Ebedi dönüş mitosu


TARİHSELCİLİĞİN GÜÇLÜKLERİ



Yüklə 3,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/51
tarix15.01.2023
ölçüsü3,73 Mb.
#98631
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   51
0963-Ebedi Donush Mitosu-Mircea Eliade-chev-Umit Altugh-1976-187s

TARİHSELCİLİĞİN GÜÇLÜKLERİ
Döngüsel teorilerin çağdaş düşüncede yeniden ortaya çıkışı 
bir çok anlama gebedir. Bunların geçerlilikleri üzerinde yar­
gıda bulunmaya yetkimiz olmadığından bir arkaik mitosun 
modern terimlerle formüle edilişinin en azından tarihsel 
olaylar için bir anlamı ve tarih-ötesi bir haklılık bulma ar­
. zusunu ortaya serdiğini belirtmekle yetineceğiz. Böylece, 
ÇHegel'den Marx'a "tarihselci" çözümlerin geçerliliği örtülü 
biçimde sorgulandığında bir kez daha kendimizi Hegel-öncesi 
konumda buluyoruz. Hegel’den itibaren her çaba tarihsel 
olaya, kendinde ve kendi için tarihsel olayı kurtarma ve ona 
bir anlam atfetme hedefine yönelmiştir. Hegel, Alman Devle­
ti üzerine incelemesinde şeylerin oldukları biçimiyle zorunlu 
olduklarım, yani keyfi ve rastlantı sonucu olmadıklarını ka­
bul ettiğimizde böyle olmaları gerektiğini de kabul edeceği­
mizi yazıyordu>jBir yüzyıl sonra tarihsel zorunluluk kavramı 
çok daha muzaffer bir pratik uygulamaya kavuşacaktır: tari­
hin tüm acımasızlıkları, aksaklıkları ve trajedileri "tarihsel 
an”m zorunlulukları ile haklılaştırılmıştır ve hala da öyle 
olmaktadır. İhtimaldir ki Hegel bu kadarını amaçlamamıştı. 
Ama kendi tarihsel anı ile uzlaşmaya karar verdikten sonra
141


her olayda Evrensel Tin'in sürekliliğini görmek zorundaydı. 
Bu nedenle sabah gazetelerini okumak bir tür gerçekçi sabah 
duasıdır demişti. Ona göre, olaylarla tek bir günlük temas in­
sanm dünya ve Tanrıyla ilişkilerini yönlendirebilirdi.
Hegel tarihte neyin zorunlu olduğunu, olup biten şeylerin o 
şekilde olması gerektiğini nasıl bilebiliyordu? Hegel Evren­
sel Tin'in ne istediğini bildiğine inanmaktaydı. Sonunda tam 
da Hegel'in tarihte kurtarmak istediği şeyi -in san özgürlü­
ğünü- yokeden bu tezin cüretliliği üzerinde ısrar etmeyeceğiz. 
Ama Hegel'in tarih felsefesinin bir veçhesi var ki hala Muse- 
vi-H ıristiyan anlayışından bir şeyler muhafaza ettiği için 
bizleri ilgilendirmektedir: Hegel'e göre tarihsel olay Evren­
sel Tin'in tezahürüydü. İmdi, Hegel’in tarih felsefesiyle İb­
rani peygamberlerin tarih teolojisi arasında bir koşutluk çiz­
mek mümkün: Hegel gibi bu peygamberlere göre de bir olay 
Tanrı'nın iradesinin tezahürü olduğundan geri çevrilemez ve 
kendi başına geçerlidir -bunun, arketiplerin ebedi tekerrürü 
tarafından belirlenen geleneksel bakış açısından gerçekten 
devrimci bir önerme olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Do­
layısıyla, Hegel’in görüşüne göre bir halkın yazgısının hala 
tarih-üstü anlamı vardı, çünkü tüm tarih Evrensel Tin'in yeni 
ve daha mükemmel bir tezahürünü sergiliyordu. Ama Marx'la 
birlikte tarih her tür aşkın anlamdan sıyrıldı; artık sınıf mü­
cadelesinin kutsal-tezahüründen başka bir şey değildi. Böyle 
bir teori tarihsel acıları ne ölçüde haklılaştırabilir? Bunun 
yanıtı için evrensel tarihi dolduran tüm baskıların, kollektif 
acıların, sü rgü nlerin, aşağılanm aların ve katliam ların 
Hegelci ve Marksçı diyalektik açısından nasıl kabullenile- 
bileceğini kendilerine sorup duran bir Belinsky ya da bir 
Dostoyevski'nin patetik direnişlerine dönmemiz gerekiyor.
Yine de M arksizm tarihte bir anlam görm ektedir hala. 
Marksizme göre olaylar keyfi rastlantıların ardarda gelişi 
değildir; tutarlı bir yapı sergiler ve hepsinin üstünde belirli 
bir sona doğru ilerlerler -tarihin terörünün nihai olarak orta­
dan kaldırılması, "selamet" dolayısıyla, marksist felsefe ta­
142


rihinin sonunda arkaik eskatolojilerin altın çağı uzanmakta­
dır. Bu anlamda Marx‘ın "Hegel felsefesini yeryüzüne geri ge­
tirmekle" kalmayıp, yalnızca insana özgü bir düzeyde ilkel 
altın çağ mitosunun değerini de onayladığı söylenebilir; şu 
farkla ki altın çağı sadece tarihin sonuna yerleştirmektedir, 
hem başlangıç hem de sona değil. Militan marksist için tari­
hin terörünün telafi ediliş sırrı burada yatmaktadır: "karan­
lık çağ"da yaşayanların kötülüğün artışının nihai kurtuluşu 
hızlandırdığı düşüncesiyle artan acılarını yatıştırmaları gibi 
günümüzün militan Marksisti de tarihin baskısının doğurduğu 
dramada zorunlu bir kötülük, tüm tarihsel "kötülüğü" ebedi­
yen sona erdirecek yaklaşmakta olan zaferin öngörüsel belir­
tisini okumaktadır.
Tarihin terörü çeşitli tarihselci felsefeler tarafından sunu­
lan bakış açılarında daha da katlanılmaz olmaktadır. Bun­
lara göre/her tarihsel olay, elbette tüm ve tek anlamını yal­
nızca gerçekleşmesinde bulur. Rickerl, Troellsch, Dilthey ve 
Simmel'i yeterince uğraştırmış ve son zamanlarda Croce, Kari 
Mannheim ya da Ortega y Gasset'nin çabalarıyla kısmen 
üstesinden gelinmiş olan tarihselciliğin güçlüklerine burada 
girmemize gerek yok.10 Bu nedenle de tarihselciliğin felsefi 
değerini ya da göreciliği kesin olarak aşabilecek bir "tarih 
felsefesi”nin kurulup kurulamayacağını tartışmamız gerekmi­
yor. Dilthey, yetmiş yaşında, "tüm insani kavramların göre­
liliği tarihsel dünya görüşünün son sözüdür" demişti. Bu göre­
liliği bir 

Yüklə 3,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   51




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə