24
dayattığı çözüm iki yönlü geliştirilmeye çalı-
şılmaktadır.
Birinci yön, Erbil merkezli Kürt
federe ulus-devlet oluşumudur ve uzun vadeli
ulus-devletçi çözümün ilk adımı olarak hayata
geçirilmektedir. İkinci yön, Diyarbakır merkez-
li ‘bireysel ve kültürel haklar’ temelli Kürt soru-
nu çözümüdür. AB ve ABD’nin özellikle AKP
Hükümeti üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı
bu proje dolaylı veya direkt olarak Erbil Federe
Kürt Devletiyle bütünlük içinde yürütülmeye
çalışılmaktadır. Halk desteğinden kopuk oldu-
ğu için, küresel kapitalist hegemonyanın dayat-
tığı bu çözüm projesinin başarı şansı azdır.
Kürdistan daha şimdiden bir bakıma 21. yüz-
yılda devrimin ve karşı-devrimin odağı duru-
muna gelmiştir. Kapitalist modernitenin en za-
yıf halkası durumundadır. Kürdistan halkının
ulusal ve toplumsal sorunları liberal reçetelerle,
bireysel ve kültürel haklar demagojisiyle örtbas
edilemeyecek kadar ağırlaşmıştır. Kürt soru-
nu söz konusu olduğunda, kültürel soykırıma
kadar varan uygulamalara
yol açan ulus-dev-
letçilik, ister ezen ister ezilen uluslar açısından
olsun, artık sorun çözen değil; üreten kaynak
durumuna çoktan gelmiştir. Kapitalist moder-
nite için bile sorun olmaya başlayan ulus-dev-
letçilik giderek çözülmektedir. Daha esnek de-
mokratik ulusal gelişmeler, çağın çözümleyici
gelişmelerinin başında gelmektedir. Demokra-
tik modernite bu yöndeki gelişmelerin teorik
ifadesi ve pratik adımları anlamına gelmektedir.
Günümüzde KCK çözümü bir yol ağzında-
dır. Ya sorunların barış ve demokratik siyaset
yoluyla çözümü demokratik anayasa yöntemiyle
geçekleştirilecektir. ... Ya da eğer öncelikle arzu
edilen bu yol ısrarla engellenirse, geriye KCK’
nin tek taraflı ve devrimci tarzda kendi demok-
ratik otoritesini
inşa etme ve savunma yolu ka-
lacaktır. Bu yolda başarıyla yürümenin birçok
unsuru mevcuttur. Otuz yılı aşkın bir tecrübeye
sahip olan PKK’nin ideolojik ve politik kılavuz-
luğu, halkın devrimci savaşımla denenmiş güç-
lü desteği, öz savunmayı her alanda yapabilecek
askeri gücü, geniş iç ve dış ilişki ağları KCK’ nin
demokratik ulusu inşa etmesine, yönetmesine
ve korumasına imkân vermektedir. Bu yol bir
daha eskiden yaşanan tıkanmaya uğramaya-
caktır. Devlet ulusçuluğunu değil demokratik
ulusu hedeflediğinden, her zaman çözüm ve
barış yanlısı, ulus-devlet güçleriyle diyalog ve
müzakereye açık olduğu gibi, bunda başarılı ol-
mazsa kendi asli yolunda öz güçleriyle demok-
ratik ulusu başarıyla inşa etmeyi sürdürecek,
yönetmesini ve korumasını bilecektir.
Demokratik ulus, öz yönetimsiz düşünü-
lemez.
Genelde tüm ulus biçimleri, özelde de-
mokratik uluslar kendi özyönetimleri olan
toplumsal varoluşlardır. Bir toplum kendi öz
yönetiminden mahrum olursa ulus olmaktan
da çıkar. Çağdaş toplumsal gerçekliklerde yö-
netimsiz ulus düşünülemez. Hatta sömürge
ulusların bile, yabancı kökenden de gelseler, bir
yönetimleri mevcuttur. Ancak dağılma sürecine
giren toplumların yönetiminden bahsedilemez.
