112 BEYİN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
gibi davranışsal ve psikolojik sorunların gelişimi ile değil, özellikle kro
nik sindirim sistemi bozuklukları olan hastalarımdaki tıbbi sorunlar ile
de ilgili olabileceğini anlamam 20 yıldan fazla sürdü.
Günümüzde, bir hastanın tıbbi geçmişini sorgularken hayatının ilk 18
yılına ait olanları araştırmak çok önemlidir. Sonuçta, bunu yapmanın
çok basit, özel bir psikanaliz eğitimi gerektirmeyen ve fazla zaman al
mayan bir şey olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Pek çok hastada, has
talıklarıyla ilgili erken hayat deneyimlerini araştırmak bana genellikle
tıbbi belirtilerinin ayrıntılarıyla ilgili uzun uzun sorgulama yapmaktan
daha önemli ipuçları sağlar. Hastalarıma daima “Mutlu bir çocukluk ge
çirdiğini düşünüyor musun?" diye basit bir soru sorarım.
Daha derine
gitmeden, sadece bu soruyu sormakla genellikle hastaların yaşamlarının
ilk 18 yılına ait anımsadıkları şeyleri dürüstçe anlatmaları çok dikkat çe
kicidir. Üstelik çoğu kez, hastalar bu deneyimler ile şu anki tıbbi sorun
ları arasında hiçbir bağlantı kurmamıştır ve yıllar geçtikçe öğrendiğim
gibi, onların bu soruya verdikleri yanıt, yetişkin olarak sindirimle ilgili
yaşadıkları sorunların kökeni ve doğası hakkındaçokşeyi ortaya çıkarır.
Senelerdir gördüğüm hastaların yarısından fazlası bana çocuklukla
rında aile sorunları yaşadıklarından bahsetmiştir: Anne babadan biri ağır
hastalık geçirmiş, travmatik bir boşanma ve bunun ardından da uzun
süre devam eden bir velayet anlaşmazlığı yaşanmış veya aşırı uç d u ru m
larda, aile üyelerinden bir i alkolizm veya uyuşturucu bağımlılığına yenik
düşmüş olabiliyordu. Bazıları bana, çocukken bir ebeveyni veya yabancı
biri tarafından sözlü, fiziksel veya cinsel taciz yaşadıklarını da anlatmıştı.
Yıllar önce, Jennifer adında, 35 yaşında bir kadın beni görmeye gel
di. “Hayatım boyunca karın ağrısı çektim ama geçen sene bu ağrılar
çok daha kötüleşti,” diye yakındı. Karın ağrısının özelliklerini daha iyi
anlamak için ne sıklıkta tuvalete gittiğini sordum. Bazı günler sık sık
tuvalete koşturmak zorunda kaldığını, diğer zamanlarda ise günlerce
SAĞLIKSIZ ANILAR 113
kabızlık çektiğini anlattı. İshal olduğu günlerde ağrısı daha da kötüleşi
yordu ve tuvalete gitmek onu geçici olarak rahatlatmaktaydı. Konuştukça,
lennifer’ın duygusal olarak da acı çektiği ortaya çıktı. Gençlik yıllarının
başından beri, panik ataklara eşlik eden kaygılardan ve sık tekrarlayan
depresyondan muzdarip olduğunu anlattı.
Jennifer iki gastroenterolog ve bir psikiyatrist dâhil olmak üzere bir
çok uzman doktora gitmiş, üst ve alt sindirim sisteminin endoskopisi ve
batın bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesi de dâhil tesis amaçlı bir dizi
tetkik yaptırmıştı. Tetkiklerin hepsi temiz çıkmıştı. “Gördüğüm son iki
doktor, bana ciddi hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve bunların hepsi
nin kafamın içinde gerçekleştiğini
ima etti," diye yakındı.
Jennifer’ın doktorları bu tür açıklanamayan beyin-bağırsak belirti
leri için tipik bir ilaç kokteyli önermişti: antidepresan Celexa veasit ö n
leyici ilaç Prilosec. A ncak bu belirtilerle yaşamayı öğrenmek zorunda
olduğunu ve onun için yapabilecekleri bundan başka bir şey olmadığı
nı da eklemişlerdi. Jennifer, “Tıbba olan inancımı neredeyse tamamen
kaybettim," diyordu.
Doktorlar genellikle hastalara bağırsak alışkanlıklarının ayrıntılarını
sorarlar ve yaşamın erken dönemlerinde yaşanan deneyimlerle ilgili risk fak
törlerini araştırmaktan çok kan basıncını ve kolesterol düzeylerini kontrol
ederler. Oysa rastgele seçilmiş 54.000 Amerikalı ile yapılmış yakın tarihli
bir araştırma, olumsuz olaylar yaşayan çocukların veya gençlerin yetişkinlik
dönemlerinde kalp krizi, inme, astım ve diyabet gibi sağlık sorunları yaşa
ma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Yetişkinlikte sağlıkla
ilgili bu tür olumsuz sonuçlar görülme riski, katılımcıların 18 yaşından
önce yaşadıkları olumsuz deneyimlerin sayısıyla birlikte artmıştır. Benzer
şekilde, büyük bir sağlık koruma organizasyonu olan AdversChildhood
Experiences’a (ACE) [Olumsuz Çocukluk Çağı Deneyimleri) ait sağlık
kayıtlarının incelendiği bir çalışmada alkolizm, depresyon ve madde ba
ğımlılığı riskinde 4-12 kat artış ve kişinin kendi sağlığını değerlendirirken