kesinlikle bizimle birlikte Dionysios'a gelmelisin." Yola çıktık;
Dionysios'un sarayına geldik. İki arkadaşım ayakta durdu ve hiçbir şey
söylemeden ağlamaya koyuldular. Ben söze başladım: "Arkadaşlarım,
Herakleides'e karşı dünkü anlaşmamıza aykırı olarak davranacağından
korkuyorlar; çünkü, sanırım buralarda saklandığı anlaşılmış." Bu sözlerin
üzerine Dionysios ateşlendi ve büyük öfkeye kapılmış kimseler gibi
renkten renge girdi. Theodotes ayaklarına kapandı; elini eline aldı;
böyle bir şey yapmaması için yalvardı, yakardı. Araya girerek,
Theodotes'u yüreklendirmek için, "Emin ol, Theodotes!" dedim, "Dionysios
dünkü sözüne aykırı bir şey yapmayı göze alamayacaktır." Bunun üzerine
Dionysios, tam bir tyrannos bakışıyla, "Sana," dedi, "hiç, ama hiç söz
vermedim". "Tanrılar hakkı için," diye yanıt verdim, "Theodotes'in
yapmamanı rica ettiği şeyi yapmamaya söz vermemiş miydin?" Bunu
söyledikten sonra döndüm, yanından çıktım. Dionysios, Herakleides'i
arattı durdu; ama Theodotes, dostuna haberciler göndererek hemen
gitmesini bildirdi. Dionysios, Teisias'ı peltastlarla birlikte ardından
saldıysa da, söylediğine göre Herakleides bunlardan biraz önce
davranarak, Kartaca egemenliği altındaki topraklara sığınmış.
Bundan sonra, Dion'un mülkünü geri vermemeyi öteden beri kuran Dionysios,
düşmanım olmak için bunu da bir neden saydı. Evimin bulunduğu bahçede,
kadınların Tanrılar için on günlük bir tören yapacaklarını ileri sürerek
beni Akropolis'ten çıkardı; bu on günü dışarda, Arkhedemos'un evinde
geçirmemi buyurdu. Ben oradayken, Theodotes beni çağırttı ve bütün olup
bitenleri nefretle karşıladığını söyleyerek, Dionysios'tan uzun uzun
yakındı. Dionysios da, Theodotes'in evine gittiğimi öğrenince, aramızın
büsbütün açılması için, o ilkine benzeyen yeni bir neden bulmuş oldu.
Theodotes çağırınca, gidip gitmediğimi sormak için birini yolladı. Ben
de, "Elbette gittim!" dedim; bunun üzerine, gönderdiği adam: "Öyleyse,
Dionysios, Dion'u ve dostlarını kendisine yeğlemekle çok kötü
davrandığını sana söylememi buyurdu," dedi. İşte birini göndererek sanki
Theodotes'le Herakleides'in dostu, kendisinin de düşmanıymışım gibi, bana
bunları söyletti ve beni bir daha sarayına çağırmadı. Bundan başka da,
Dion'un malını mülkünü saçıp savurmuş bir adama artık iyilik etmek
istemeyeceğimi düşünüyordu.
Ben artık Akropolis'in dışında, askerlerin arasında yaşıyordum. Kimi
dostlarım ve yurttaşlarım Atinalı uşaklar, gelip beni buldular;
düşmanlarımın kara çalıp beni peltastlara kötülediklerini haber verdiler.
Bunlardan kimileri de, beni yakalarlarsa öldüreceklerini söylemişler.
Bunun üzerine kurtulmak için bir yol düşündüm. Arkhytas'a, Taranto'daki
başka dostlarıma haber yollayarak durumumu anlattım. Onlar da, Sicilya'da
görülecek resmi işleri olduğunu ileri sürerek, dostlarından Lamiskos'la
birlikte otuz kürekli bir gemi gönderdiler. Lamiskos gelir gelmez araya
girdi; Dionysios'a, gitmek istediğimi söyleyerek, buna engel olmamasını
rica etti. Dionysios razı oldu ve yol paramı vererek beni başından savdı.
Dion'un mülküne gelince; ben bir şey istemedim, o da bir şey vermedi.
