48
tartışmalara neden
olmuş ve resmi tarihte bu
olay muhalefet tarafından M. Kemal’in tasfiye
çabası olarak gösterilmiştir
İttihat ve Terakki Partisi’nin bu dönemdeki
savaş ve iskan politikalarından Müslüman ol-
malarına rağmen, Ermenilerden sonra en büyük
tehcir Kürtlere uygulanmıştı. Üstelik Hamidiye
Alayları ile kuzeydeki bazı Kürt aşiretleri Erme-
nilere karşı kullanılmış, bundan dolayı Batıda
ve diğer milliyetler üzerinde Kürtlere karşı yan-
lış önyargılar gelişmiş ve yeterli bir destek gör-
memişti.
Bu seçimlere “her parti, cemiyet ve züm-
re tarafından” aday gösterilmesi yazılı olarak
belirtilmiş olsa da, fiiliyatta Müdafaa-i Hu-
kuk Cemiyetleri yönetim kurulları tarafından
onaylanmayan hiç kimsenin aday olması ve
seçilmesi mümkün değildi. Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin olmadığı yerlerde ise Kemalistlere
bağlı valiler ile ordu komutanlarının onayı gere-
kiyordu. Bazı isim listeleri
de Heyet-i Vekile ta-
rafından telgrafla illere bildirilmişti. Ayrıca ge-
rek Meclis-i Mebusan’a ve gerekse Büyük Millet
Meclisi’ne milletvekili seçilebilmek için Türkçe
bilme zorunluluğu olduğu için milletvekilleri
ana dillerine göre bir ayrıma tabi tutulmuyordu.
Meclis-i Mebusan’ da kendi etnik kimlikle-
riyle yer alarak Ermenileri, Rumları ve Yahu-
dileri temsil eden milletvekillerinin BMM’ ye
girmelerinin engellenmesi Kemalist hareketin
daha baştan itibaren egemen ulus-devlet reflek-
siyle hareket ettiğini ve bir üniter devleti amaç-
ladığını göstermektedir.
Bunun farkında olan bazı Kürtler de zaten
Kemalistlere güvenmedikleri için Erzurum ve
Sivas kongrelerine ve onların ardından oluşan
BMM’ ye fazla ilgi göstermemişlerdi. BMM’ ye
gelenler de Kemalistlerin bazı vaatlerde bulu-
narak işbirliğine ikna ettikleri Kürt aydın, şeyh
veya aşiret önderleriydi.
Her şeye karşın Birinci Meclis’teki
Kürt mil-
letvekillerinin neyi ve nasıl temsil ettiğinden
çok, meclis görüşmelerindeki somut tutumları
onlar hakkında daha doğru bir değerlendirme
yapmamızı kolaylaştırmaktadır. Bu konuda
Meclisteki en önemli tartışmalar ise, Koçgiri İs-
yanı, Musul Sorunu, Lozan Antlaşması, El-Ce-
zire Komutanlığı Soruşturması gibi konulardır.
Bunlar doğrudan Kürtler ve Kürt sorunuyla
bağlantılı olduğu için Meclisteki Kürt milletve-
killerinin bir bölümü tartışmalara katılmıştır.
Bunların bir bölümü de, Meclis-i Mebusan’ dan
gelen alışkanlıklarıyla veya somut durumun
ortaya çıkardığı sorunların dayatması sonucu
sıkça kendi etnik kimliklerini açıklamaktan
çekinmemişler ve Kürtlerin sorunlarına sahip
çıkarak tutum almışlardır.
Bu tartışmaların her biri doğrudan Kürt so-
runu ile ilgili olması ve Kürt milletvekillerinin
tutumlarını sergilemesi bakımından
önemli
olmakla birlikte, bu tutumlar aynı zamanda
Kemalistlerin Kürtlere karşı tutumlarını yansı-
tıyordu. Dahası bu tartışmalar Meclisteki Kürt
milletvekillerinin nasıl aşağılandığını ve yal-
nızlaştırıldığını, Kürdistan’ın bölünmüşlüğünü
ve sonuçta Kürtlerin kendi aralarındaki örgüt-
süzlük durumundan dolayı milletvekillerinin
içinde bulundukları çaresizliklerini göstermesi
bakımından önemliydi.
