64
silinip gitme eğilimindedir. Sonsuza dek sürebilen gelişimin verdiği hazzın yanında
kalıcı değil, süreksiz ve dayanıksızdır.
71
Bayağı hazlar maddesel, zihinsel düzeydeki algıyla sınırlı ve değer ölçüsü
taşımaz iken; yüksek
hazlar manevi, (kalple) idrake dayalı ve ahlakidir.
Şu halde bayağı hazlara “duyuların hazzı”, yüksek hazlara ise “kalbin hazzı”
demek mümkündür.
Bayağı hazlara güdülenmiş insanlar genellikle düşkün, muhtaç, tutkulu,
bağımlı, diğer bir deyişle kendi kapasitelerini kısıtlayan insanlardır.
Oysaki en mükemmel surette yaratılmış olan insanın varoluş gayesi, nefsini
(kendini) tanıyarak yüce yaratıcısını bilmek ve mevcut kapasitesini geliştirmek
olmalıdır.
72
Bu yüzdendir ki şöyle buyrulmuştur: “Nefsini (kendi hakikatini) bilip tanıyan,
Rabbini tanır”. Bu mevzuda Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:
“Pek yakında onlara dışlarında ve kendi nefslerinde ayetlerimizi
(kudretimizin ve varlığımızın belgelerini) göstereceğiz. Ta ki, (Peygamberlerin
söylediğinin) hak olduğunu anlasınlar.” (Fussilet 41/53)
Kendimi biliyorum, tanıyorum diyen birçok insan yanılmaktadır. Çünkü bu
şekilde bilmek Allah’ı tanımanın anahtarı olamaz. Zira, hayvanlar da kendilerinden
bu kadar bilmektedir. Bizler kendi başımız, yüzümüz, elimiz, ayağımız, etimiz ve
derimizden fazla bir şey bilmiyoruz. Çoğumuzun bildiği sadece; acıktığı zaman
yemek, kızdığı zaman bir kimseye saldırmak ya da bedensel diğer hazlara ulaşmaktır.
Oysaki saydığımız bu hususlarda bütün hayvanlar da bizimle aynıdır. O halde bizim
hakikati düşünmemiz gerekir. Neyiz? Nereden geldik? Nereye gideceğiz? Bu
71
Abraham Maslow,
İnsan Olmanın Psikolojisi, Çev: Okhan Gündüz, İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık,
2011, ss. 38-42
72
Erol, s. 184.