Peloponessos'a varınca, Olympia'daki oyunlar için gelmiş olan Dion'a
rasladım; başımdan geçenleri anlattım. O, Zeus'u tanık tutarak, hepimizin
(benim, akrabalarımın, dostlarımın) Dionysios'tan öc almak için hemen işe
girişmemizi istedi. Bizim öç almamız gerekiyordu; çünkü Dionysios bize
karşı, konukluk yasalarına aykırı davranmıştı (Dionysios'un davranışını
böyle adlandırıyor, böyle görüyordu); kendisinin öç alması gerekiyordu;
çünkü, haksız olarak kovulmuş, sürülmüştü. Bu sözleri üzerine,
dostlarımı, razı olurlarsa, bu yola götürebileceğini söyledim ve "Bana
gelince, sen de başkaları da, beni Dionysios'un sofrasını, evini,
Tanrılara sunduğu şeyleri paylaşmaya zorladınız; o da, belki birçok
karaçalmacıya inanarak seninle birlikte kendisine ve tahtına karşı birçok
düşünceleriniz olduğunu sandığı halde, beni öldürtmedi, konuğa saygı
gösterdi. Sizinle birlikte savaşa girişemem; çünkü yaşlıyım. Bundan başka
da, bir gün yararlı bir iş başarmak için Dionysios'la dostluğunuzu
yeniden kurmak isterseniz, aranızda bir bağ olabilirim; ama siz
birbirinize kötülük etmek istedikçe, başka kimselere başvurmalısınız,"
dedim. İşte, hiçbir başarı elde etmeden Sicilya'ya yapmış olduğum
yolculukların verdiği üzüntüyle böyle konuştum. Ama onlar beni
dinlemediler; aralarını bulmak için girişimlerime kulak asmadılar; onun
için, o zamandan beri olagelen yıkımların sorumluluğunu kendi üzerlerine
almalıdırlar. Dionysios, Dion'un mülkünü geri verseydi ya da onunla
barışsaydı, insanca işlerin karşısında duyabileceğimiz güvenle
söyleyebilirim ki, uğradığınız yıkımların hiçbiri olmayacaktı; çünkü,
Dion'u bu yoldan kolaylıkla çevirebilecek isteğim ve gücüm vardı. Ama
onlar birbirlerine saldırdılar, her yere yıkım getirdiler.
Şunu da söyleyebilirim ki; Dion'un istediği şey, benim ve her ölçülü
insanın da isteyeceği şeydi: erkini, dostlarını ve kendi kentini göz
önünde tutacak olursak, yönetim erkini ve yüksek konumlar elde etmeyi,
büyük hizmetler görmek için olmasaydı, düşünmezdi bile. Devlete karşı
tasarılar kurup, arabozucular toplayarak, kendisine ve arkadaşlarına
zenginlikler sağlayan, ama kendini tutamayan, zevklerinin alçakça kölesi
olan bir kimse; zengin olanları düşman diye öldürüp, mallarını mülklerini
çalan, yardımcı ve suç ortaklarını da, bir gün yoksulluğunu yüzüne
vurmasınlar diye, bu yolda kışkırtan bir insan, sanırım böyle davranmaz.
Azınlığın malını mülkünü birtakım kararlarla çoğunluğa dağıttığı ya da
daha küçük kentleri egemenliğine almış büyük bir kentin başında
bulunduğundan, bu küçük kentlerin bütün mülkünü kendi kentine mal ettiği
için, bir kentin velinimet saydığı bir kimse de böyle davranmaz. Hayır,
ne Dion, ne de başka biri, kendisine ve bütün soyuna sonsuz bir ilenç
getirecek bir erkin peşinde koşmamıştır. Dion, elinden geldiğince az
kimse öldürerek ya da sürerek, en iyi, en doğru yasaları yapmak, en iyi,
en doğru bir yönetim biçimini kurmak istiyordu.
İşte Dion böyle davranarak haksızlık etmektense haksızlığa uğramayı
yeğledi; ama kendisini koruma yollarını da aradı. Düşmanlarını tam
altedeceği sırada sendeledi; bunda da şaşılacak bir şey yoktur. Tanrıdan
korkan, sakıngan ve akıllı bir kimse, hainlerin huyunu anlamakta hiçbir
zaman tümüyle aldanamaz; ama fırtınaları gerektiği gibi sezdiği halde
bunların hiç beklemediği büyük yeğinliğini ölçmediği için sulara gömülen
usta bir dümencinin sonu onun da başına gelebilir. Dion'un yıkılışı da
aynı nedenledir. Düşmanlarının kötü niyetlerini biliyordu; ama çılgınlık,
kötülük ve açgözlülüklerinin enginliğini ölçmemişti. İşte onu ölüme
götüren, bütün Sicilya'yı sonsuz bir yasa bürüyen hata.
Bu anlattıklarımdan sonra, size verebileceğim öğütleri aşağı yukarı
vermiş bulunuyorum; bu kadarının da yeteceğini sanıyorum. Sicilya'ya
ikinci gezimi anlatma gereğini duydum, çünkü bu konuda çok şaşırtıcı ve
inanılmayacak şeyler söyleniyor. Anlattıklarım akla uygun görünür, olup
bitenlerin gösterdiğim nedenleri de yeterli bulunursa, ben de öykümü akla
uygun ve yeterli sayarım.
SEKİZİNCİ MEKTUP
Platon'dan Dion'un akraba ve dostlarına.
İyilikler,
Gerçek bir başarı elde etmek için nasıl davranmalısınız; bunu elimden
geldiğince anlatmaya çalışacağım. Yararlı öğütler vereceğimi umuyorum;
hem bu öğütleri, önce size olmakla birlikte, yalnızca size değil, bütün
Syrakusalılara, ondan sonra da, bütün karşıtlarınıza ve düşmanlarınıza