Olsa olsa dağıtan gücün kontrollü dağıtması
veya sürece yayılmış tasfiye yönetimi söz ko-
nusudur. Öz örgütsüz oldukları dönemde Kürt-
lerin konumu böyleydi. Sadece ulus olmaktan
alıkonulmuyorlar, toplum olmaktan da çıka-
rılıyorlardı. PKK öncülüğü ve KCK politikası
sadece bu süreci durdurmakla kalmadı, politik
toplumdan demokratik ulus olmaya doğru bir
süreç başlattı. Gelinen aşamada Kürtler yoğun
politikleşen
toplum olmak kadar, bu politik ger-
çekliği demokratik ulus olma doğrultusunda ör-
gütleyen bir konumu da yoğunca yaşamaktadır.
Çağımızda politik toplum olma ana hat-
larıyla iki doğrultuda ulusallaşmaya götürür:
Geleneksel kapitalist yol ulus-devlete götüren
yoldur. Kapitalist modernite koşullarında bir
toplum devletsizse, devleti yıkılmışsa veya çö-
zülme durumundaysa, milliyetçi ve dinci po-
litikalar o toplumu yeni bir devlete, ulus-dev-
lete götürür. Eğer o toplumun geleneksel bir
devleti varsa ve güçsüzse, o devleti daha güçlü
olan ulus-devletle ikame eder. İkinci uluslaşma
yolu demokratik uluslaşma yoludur.
Özellikle
ulus-devletlerin sorun doğuran karakteri gü-
nümüzde politik toplumları ve onların yönetim
güçlerini demokratik ulus olma doğrultusunda
hareketlendirmekte, ya reformla ya da devrimle
demokratik ulus olmaya zorlamaktadır. Kapita-
lizmin yükselişe geçtiği dönemde ulus-devletler
hâkim eğilim iken, çöküşü yaşadığı günümüz
koşullarında daha çok demokratik ulus olma
doğrultusunda evrim geçirmektedir. Bu konu-
da politik gücü devlet iktidarıyla özdeşleştirme-
mek büyük önem taşır. Politika iktidar ve onun
norm kazanmış biçimi olan devletle özdeşleşti-
rilemez. Politikanın doğasında özgürlük vardır.
Politikleşen toplumlar ve uluslar özgürleşen
toplumlar ve uluslardır.
Devlet ve iktidar gücü kazanan her top-
lum ve ulus özgürleşmediği gibi, eğer demok-
25
ratik
özellikleri varsa, var olan özgürlüklerini
de kaybetmeyle karşı karşıya kalır. Onun için
bir toplumu devlet ve iktidar olgularından ne
denli arındırırsak, o denli özgürlüğe açık hale
getiririz. O toplum ve ulusu özgür kılmak için
gerekli temel şart ise, onu daimi politik bir ko-
numda tutmaktır. Devlet ve iktidardan arınmış
ama politik olamamış bir toplum, anarşiye veya
kaosa teslim olmuş toplum veya ulus konumu-
na düşer. Eğer toplumlar ve uluslar anarşi veya
kaostan uzun sürede kurtulamazlarsa çürür,
dağılır ve yabancı kozmosların malzemesi olur-
lar. Kaos ve anarşi ancak geçici ve kısa süreliği-
ne doğurgan bir rol oynayabilir. Bunun için de
politik olgunun devreye girmesi şarttır. Politika
sadece özgürleştirmez, aynı zamanda düzenler.
Politika eşsiz düzenleyici bir güçtür,
bir nevi
sanattır. Devletlerin, iktidarların baskıcı dü-
zenlemelerinin zıddını temsil eder. Bir toplum
ve ulusta politika ne kadar güçlüyse, devlet ve
iktidar güçleri o denli zayıftır, zayıflamak duru-
mundadır. Tersi de geçerlidir. Bir toplum veya
ulusta devlet veya iktidar gücü ne denli fazlaysa,
politika, dolayısıyla özgürlük o denli zayıftır.