Kürt milletvekilleri daha çok Meclis-i Me-
busan’ dan gelen, iyi Türkçe bilen, ağzı laf yapan
ve tecrübeli olanlardı. Bunlar aynı zamanda Os-
manlı okullarında eğitim almış ve İstanbul’da
yaşamanın getirdiği bilgi ve tecrübeye sahip ki-
şilerdi. Meclisin çok kimlikli oluşumundan do-
layı Kürt milletvekilleri
kendi kimliklerini ser-
bestçe açıklıyorlar ve zaman zamanda Kürtleri
temsil ettiklerini söylüyorlardı. Ancak bunların
hiçbiri Kürtlerin meşru temsilcileri değildi.
Çünkü Kürtleri temsil edebilecek Kürt örgütleri
ve önderleri daha önceden dışlanmış ve bunlar
saltanat ve hilafet düşmanı olarak ilan edil-
mişlerdi. Yani BMM Kürtlerin meşru ve doğal
temsilcilerine kapalı tutulmuştu. Meclise gerek
Meclis-i Mebusan’ dan ve gerekse yeniden seçi-
lerek BMM’ ye gelenler de Kürt halkının özgür
iradesiyle ve onların temsilcisi sıfatıyla seçilme-
mişlerdi.
Kürt milletvekillerinden birkaç tanesi hariç
genellikle büyük bir çoğunluğu buldukları her
fırsatta Osmanlı Saltanatı ve Hilafet adına ve
“Osmanlı yurtseverliği” söylemiyle Kürtlerle
Türk Ocağı kökenli bazı
milletvekilleri Meclise
“Kurultay” adını vermek
istemiş, bir kısmı “Meclis-i
kebir-i milli” üzerinde durmuş
49
Türklerin birliğinden yana olduklarını açıklı-
yorlardı. Aslında
bu söylem, Kürtlerin dine ve
şeyhlerine bağlılıklarından yararlanarak panis-
lamist politikalarını sürdüren ve kendisini Kürt
yanlısı konumuna yükseltmiş olan II. Abdülha-
mit döneminden beri geçerliydi.
II. Meşrutiyet ortamında kendilerini ulusal
kimlikleriyle ifade etmeye başlayan Kürtler,
Meclis-i Mebusan’ da yer almalarına karşın bu
“Osmanlı yurtseverliği” söylemini sürdürmeye
devam etmişlerdi.
İttihat ve Terakki döneminde kazandıkları
demokratik hakları Mütareke döneminde de
korumaya çalışan Kürtler, Misak-ı Milli karar-
larıyla çizilen ve ortak vatan olarak ifade edilen
yeni sınırları da aynı refleksle savunmuşlardı.
Kürtlerin bu tutumunun asıl nedeni, Musul ve
Kerkük’ü de içine alan bu yeni sınırların Güney
Kürdistan’ın önemli
bir bölümünü içermiş ol-
masıydı.
1921 Anayasası ve Kürtler…
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin
açılışından itibaren gerek içte ve gerekse dışta
ikili bir otorite, başka bir deyişle Osmanlı ülke-
sinde “ikili iktidar” durumu vardı. İstanbul hü-
kümetine karşı her geçen gün alternatif konu-
munu güçlendiren Ankara’daki Büyük Millet
Meclisi Hükümeti bir adım daha atmış ve kendi
iktidarının anayasal temelini oluşturmuştu. Bir
devletin işleyişini belirleyen kurallar bütünü
olarak yeni devletin ilk yazılı Anayasası, Büyük
Millet Meclisi’nde 20 Ocak 1921 günü 85 nu-
maralı “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adıyla kabul
edilmişti.
