179
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
Tablo 1: Özbek Cedit Matbuatında çıkarılan gazete ve dergiler
180
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Siyaset
1905 ile 1920 yılları arasındaki Çarlık idaresinden Sovyet idaresine geçiş dö-
neminde, Türkistan’da eğitim reformuyla başlatılan yenileşme hareketini, millî uya-
nış, siyasî teşkilatlanmalar, kongreler, siyasî partiler ve muhtar (özerk) hükûmetler
ile bağımsız cumhuriyetler kurma girişimleri izledi.
Türkistan’da millî uyanış, ceditçilik hareketi ile kendini göstermiş, yeni
metotla çalışan okullar açılırken bölgedeki Türk basını da meyvelerini vermiştir.
1905’te ilk cedit gazetesi Urta Aziyanın Umurgüzarligi (Orta Asyanın Görüşü) yayın
hayatına başladı. Bunu 1906’da Terakkî ve Hurşid adlı gazetelerin yayın hayatına
katılması izledi. Bu gazeteler, okulların usul-i cedid metoduyla çalışması gerektiği
fikrini taşıyor ve aynı zamanda Çarlığa da sosyalistlere de karşı çıkıyorlar, Duma
seçimlerine katılıyorlardı. Taşkent’ten Molla Abdulvahid Karî, Semetkant’tan Taş
Pulat Abdülhalil, Sırderya’dan Klevli Allahbergen II. Duma’ya seçildiler. Bunlar
şehir meclisine Aksakallıların (ileri gelen Türk yaşlıların) seçilmesini, vergilerin
azaltılmasını, Taşkent’te idareye iştirak hakkının verilmesini, Orta Asya’ya Rus
göçmen akınının durdurulmasını talep ediyorlardı (Devlet 1999: 144).
1905-1917 yılları arasındaki siyasî faaliyetlerinde, etnik milliyetçilik yerine
dinî milliyetçiliği öne çıkaran Müslüman Türkler, birbiriyle rekabet eden üç gruba
bölündüler: Onlardan ilki aşırı sağ olarak nitelenebilecek muhafazakâr dindarlardı.
Mollalar ile zenginler sınıfının mensup olduğu bu grup tutucu tavırlarıyla Çarlık
idaresine değil, Müslümanlar arasında güçlenen yenileşme hareketine karşı çıkıyor-
du. Bu muhafazakâr dindarların etkisi Kırım, Kazan ve Azerbaycan’da nispeten az
iken, Kuzey Kafkasya ve Buhara Emirliği’nde daha fazlaydı. Muhafazakârların baş
düşmanı olan ikinci grubu ise, liberal düşünceli aydınlar teşkil ediyordu. Yenileşme
hareketini yürüten bu grup aydınlar arasında hem İslamî birlik ve İslamcılık düşün-
cesi hem de Türkçülük akımı yan yana ve iç içeydi. Solcular diye adlandırılabilecek
üçüncü grup genç aydınlar ise, Rusya’daki sol hareketlerle işbirliği yaptılar, Sos-
yalizm, Marksizm ile Komünizmi benimseyerek ihtilalci hareket içinde rol aldılar
(Kocaoğlu 2002: 742).
1904 yılından başlayarak Özbek ceditçiliği içinde faaliyet gösteren Münevver
Karî, Asadulla Hoca, Muhammedcan Paşa Hoca, Tavallâ gibi onlarca gencin “Ce-
ditçiler grubu” adı altında millî uyanış ve kültür reformunu gerçekleştirmek ama-
cıyla bir araya toplanmaları onların teşkilat yapısı kazanmalarını sağladı. Bu öncü-
ler 1909’da Cemiyet-i Hayriye, 1913’te Turan derneği, 1914’te Neşriyat şirketi, 1916’da
Mektep neşriyatı gibi sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda kendi programlarına sahip
eğitim ve kültür kuruluşlarını oluşturdular.