Demokratik Çözüm Planı: Çağdaş
gelişmeler de Türkiye Cumhuriyeti’ni demok-
ratikleşme projelerine yöneltmiştir. ABD ve
AB’nin (uyum yönünde) teşvikleri, medya, si-
vil toplum ve kamuoyunun büyük bölümü ile
Kürtlerin tamamının bu yönde eğilim göster-
mesi, ilk defa demokratik çözüm planlarının
uygulanabilirlik şansını arttırmaktadır. Olduk-
ça azınlığa düşmüş ulusalcı-milliyetçi faşist cep-
henin tüm karşı direnmesine rağmen, devletin
temel kurumlarının da demokratik çözüm pro-
jelerine karşı çıkmamaları ve hatta altyapısının
hazırlanmasında önemli rol oynamaları, çözüm
planlarının gerçekleşme şansını arttırmaktadır.
Bu tarihi yeni durum karşısında taraflar arasın-
da uygulanabilecek eylem planı birkaç aşama-
dan geçişi gerektirmektedir. Eğer demokratik
çözüm planının ana hatları
üzerinde devletin
temel kurumlarıyla hükümetin mutabakatı
oluşursa ve Kürt tarafıyla birlikte demokratik
güçlerin de desteğini alırsa, muhtemel uygula-
malar-aşamalar şu yönde gelişebilir:
a-Birinci Aşama: PKK’nin çatışmasız-
lık ortamını kalıcı olarak ilan etmesi. Bu aşa-
mada tarafların provokasyonlara gelmemeye,
güçleri üzerindeki kontrolü sıklaştırmaya ve ka-
muoyunu hazırlamaya devam etmeleri gerekir.
b-İkinci Aşama: Hükümetin inisiyati-
fiyle TBMM’nin onayından geçmiş ve hazırlaya-
cağı önerilerle hukuki engellerin kaldırılmasına
yardımcı olacak bir Hakikat ve Uzlaşma Komis-
yonu’nun teşkil edilmesi. Komisyonun teşkilin-
de tüm taraflar arasında azami muvafakat ara-
nacaktır. Bu komisyonda yapılacak itiraflar ve
savunmalara bağlı olarak bir af müessesesi öne-
rilerek TBMM’ne sunulacaktır. Yasal engellerin
bu biçimde kaldırılması halinde, PKK yasadışı
konumdaki varlığını ABD, AB, BM, Irak Kürt
Federe Yönetimi ve Türkiye Cumhuriyeti yet-
kililerinin içinde bulunacağı bir kurulun dene-
timinde Türkiye sınırlarının dışına çıkarabile-
cektir. Daha sonra bu güçlerini kontrollü olarak
değişik alan ve ülkelerde üslendirebilecektir. Bu
aşamada önemli olan kritik nokta,
PKK siyasi
tutuklu ve hükümlülerinin bırakılmasıyla PKK
silahlı güçlerinin sınır dışına çekilmesinin bir-
likte planlanmasıdır. “Biri diğersiz olmaz” ilkesi
geçerlidir.
c-Üçüncü Aşama: Demokratikleşme-
nin anayasal ve yasal adımları atıldıkça tekrar
silahlara başvurmanın zemini kalmayacaktır.
Başta PKK’de görev almış olanlar olmak üzere,
uzun yıllardan beri sürgün yaşayan, vatandaş-
lıktan çıkarılmış, mülteci konumuna düşmüş
olanların peyderpey yurda dönmesi başlayacak-
tır. KCK faaliyetlerinin yasallık kazanmasıyla
PKK’nin Türkiye sınırları dâhilinde faaliyet
göstermesine gerek kalmayacaktır. Her bakım-
dan legal demokratik siyasal, sosyal, ekonomik
ve kültürel faaliyetler esas alınacaktır.