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin
açılışından yaklaşık 10 ay sonra yapılan bu ana-
yasa, 23 esas ve bir ek madde olmak üzere 24
maddelik bir kanundu. Bu Kanun, “Halkçılık
Programı” adıyla hükümet tarafından Meclise
verilmiş ve bir özel komisyonda görüşülürken, 8
Ocak 1921’de “idam cezalarının mecliste onay-
lanması” tartışmaları yapılırken Anayasa mahi-
yetindeki kanunun görüşülmesi kararı alınmış
ve bu kararla komisyon çalışmaları alelacele
bitirilerek meclise sunulmuştu.
Kanun metni
tartışılırken, yürürlükteki eski Anayasanın hü-
kümlerine ve Meclis İç Tüzüğü’ne aykırı oldu-
ğu şeklinde itirazlar yapılmış ve komisyonun
sözcülüğünü yapan Balıkesir Milletvekili Vehbi
Bey’in gayretkeşliğinden dolayı Kanun-i Vehbi
(Vehbi’nin Kanunu) diye isim takılmıştı.
Büyük Millet Meclisi iktidarının ilk anaya-
sal temeli olan bu kanun geçici nitelikteydi. İki
bölümden meydana gelen Kanunun ilk bölümü,
yeni devletin anayasa hukukunun esaslarının
açıklanmasına, ikinci bölümü de idarenin ye-
niden düzenlenmesine ilişkindi. Önsözü, hak
ve özgürlükler ve değiştirilme yöntemini göste-
ren hükümleri yoktu. Sadece, “Esas Maddeler”,
“İdare”, “İl”, “İlçe”, “Bucak” ve “Genel Müfettiş-
lik” bölüm başlıklarından oluşuyordu. Bu ana-
yasanın Türkçeleştirilmiş metni şöyleydi:
“Esas Maddeler
“
Madde 1- Egemenlik kayıtsız ve şartsız
milletindir. İdare usulü halkın mukadderatı
bizzat ve bilfiil yönetmesi esasına dayanır.
“
Madde 2- Yürütme gücü ve yasama yetki-
si, milletin tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük
Millet Meclisinde toplanır.
“
Madde 3- Türkiye Devleti, Büyük Millet
Meclisince yönetilir ve hükümeti “Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi Hükümeti” adını alır.
“
Madde 4- Büyük
Millet Meclisi,
iller hal-
kınca seçilmiş üyelerden meydana gelir.
“
Madde 5- Büyük Millet Meclisinin seçimi
iki yılda bir yapılır. Seçilen üyelerin üyelik sü-
resi iki yıl olup tekrar seçilebilmeleri mümkün-
dür. Eski meclis, yeni meclis toplanıncaya kadar
görevini sürdürür. Yeni seçimin yapılmasına
imkan görülmediğinde toplantı dönemi yalnız
bir yıl uzatılabilir. Büyük Millet Meclisi üyeleri
seçen illerin ayrıca vekili olmayıp bütün mille-
tin vekilidirler.
“
Madde 6- Büyük Millet Meclisi Genel Ku-
rulu Kasım başında çağrılmaksızın toplanır.
“
Madde 7- Şeriat hükümlerinin yerine ge-
tirilmesi, kanunların konulması, değiştirilmesi,
kaldırılması, antlaşma ve barış yapılması ve va-
tan savunması(yani savaş) ilanı gibi temel hak-
lar Büyük Millet Meclisinindir. Kanunların ve
nizamların düzenlenmesinde kişiler arası iliş-
kilere ve günün ihtiyaçlarına en uygun fıkıh ve
hukuk hükümleriyle kişiler arası uygarca tutum
ve davranış esas tutulur. Bakanlar kurulunun
görev ve yetkisi özel kanunla belirtilir.
“
Madde 8- Büyük Millet Meclisi, hüküme-
tin bölündüğü daireleri özel kanun gereğince
seçtiği vekiller aracılığı ile yönetir. Meclis, yü-
rütme işleri için vekillere yön çizer ve gerekti-
ğinde bunları değiştirir.
“
Madde 9- Büyük Millet Meclisi genel