98
nimetlerden olan kabiliyet, meleke ve imkânlarımızı keşfederek özgür ve özgün bir
insan olmak gerekiyor.
138
İnsanın temel uğraşı maddi haz arayışı ya da acıdan kaçınmak değil, yaşamda
bir anlam bulmak olmalıdır.
Yüce Yaratıcımız bizleri:
O’nu anarak ve daimi surette dua ve tefekkürle;
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin
ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki: ‘Rabbimiz, Sen bunu boşuna
yaratmadın…’” (Al-i İmran 3/191)
“Kur’an’ı da müyesser kıldık düşünmek için. Fakat hani düşünen?” (Kamer
54/17)
Yaradılış gayemizi öğrenerek;
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyât
51/ 56)
Bezm-i Elest’te verdiğimiz kulluk sözümüzü hatırlamamızı isteyerek;
“Hem Rabbin: Beni Adem’den, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları
nefislerine karşı şahid tutarak: Rabbiniz değil miyim?” diye işhad ettiği zaman
“Belâ” dediler.” (A’râf 7/172)
“Allah Teâlâ’nın size olan nimetlerini ve sizden aldığı sözü hatırlayın.”
(Mâide 5/7)
“Umulur ki hatırlarlar.” (Bakara 2/221)
Hayatımızı anlamlandırmaya yönlendiriyor:
138
Özdoğan, s. 119.
99
“Allah kendisine yönelen kulunu hidayete (rızasına giden yola) erdirir. Onlar
iman edenler ve kalplerini Allah’ın zikriyle huzura erdirenlerdir. Dikkat edin, kalpler
ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Ra’d 13/27-28)
Çağımızın yaygın hastalığı “hazcılık”la mücadele edebilmek için; yaşam
boyu eğitimin önemi ve gerekliliklerinden bahsettikten sonra hedeflerimizi şöyle
sıralayabiliriz:
A- KENDİNİ GÖZLEMLEME PRATİĞİ KAZANARAK “BEN”LİK
DUYGUSUNU YENMEK
Beşer varlığının yaşam hedefi yatay bir çizgide olan insan ayrıca, kendi
içinde de dikey bir skalaya sahiptir. Çünkü insan içsel değişim kapasitesine sahiptir.
Dikey skalada bir seviyeden diğerine yükselebilir. Doğduğu gibi kalması gereken ve
değişmeyen bir hayvan gibi değildir.
Dikey çizgide bir noktadan daha yüksek bir noktaya geçmek için, bir şeyler
dönüştürülmelidir: daha alt bir seviyedekinden farklı hale gelinmelidir.
İnsanın hedefi dikey çizgide; mekanik (uyuyan) insandan dengeli (uyanmakta
olan) insana, buradan da şuurlu (uyanmış insan) insana doğru tırmanmak
olmalıdır.
139
Bunun için; kendini gözlemlemeye karar vermekle başlayan bir içsel sistem,
yani, kararlı bir Gözlemleyen “Ben” kurulmalı ve insan mekanik davranışlarını
kontrol etmeyi öğrenmelidir.
139
Nicoll, s. 112.
101
Herkeste mevcut olan bu “Ben” ler, küçük bir rol oynayabilir ya da çok daha
büyük roller üstlenebilirler. Her “Ben”, onunla özdeşleştiğimizde içine girdiğimiz
küçük bir geçici dünya yaratır sanki. “Ben” ler, eğer rıza gösterilirse ve irade
tarafından beslenirse, tüm içsel yaşamı istila edip onu başka bir dünya, sürekli bir
cehennem dünyası halinde organize eder.
İçimizde olan her “Ben” e rıza gösterirsek, çalışmıyoruz ve kendi üzerimizde
çalışmanın ne demek olduğunu anlamıyoruz demektir. Kendi üzerinde çalışmak yeni
bir yaşam şekline girmektir, yani içimizde mekanik bir şekilde yaşamak yerine
şuurlu bir şekilde yaşamaktır. Her şeye yönelik mekanik reaksiyonlarımıza karşı
çalışmak demektir. Kendi üzerimizde çalışma süreci, kendimizi gözlemlediğimizde
ve bizi kölesi yapmış içimizdeki farklı “Ben” leri gördüğümüzde başlar.
“Ben” lerin hazzı, çarpıtmanın değişik formlarında yatar. Onların gücü farklı
insanlarda farklıdır. İnsan onları görmek için mücadele etmelidir ve imkan
dahilindeki tüm irade ve arzusu ile onlardan ayrılmalıdır. Bunlar çok tehlikeli “Ben”
lerdir, çünkü er geç o insana karşı hareket ederler, yani bize dönerler ve içsel olarak
bizi aşağı
sürüklerler ve böylece, anlamamızı engellerler.
Bu “Ben” ler kuvveti dağıtırlar, insanları tüketirler ve hastalığa sebep olurlar.
Bu nedenle kendimize karşı uyanık olmamız gerekir. Negatif “Ben” ler içsel
hayatımızın büyük bir bölümünü oluştururlar ve her zaman bizim kuvvetimizi, hem
yaşam hem de çalışma bakımından tüketip bizi zayıflatırlar. Hastalıklarımızın yüzde
sekseninin bu tür psikolojik bir sebebi vardır.
Herhangi bir şeye şuurlu dikkati yöneltmek çaba ister. Bu çabayı
gösteremediğimizi fark ettiğimizde, bunu yapmamıza engel olan “Ben” i