919 yılında yani Ocak Olayları sırasında, bu cemiyetin rehberliğinde bulundum. Cemiyet geçmişten beri 
Şura (Sovyet)’ya karşı faaliyet göstermiş değil, tersine kendi isteklerini hayata geçirmek için Şura hükümetini 
en uygun hükümet olarak görüyordu. Cemiyetin istekleri şunlardan ibaret idi: 1. Gençleri üyeliğe celbetmek, 2. 
Ruhaniler ile mücadele etmek, 3. Beyazları tespit ederek onları imlan olduğunda hükümete teslim etmek, 4. Okul 
işlerini düzenlemek, 5. Türk savaş esirlerine yardım etmek ve onları okullara işe yerleştirmek...” (Coşkunarslan 
1999b: 125).  Devrim öncesinde kurulduğu anlaşılan “İttihat ve Terakki” örgütüyle Türkistanlı aydınla-
rın İstanbul’daki İttihat ve Terakki Teşkilatı ile olan ilişkileri hakkında bilgi veren A. Ahat Andican so-
nuç olarak şunları söylemektedir: “Özet olarak söylemek gerekirse, Türkistan’da İttihat ve Terakki teşkilatlan-
ması, bu harekete mensup harp esiri Osmanlı subayları tarafından başlatılmıştır. 1917 Ekim İhtilali öncesinde 
bu subaylar İttihat ve Terakkiperver Cemiyeti’ni kurmuşlar ve Türkistan’ın çeşitli şehirlerinde örgütlenmişlerdir. 
Azerbaycan’a Türk Ordusunun girişinden sonra, cemiyetin adı İttihat ve Terakki olarak değiştirilmiştir. Osmanlı 
imparatorluğunun yenilmesinin ardından İttihat ve Terakki kadrolarının dağıldığı dönemde ise, teşkilatın adı 
Milli İttihad olmuştur. Cemiyetin, özellikle 1917-21 yılları arasında etkili olduğu anlaşılmaktadır. Münevver 
Karı anılarında “Cemiyetin üyeleri çok değildi. Fakat etkili ve güçleri çok büyüktü” demektedir. Enver ve Cemal 
Paşaların Türkistan ve Afganistan faaliyetleri sırasında cemiyet kadroları yeniden aktif hale gelmişse de, bu iki 
siyasi figürün tarih sahnesinden çekilmeleri İttihatçı subayların dağılmalarına, siyasi alanda ise İttihat ve Terakki 
ruhunun yok olmasına yol açmıştır. Bütün bunlara rağmen, Türkistanlı kadroların İttihatçılarla yaptıkları yol 
arkadaşlığı bitmeyecektir. Dış Dünyadaki mücadele yıllarında, başta Nuri Paşa olmak üzere Halil Paşa ve Mah-
mut Şevket Esendal gibi eski ittihatçılarla diyalog sürdürülecektir (Andican 2003: 120-121).
8   Sovyetler Birliği, özellikle de Stalin döneminde Moskova’nın Türk topluluklarına karşı izlediği politi-
kalar, Çarlık Rusya’sı politikalarının, “Hristiyanlaştırma” dışarıda tutularak, daha sistemli ve acımasız 
bir şekilde devam ettirilmesinden ibaret olmuştur. Sovyetlerin izlediği politikalar, Türk topluluklarının 
kültürel ve siyasal anlamda bütünüyle parçalanmasını getirmiş, böylece Çarlık Rusya’sının şovenist 
politikaları,  “Sovyetleştirme”  adı  altında  başarıyla  tamamlanmıştır.  Nitekim  Mekemtas  Mırzahme-