Gazete, dergi, kitap ve sahne eserleri yardımıyla Müslümanlar arasında Avru-
pa bilim ve teknolojisini yayma, okullara maddî yardım sağlama, yetenekli gençleri
181
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
gelişmiş ülkelere öğrenim için gönderme gibi çalış-
malar bu teşkilatların eğitim ve kültür alanındaki
çalışmalarında önemli bir yer tuttu. Bu amaçlar
için Karî’nin önderliğinde oluşturulan Kömek yar-
dım fonu, 1917’den sonra da etkinliğini sürdürdü.
Bu kuruluşlar Behbudî, Sıddıkî, Şakurî gibi isim-
leri Semerkant’ta bir araya getirdi. Hokand’da ise
(1915) Gayret Kütüphanesi bünyesinde bu faaliyetler
yürütüldü.
Ceditçilik temelinde örgütlenen bu kuru-
luşlar, eğitim ve kültür alanıyla sınırlı kalmadı.
Buhara’da Genç Buharalılar ve Hive’de Genç Hiveli-
ler gibi partiler ortaya çıktı. Ayrıca 1913’te Turan,
1917’de Şura-ı İslam ve Ulema adlarıyla kurulan der-
nekler birer siyasî parti düzeyine ulaşamamış olsa-
lar da o dönemde, siyaset alanında önemli rol oynadılar. Ekim 1917’deki Türkistan
Muhtariyeti ve 1920’deki Buhara ve Harezm Cumhuriyetleri ceditçilerin siyasî alan-
da oluşturdukları derneklerin ve kuruluşların faaliyetlerinin ürünleri olarak ortaya
çıktılar. Ceditçilerin milleti dünyanın uygar milletleri seviyesine yükseltmek ve ba-
ğımsızlık gibi birbirini tamamlayan iki temel amaçları vardı. Nitekim ceditçilerden
Ekim İhtilalini reddeden Münevver Karî, Behbudî ve Çolpan 1917 olaylarına bu açı-
dan yaklaştılar. Hatta Behbudî 1906’da Hurşid gazetesinde yayımladığı yazıda sos-
yal-demokrat partiyi “zararlı ve şeriata zıt” olarak nitelendirirken; Fikret Hürriyet
gazetesinde Ekim İhtilali hakkında ”Rusya’da yeni bir bela ortaya çıktı: Bolşevik be-
lası” (7 Kasım 1917) diye yazıyordu. Özbek ceditliçiliğinin öncülerinden Münevver
Karî ise 1920-30 yılları arasındaki soruşturmalar sırasında devrime karşı tutumunu
açıkça ortaya koydu. Yine bu süreçte Çolpan muhalif tavrını şiirlerinde dile getirdi
(Kasımov 1995: 89,90).
Adullah Kadrî, Avlanî, Hamza, Tavalla Lutfullah Alimî Sovyet hükûmetinin
Türkistan’a gerçekten bağımsızlık getireceğine inanıp bu doğrultuda hizmet
verdiler. Ancak bu aydınlardan birçoğu Türkistan Muhtariyetinin kanlı biçimde
ortadan kaldırılması sonucunda aldatıldıklarını anlamalarına rağmen görünüşte
Bolşeviklerle uzlaşma yolunu seçmek zorunda kaldılar (Kasımov 1995: 89, 90).
1905 ile 1917 arasında genel olarak “Müslümanlık” çerçevesi içinde birlikte
siyasî faaliyetlerde bulunmaya çalışan Çarlık Rusyası’ndaki Türklerin 1917 ile 1920
yılları arasında çeşitli Türk yurtlarında kurdukları muhtariyet hükûmetleri ve ba-
ğımsız cumhuriyetler Bolşevik güçleri tarafından silah zoruyla birer birer ortadan
kaldırıldı. Lenin ve Stalin’in 20 Kasım 1917’de ilan ettikleri Rusya’daki bütün Müslü-
1913’te Turan,
1917’de Şura-ı
İslam ve Ulema
adlarıyla kurulan
dernekler
birer siyasî
parti düzeyine
ulaşamamış
olsalar da o
dönemde, siyaset
alanında önemli
rol oynadılar.
Dostları ilə paylaş: |