120 BEYİN-BAĞIRSAK BAĞLANTISI
göstermektedir) yaptığım günlük etkileşimlerin bir sonucu olarak, son 20
yıldaki araştırmalarımı değişikliğe uğramış beyin bağırsak etkileşimleri
ile hayatın erken dönemlerinde yaşanan sıkıntılar arasındaki bağlantıyı
daha iyi anlamak üzerine yoğunlaştırdım.
Hayatın Erken
Dönemlerinde Yaşanan Stres
ve Bağırsaklardaki Aşırı Duyarlılık
Anne bakımının yavru sıçanların beyinlerini nasıl programlayabildi
ği ile ilgili ilk çalışmaların yayınlanmasından kısa süre sonra. Kuzey
A m erika’dan psikiyatristleri bir araya getiren
American College of
Neuropsychopharmacology [Amerikan Nöropsikofarmakoloji Koleji]
tarafından düzenen bir konferansa davet edildim. Böylesi önemli bir top
lantıya davet edilmemden dolayı onur duymuştum. Konferans sırasında,
stres mekanizmaları üzerine bir mini sempozyuma katıldım ve Hmory
Üniversitesinde sinirbilimci olan Paul Plotsky ile orada tanıştım. Anne
sıçanlardaki stres üzerine yaptığı çalışmaları ve bunun yavru sıçanların
biyolojisini ve davranışlarını nasıl değiştirdiği konusundaki sunumunu
dinlerken, tüm bu bulguların klinikte nasıl uygulanabileceğini ve daha
da önemlisi kronik mide-bağırsak bozuklukları olan hastalarıma ne gibi
yararlar sağlayabileceğini merak etmeye başlamıştım.
Konferansın hemen ardından, bu konularda işbirliği yapmanın olası
yollarını araştırmak için [Emory Üniversitesinin bulunduğu| Atlanta’ya
uçtum. Yağışlı ve sıcak bir Atlanta akşamıydı, Paul'le bir restoranda ak
şam yemeği boyunca ve sonrasında evinde içkilerimizi içerken yaptığı
araştırmaların sadece stresle ilgili bağırsak rahatsızlıkları için değil, genel
olarak zihin-beden bilimi açısından da ne anlama geldiğini saatlerce ko
nuştuk. Ona hastalarımın bağırsak rahatsızlıklarından, ağrılarından ve
diğer psikolojik belirtilerinden bahsettim. “O benim. Hepsi var bende,”
SAĞLIKSIZ ANILAR 121
diyeesprili bir karşılık verdi. Hastalarımın belirtilerinin beyin-bağırsak
ekseninin çocukluk programlamasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı
konusundaki merakımı yüksek sesle dile getirdim. Ve bu teoriyi araştır
mak üzere Faul’ün laboratuvarında biraz vakit geçirmeye karar verdim.
Bu deneyleri planladığımda aklımda Jennifer gibi İBS hastaları vardı.
Çocuklukta yaşanan olumsuzdeneyimlerin yetişkinlerde kaygı, panik
atak ve depresyona yatkınlığa yol açtığını zaten biliyorduk. Ancak, İ BS
belirtilerini geçmişteki cinsel istismara bağlayan birkaç çalışma dışında
hiç kimse, bu tür olayların mide-bağırsak ağrısına neden olup olmadı
ğını ve tuvalet alışkanlıklarını değiştirip değiştirmediğini bilmiyordu.
Bağırsaklarımızdaki mikroplarda oluşan değişikliklerin bu süreçlere
etkisinin olup olmadığına dair de yine hiçbir fikrimiz yoktu.
Plotsky'nin önceki deneylerinde yaptığı gibi, anne sıçanları yaşam
larının ilk haftalarında günde 3 saat boyunca yavrularından ayırarak
strese soktuğumuzda, yavru sıçanların daha sonra İBS’a benzer birçok
belirti gösterdiklerini gözlemledik. İBS hastalarında, normal bağırsak
faaliyeti bile karın ağrılarına, kramplara ve midenin gözle görülür şekil
de şişmesine neden olabilir; bunların tamamı aşırı duyarlı ve aşırı tepki
veren bağırsaklardan kaynaklanır. Hastaların çoğunda endişe düzeyleri
de artmış olup, önemli bir kısmında da kaygı bozukluğu veya depres
yon görülür. Yaptığımız deneylerde, daha kötü bir bakım
sunulan yav
ru sıçanlar benzer özelliklerle karşımıza çıkmaktaydı. Hayvanlar daha
tedirgin, bağırsakları daha duyarlıydı ve stresle karşılaştıklarında daha
küçük topaklar hâlinde dışkılıyorlardı ki bu, sıçanlarda ishalin karşı
lığıdır. Önemli bir sunum ya da iş görüşmesinden
önce acilen t uvalete
gitmek zorunda kalanlar bu duyguyu bilirler ancak İ BS hastaları —ve
bizim sıçanlar— stresin yol açtığı bu tür belirtileri her zaman yaşarlar.
Yaşamın erken dönemlerinde stresin artırdığını bildiğimiz, beyin
deki ana şalter olan CRF’nin kimyasal etkisini bloke eden kimyasal bir
maddenin, bu sıçanlardaki tü m
belirtileri, yani stresle ilişkili davra