SAĞLIKSIZ ANILAR 117
larındaki tepkimizin altında yatan, beynimizdeki nöral devreleri nasıl
değiştirdiklerini bilmemiz gerekiyordu. Bu bilgi, sadece hayatın erken
dönemlerinde yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak hayvan modellerinde ya
pılan temel araştırmalardan elde edilebilirdi.
1980’lerde psikiyatri ile ilgili araştırmacıların stresin insanlar üzerin
de yaptığı etkilerin aynısını sıçan, fare ve maymun gibi hayvanlar üze
rinde de yaptığını fark etmesi, bu konuda bir atılımın habercisiydi. Söz
konusu hayvan çalışmalarının ilgi odağı, anne ve yavruları arasındaki
etkileşimlerin
rolü üzerineydi, çünkü sözlü ve duygusal istismar ya da
evlilikte uyuşmazlık gibi insana özgü olan durumlarla karşılaştırıldı
ğında, laboratuvarda bu tür etkileşimlerin modellenmesi daha kolaydır.
Örneğin kemirgenler de insanlar gibi farklı mizaçlara sahiptir: bazıları
çekingen, bazıları ise daha sosyaldir; bazıları gözü kara maceracı iken,
diğerleri yuvalarından pek ayrılmaz. Bazı anne sıçanlar kendi yavrularını
yetiştirme konusunda başkalarından (genetik olarak kendilerine özdeş
olan hayvanlardan bile) çok daha iyidir. Anaç bir sıçan, yavrularının
üzerine çok düşer, onları şımartır. Sırtını kamburlaştırıp, bacaklarını
her iki yana genişçe açarak alttaki yavruların emerken bir memeden di
ğerine geçebilmesine olanak tanır ve zamanının büyük bölümünü mi
nik yavrularını yalayıp ve tımar ederek geçirir. Daha ihmalkâr bir anne
sıçan ise yavruları meme em m ek için mücadele ederken
yan yatar ya
da yavrularının üstünde uzanır. Bu, yavru sıçanların oynaşmalarına ve
annelerini emerken arada bir meme değiştirmelerine (ikisi de yavrular
için iyidir) engel olur.
1980’lerin sonunda başlayan ve çığır açan deneylerde, Montreal’deki
McGill Üniversitesi’nden sinirbilimci
Michael Meaney, anne sıçanlar
ile yavruları arasındaki etkileşimin yavruların yaşamlarında nasıl rol
oynadığını inceledi. Araştırma ekibi, genetik olarak özdeş olan anne
sıçanları aldı ve yavruları daha bebekken onlara karşı davranışlarını vi
deoya çekerek inceledi. Sonra yavruların büyümesine izin vererek anaç
118 BEYIN-BAGİRSAK BAĞLANTISI
davranışlar sergileyen annelerin yavruları ile stresli annelerin yetiştirdiği
yavruları karşılaştırdı.
İyi bakım almış, yoğun ilgi görmüş yavrular büyüdüklerinde daha
rahat, strese daha az tepki veren ve örneğin bolca alkol ya da kokain ve
rildiğinde bunları abartılı şekilde tüketmek gibi bağımlılıkla ilgili dav
ranışları daha az sergileyen yetişkinlere dönüşmüşlerdi. Ayrıca, diğer
sıçanlarla daha çok sosyalleşiyorlardı, daha girişkenlerdi ve yeni yerler
keşfetmek için daha fazla istekliydiler. Stresli, ihmalkâr annelerin yav
ruları ise sıçanlardaki kaygı, depresyon ve bağımlılıkla ilgili davranış
ların karşılığı olan özelliklere yatkınlık gösteren, yalnız bireyler hâline
gelmişlerdi. Anne maymunlar ve bebekleri üzerinde yapılan araştırmalar
da benzer sonuçlar vermiştir. Anneleri tutarsız, istikrarsız ve bazen de
dışlayıcı olan makak yavruları, daha iyi bakılmış olan akranlarına göre,
çekingen, teslimiyetçi, korkak, daha az sokulgan ve depresyona daha
yatkındılar.
Bu bulgular, çocukluk çağındaki deneyimlerimizin sağlı
ğımızı nasıl etkileyebileceğini ve bağırsak ile beyin arasındaki
diyalogu
anlamamızı sağlayacak olan köklü bir değişimin başlangıcıydı.
Başka bir hayvan araştırmasında, Emory Üniversitesi nden sinir bi
limciler Paul
Plotsky ve Michael Meaney, anneleri
mizaç olarak anaç
veya ihm alkâr olan yavru sıçanları incelediler. Yavrular büyüdükten
sonra onları birkaç dakika boyunca küçücük, sıkışık kafeslere koyarak
strese soktular. Daha iyi bakılan sıçanların stres hormonu olan korti-
kosteron düzeyleri düşüktü (kortikosteron, insanlardaki stres hormonu
olan kortizolün karşılığıdır). Bunun yanında,
vücudun stres tepkisinin
kontrolden çıkmasını engellemek amacıyla kanlarında ve beyinlerinde
hormonal değişiklikler deoluşmaktaydı. Anneleri tarafından yalanmış
ve kucaklanmış yavrularda, büyüme hormonu gibi genç beynin gelişimi
için gerekli olan bazı hormonların salgılandığı ortaya çıktı.
Bu arada, annenin stres düzeyi ile yavrusunun sinir sisteminin hayatın
ilerleyen dönemlerinde strese tepki verme şekli arasındaki yakın ilişkiyi