96
D
Ü Ş Ü N C E  
D
Ü N Y A S I N D A  
T
Ü R K İ Z
tov, Bolşevik Devrimi sırasında umutlanarak harekete geçen Türk topluluklarını Çarlık yönetiminden 
daha beter bir şekilde ezen Stalin dönemi politikalarını şu şekilde sıralamaktadır: 1. Ruslaştırma, 2. Arap 
harflerinin kullanımına son vererek Rus harflerini kullanıma sokma, 3. Rus kökenli kitleleri Türk kökenli halk-
ların yaşadığı bölgelere göç ettirme, 4. Kırım’ı, Kırım Tatarlarından arındırma, 5. Kafkasları Müslümanlardan 
arındırma, 6. Orta Asya ve Kazakistan’ı ham madde merkezi haline getirme, 7. Rus kökenli çocuklarla sömürge 
halkların çocuklarının bir arada okudukları okulların sayısını arttırma, 8. Rus dilini resmi dile çevrilemese de 
halk dili haline getirme, 9. Küçük toplulukları asimile ederek ortadan kaldırma, 10. Bütün halkları bir halka, yani 
Ruslaşmış Sovyet halkına dönüştürme, vd. (Mırzahmetov 1993: 107-108). 
9  “...bizim-diyalektik, daha doğrusu enerjetik materyalizm mektebine mensubiyetimiz, bu mektebin Batı Avrupalı 
temsilcilerini (marksist veya komünist denilenleri) körü körüne taklit etmemiz ve onların bu mektebin ürünü 
bildikleri veya öyle takdim ettikleri her şeyi körü körüne kopya etmemiz anlamına gelmez. Bunu aşağıdaki neden-
lerden dolayı yapmıyoruz: Bizce, materyalist felsefe, Batı Avrupa biliminin müstesna malı değildir. Zira, belli bir 
düşünce sistemi olarak bu tür felsefe, bu veya diğer şekilde (Fars, Arap, Çin, Türk, Moğol vd. gibi) birçok başka 
halklarda, üstelik çağdaş Batı Avrupa kültürünün ortaya çıkışından çok önceki tarihlerde görülmüştür. Bizim 
birçoğumuz, daha sonra Rusya Devrimi öncesinde, enerjetik materyalist dünya görüşüne sahip olmuştuk. Bu 
görüş, bizim aramıza yapay bir biçimde ve dışardan enjekte edilmiş olmayıp Rus milliyetçiliğinin ve Rus devletçi-
liğinin üzerimizdeki zalimane ekonomik, politik ve kültürel baskılarının bizi ezmekte olan ağır koşullarının doğal 
sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Bizim, tarihsel materyalizm taraftarlarına bağlılığımız, onların beyan ettikleri, 
keza diyalektik materyalizmin Rus ve Avrupa tekelcileri tarafından takdim edilen her türlü fikri nesneyi “kutsal” 
bir şeymiş gibi tartışmasız olarak kabul etmemizi de kesinlikle gerektirmez.
  (...) Tutum ve hareketlerinden de vazgeçelim, görüşlerinde ve vardıkları sonuçlarda da gerçek devrimcilik görül-
meyebilir. Bu nedenden dolayı, biz, onlar karşısında herhangi bir yükümlülük almamakla birlikte, tüm beklen-
tilerin aksine olarak, diyalektik materyalizm üzerindeki tekelcilik haklarını tartışmaya davet ediyoruz. Örneğin, 
birincisi sömürgeler meselesi, ikincisi de komünizmin, diğer bir deyişle sınıfsız ve kimsenin kimseyi istismar 
etmediği bir toplumun gerçekleştirilmesi yöntemleri... Bu iki konuda Rus komünistleri ve onları takip eden Batı 
Avrupalı komünistler, aleni yanlışlar yapmaktalar... Bunun neticesinde de-insanlığın anarşi ve kargaşa baskısın-
dan kurtuluşu değil-talan, yoksulluk ve ölüm olacaktır. Onlar, Avrupa Kapitalizmini ve soyguncu Avrupa Em-
peryalizmini eleştirdikleri ve yerdiklerinde, her zaman ve her konuda olmamakla birlikte kendileriyle mutabıkız. 
Keza çağdaş Avrupa kapitalist kültürünün gericiliğini gündeme getirdiklerinde de mutabıkız. Ne var ki, tüm bu 
düşüncelerden çıkardıkları sonuçlar ve sundukları reçeteler konusunda kesinlikle mutabık değiliz.
  Bizce onların sundukları reçete-ki, Avrupa toplumunun bir sınıfın (burjuvazinin) dünya üzerindeki diktatoryası 
yerine, onun karşıtı olan diğer sınıfın (proletaryanın) diktatoryasını öngörmektedir-insanlığın ezilen kısmının 
ezilen kısmının sosyal hayatına hiçbir önemli değişiklik getirmeyecektir. Herhalukarda nesnel bir değişiklik ola-
caksa da, bu değişiklik iyileşme yolunda değil, kötüleşme yolunda olacaktır. Bu sadece daha az gücü olan ve daha 
aşağı düzeyde organize bir diktatörün yerine, aynı kapitalist Avrupa’nın (ki, Amerika’yı da buraya dahil etmek 
gerekir) Avrupa çapında bütünleştirilmiş olan tüm güçlerinin dünyanın geriye kalan kısmı üzerinde ortak dikta-
toryasının getirilmesi demektir.
  Biz, bunun karşısında farklı bir tez ortaya koyuyoruz. Şöyle ki, insanlığın yeniden yapılandırılmasının maddi ze-
mini, yalnızca sömürge ve yarı-sömürgelerin metropoller üzerindeki diktatoryası aracılığı ile oluşturulabilir. Zira 
yalnızca bu yol, yerkürenin Batı emperyalizmi tarafından zincirlere vurulmuş olan üretici güçlerinin kurtuluşu 
ve atılım yapması için gerçek bir teminat sağlayabilir.” (Kakınç 2003: 239-241). 
10  Sultangaliyev’in devrime getirdiği özgün yaklaşımı ve “şark meselesi”yle ilgili görüşleri için bk. Gali-
yev 1999: 264-272; Galiyev 1998: 1-5. 
11  1923 ve 1928 tarihli tutuklanmaları, kendisine yönelik suçlamalar ve maruz kaldığı işkenceler, on yıl 
kadar süren ağır çalışma cezası ve 28 Ocak 1940’ta Lefort Hapishanesi’nde vurularak öldürülüşü hak-
kında ayrıntılı bilgi için bk. Muhammedi 1993; Kaymak 1993; Kakınç 2003; Kakınç 2004, vd.  
12   “Müslüman millî komünistleri Stalin’in dört adet milliyet ölçütünü –toprak, dil, psikolojik bünye ve ekono-


Yüklə 1,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   113




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə