73
incelemez.
87
Kişilik araştırmacıları kişiliğin doğasına yönelik yorumlar yaparlar.
Gözlemlerden, önceki kuram ve araştırmalardan edindikleri bilgilerden sonra bu
araştırmacılar insanların neden belli bir biçimde davrandıkları konusunda hipotezler
oluştururlar. Daha sonra deneysel yöntemler kullanarak insan davranışları üzerinde
yaptıkları açıklamaların doğru olup olmadığını görmek için veri toplarlar. Her bir
araştırma büyük bir yapbozun parçaları gibi kişiliği anlamamıza yardımcı olur.
Ancak, kişiliğin ayrıntılı bir biçimde anlaşılması, yalnızca kuram incelemekten
fazlasını gerektirir.
88
Psikolojide, Abraham Maslow ve Viktor E. Frankl gibi birkaç bilim adamının
dışında diğerlerinin insan davranışlarını izah etmeye çalıştıkları kuramlarında
psikolojik, yani, zihinsel boyutun üzerinde durduklarını görürüz. Çünkü bilim
beyinin üzerinde zihni görmekte ve algıyı beyne ulaşan duyumlara zihinde anlam
verilmesi olarak tanımlamaktadır. Oysaki gerek beş duyu organımız vasıtasıyla
gerekse de içsel olarak alınan duyumların "sadece zihinsel düzeyde yorumlanması ve
manalandırılması" algıyı tanımlamaya yetmez. En son anlam, insanın sınırlı olan
entellektüel (düşünsel) kapasitesinin kavrayamayacağı, o kapasitenin üstünde bir
şeydir. İnsanın sınırlı zihinsel yetisini aşar.
89
Bu sebeple algıyı zihinsel boyutla
sınırlamak, aynı zamanda insanın kapasitesini de sınırlandırmak anlamına gelir. Zira
zihinsel boyuttaki algının seviyesi düşüktür.
İnsanın ayırt edici özelliği olan akıl, vicdan, aşk, ahlak ve farkındalık manevi
boyutun ürünüdür. Yüksek bir kapasite ile donatılmış olan insanın kemâlâtını
87
Necip Taylan, Anahatlarıyla İslam Felsefesi (Kaynaklar-Temsilcileri-Tesirleri) (6. Baskı),
İstanbul: Ensar Neşriyat, 2010, s. 37.
88
Jerry M. Burger, Kişilik, Çev: İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2006,
s. 40, 43.
89
Logoterapide zihinsel yetinin üzerinde bir nihai anlamdan söz edilir. Bkz. Viktor E. Frankl, İnsanın
Anlam Arayışı (6. Baskı), Çev. Selçuk Budak, İstanbul: Okuyan Us Yayınları, 2012, s. 133.
74
sağlayacak olan yegane unsur da, algının manevi boyuta yani, kalp ile anlamlandırma
(idrak) boyutunda yükselmesidir. Nitekim Kur’an’da:
“O’nu gözler idrak edemez” (En’âm 6/103)
“Gözler kör olmaz. Göğüslerde olan kalpler kör olur.” (Hacc 22/46)
“Bu dünyada kendi arzularıyla hakikati görmekten manevi körler, ahirette de
kör ve belki daha sapık yoldadırlar.” (İsrâ 12/72) buyrulmaktadır.
Algının manevi boyutuna işaret eden idrak, şuur ve basiret kelimelerinin
sözlük anlamlarına baktığımızda ise;
1-İdrak: (Arapça kökenli bir kelimedir.)
-Anlayış, kavrayış, akıl erdirmek.
2-Şuur:
-Anlayış, idrak,
-Vicdan,
-Nefsin manaya ilk vusul mertebeleri,
-Kendi varlığından haberi olma,
-Bir şeyi hoşça tanıma,
-İnceliklerini iyice idrak etme.
3-Basiret:
-Hakikati kalbiyle hissedip anlama. Kalpte eşyanın hakikatlerini bilen kuvve-i
kudsiyye. Feraset. İman-ı dikkat,
-İbret alınacak hidayet sebepleri
90
anlamlarını taşıdıklarını görürüz ki bunlar ruhun vasıflarıdır. Maddede bu vasıflar
yoktur.
90
http://www.osmanlicaturkce.com
, (01.06.2012).
75
Zeka ile akıl aynı şeyler olmadığı gibi, zihinsel düzeydeki algı ile kalple
algılamak (idrak) da birbirinden farklı şeylerdir. Kalple algılamak, “nurani akıl” ile
gerçekleştirilebilecek bir yorum, bir sonuç çıkarmadır.
Gazâlî’ye
(rah.) göre bu akıl,
eşyanın hakikatini idrak için insanı diğer canlılardan ayıran bir iç duygu hasletidir.
91
Müslüman Meşşai filozoflarını temsil eden İbn Sina ve İbn Rüşt’te de benzer
ifadelere rastlamak mümkündür.
İbn Sina “Vacibu’l-Vücud akıllara tesir eder. Akıllar nefslere tesir eder.
Nefsler de ecram-ı semaviye tesir eder. Sonra ecram-ı semaviye bu âleme, yani ay-
altı feleğine tesir eder. Akl-ı Mahz’dan ise insan nefsini aydınlatacak nur feyezan
eder” sözleriyle kozmolojik düzenden âlemin yapısına kadar birbirlerine tesir eden
güçlü bir bağın varlığını ve bu bağın da kendi içinde tutarlı ve insicamlı olduğunu
ifade etmektedir.
92
İbn Rüşt ise insan aklının, idrak ettiği, kavradığı ve etkilendiği şey sayesinde
yetkinleştiğini ifade eder.
93
Kalp vücudumuzdaki manevi bir cevher ve karar merkezimizdir. Nurani aklın
parladığı yerdir.
Hz. Muhammed (s.a.v) kalbin insanın hayatındaki yerini şöyle tanıtmıştır:
“İnsan vücudunda öyle bir parça vardır ki, o iyi olduğu zaman bütün bedenin işleri
iyi ve güzel olur. O bozulduğu zaman, bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o parça
kalptir”
94
Algının manevi boyutunda; ahlak, ilahi muhabbet ve akıl vasıtasıyla bilinç ve
nihayetinde de farkındalık oluştuğunda, anlık zevkler, ihtiraslar ortadan kalkacaktır.
91
Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn (I. Cilt), s. 225.
92
Gürbüz Deniz, İnsan Hürriyetinin Metafizik Temelleri, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2010, s. 87
93
Deniz, ss. 180, 181.
94
Erol, s. 14.
Dostları ilə paylaş: |